Merhaba arkadaşlar, bu bölüm biraz kısa oldu. Diğer bölümleri daha uzun ve olaylı yazmaya çalışacağım. İyi okumalar...(2017)
***
Şimdiki zamandan merhaba tekrar. Nasılsın? Hâlâ yaşıyor musun sevgili okurum. Eğer yaşıyorsan bana yaz, bu ilk madalya törenin olacak. Tabii henüz cringe'likten ölmediysen. :)))
O kızın sesini duymamla bakışlarımı Ege'ye çevirdim. O da bana şaşkın şaşkın bakıyordu.
Kız bize doğru yaklaştıkça içimdeki, o kızın kim olduğunu öğrenme isteğim gittikçe artıyordu.
Sonra bir an telefonum çaldı. Aslında bakmak istemedim ama susmak bilmiyordu telefon. Mecbur açtım.
"Alo?" dedim hem bize doğru yaklaşan kıza bakarken.
"..." Cevap gelmedi.
Ardından birkaç kere daha 'alo' dememe rağmen cevap gelmeyince birisinin beni işlettiğini düşünüp telefonu kapattım.
Kız yanımıza gelmiş hatta ve hatta Ege'nin koluna girmişti.
Ee çüş ama yani !!! Benim evimde ne bu rahatlık acaba?
"Pardon canım, acaba kimden izin alıp girdin evime?" diyerek sorgulayıcı bi tonda konuştum. Elimi belime koyup tek kaşımı kaldırdım.
"Ayy, bu da kim Ege'ciğim yaa?" diyerek vıcık vıcık konuşmaya başladığında yutkundum.
Cidden bu kız Ege'nin arkadaşı, isterse sevgilisi olsun; n'olur alıp gitsin şu kızı. Ay bu ne? Böyle vıcık kız mı olur be!!! Öğğğkk, en nefret ettiğim kız itemi. Yalak! Başkalarından duymuştum şu son zamanlarda kızların da yavşaklık yaptığını ama kendi gözümle görmediğim için inanmamıştım. Ama şimdi inanıyorum. Rezil kızlar varmış gerçekten de.
"Ege n'olur, her kimse al şunu. Git!" dedim tiksinerek baktığım kızdan gözlerimi çekip Ege'ye bakarken.
"Ama Nehir..." diyerek mahçup bi şekilde baktı.
"Yok ama Nehir'i falan. Ben bu kızı dövmeden n'olur git!"
"Peki. Görüşürüz!" dedi kızdan kolunu çekip bana yaklaştı. Ne yapacağını anlamadığım bi anda karşıma geldi ve elini uzattı.
"O zaman yarın beni uğurlamaya gelirsin. Şimdilik görüşürüz." dedi ve benim de uzattığım elimi sıktı.
"Kaçta gidiyosun?" diyerek sorduğumda hafifçe gülümsedi.
"Öğleden sonra. Tanıştığıma memnun oldum." dedi ve elini çekip hızla arkasındaki YALAKA kıza doğru yürümeye başladı.
Kız bize çok garip bir şekilde bakıyordu.
Ege, kızın kolunu serçe tutup hızla yürümeye başladı ve onu da arkasından sürükleyerek bahçe kapısından çıktı. Ben de onların gitmesi üzerine biraz rahatladım. Ama şimdi n'apacaktım?
Ege'nin gitmesi düşüncesiyle yalnız hissettim kendimi. Her ne de olsa sorunlarımı anlayışla dinleyip karşılayacak bir arkadaş gibi görünüyordu.
Yalnızlık hissimi gidermek için odama çıkıp gitarımı aldım. Son zamanlarda çalıştığım şarkıyı çalmaya çalıştım. Zordu ama çalışınca yapabiliyordunuz işte.
Sesim eskiden berbat olmasına rağmen gitara başlayıp şarkı söylemeye başladığım andan itibaren düzelmeye başlamıştı yavaş yavaş.
Şarkı söylemek veya dinlemek, gitarımla bir şeyler çalmak ruhuma müthiş bir huzur veriyordu. Berke pisliğini unutmamı, üstümdeki hüznü ve yalnızlığı atmamı da sağlamıştı. 13 yaşımdan beri çaldığım gitarım sayesinde artık müzik, notalar, ritimler, vuruşlar, sesler... Her şeyim olmuştu müzik. Ruhumu dinlendiren, kimsenin vermediği huzuru veren şey müzikti artık benim için.
Şarkıyı bitirip müthiş bir son yaptığımda bahçe kapısının ardından alkış sesi duydum. Penceremin açık olduğundan bile haberim yoktu. Ne ara açılmıştı bu pencere? Ve beni dinleyip alkışlayan da kimdi?
İçimi hem korku hem merak duygusu sararken cama yaklaşıp dışarıya baktım.
Dışarıda kimse yoktu. Daha doğrusu bahçede...
Ama bahçenin dışındaki ağaçların oralarda bir kıpırdanma vardı. Alkışlayan her kimse, oradaydı.
Gitarımı hızla yatağa bırakıp anahtarımı kapıp bahçeye koştum. Tam kapıyı açmış bahçeye çıkarken onu gördüm...
Yanında sevgilisiyle...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kıyımızdaki Dalgalar
RomanceBelki de tüm yaşananları unutmak... Kendini bir şeye kaptırıp hayatını mahvetmek... Hayır, bu yolu tercih edenlerin sonunu görmüştüm. Bu yolu seçemeyeceğimi biliyordum. Devam etmem gerekiyordu. Nehir'in serüvenine hazır mısınız? Kemerleri bağlayın...