Günlüğümü okumaya başladığımdan beri kaç saat geçti bilmiyorum ama hava iyice kararmıştı. Biraz da mayışmıştım. En iyisi cam açıp hava almaktı.
Masamdaki kibritle mumlarımı yaktım. Karamelli olan mumu elime alıp cama yaklaştım. Sokakta kimse yoktu. Camı açtım ve açar açmaz yüzüme sert bir rüzgar çarptı. O sert rüzgârla elimdeki mum da söndü. Yan tarafımda bulunan perde birden havalanmaya ve uçuşmaya başladı. Camı kapatmaya çalıştım ama daha kapatamadan elimdeki cam bardakta olan sönmüş karamelli mum düştü ve camı kırıldı. Ona bakmamaya çalışıp yine camı kapatmaya çalışırken masamdaki son yanık mum da söndü ve zifiri karanlıkla baş başa kaldım.
"Hay, ben böyle işin... N'oluyor ya?" diye söylenerek uçuşan perdeyi yarım yamalak nerde olduğunu anlayıp tuttum ve sağ tarafa doğru çektim.
Ben perdeyi çekerken masamda duran kağıtlar bir bir uçuştu ve sonunda sinirlenip sertçe camı kapattım. Kapattığım an uçuşan her şey yere düştü. Ama yere bakmadığım için cam parçaları ayağıma battı.
"Ahh!!!" diye acıyla bağırarak odamın lambasının düğmesine bastım. Ama öyle güzel bir şansım var ki LAMBA PATLAMIŞTI !!!
Sinirden ve korkudan ağlamaya başladım. İstemsizce gözlerimden yaşlar boşalıyordu.
Ayağımı tutarak zorbela kendimi yatağıma attım ve telefonumu elime aldım. Tuş kilidini açıp rehbere girdim. Birine ihtiyacım vardı. Babam da ben eve geldikten sonra bir arkadaşıyla buluşacağını söyleyip gitmişti. Evde tek başıma... Korkuyordum.
Aklıma ilk gelen Ege olsa da telefon numarasını sildiğim aklıma geldi. O gittikten sonra bir daha buluşacağımıza inanmamaya başlamıştım. Onu her ne kadar kankam olarak görsem de, o da bir gün herkes gibi arkasını dönüp gidecek. Buna kendimi inandırdığım için silmekte sakınca bulmadan kolayca silebilmiştim. Zaten facebook'tan konuşuyorduk, bu yeterli.
Kimi arayacağımı düşündüm ve bu kez de aklıma Kerem geldi. Belki o gelir ve beni bu evden alır, düşüncesiyle ismine tıkladım.
Kerem aranıyor...
Telefon çaldı, çaldı, çaldı...
5. çalışından sonra açmayacağını düşünüp tam kapatacaktım ki telefondan uykulu bir sesle "Efendim?" sesi geldi.
Telefonu hemen kulağıma götürdüm ve yutkunarak konuşmaya başladım.
"Kerem..." dedim boğuk sesimle.
"Nehir? Sen misin? Sesin kötü geliyor!" dedi yine uykulu sesiyle.
"E...e...evet!" dedim zar zor çünkü hıçkırarak ağlamaya başlamıştım.
"Nehir? Nehir, n'oldu?" dedi birden meraklı sesiyle.
Ben hıçkırmaktan dolayı cevap veremeyince "Evde misin? Nerdesin? Geliyorum..." dedi.
"Ev..." demeyi başardığımda "Tamam, hemen geliyorum." dedi ve telefonu kapattı.
Telefonumu elime alıp odadan çıkmak için ayağa kalktım. Ayağa kalktığımda bileğimin üstüne bastığımı fark ettiğimde çok geçti çünkü çoktan yeri boylamıştım.
Acımı umursamayıp zorbela ayağa kalkıp sendeleyerek lanet olası odamdan çıktım.
Sanırım tüm pencereler açıktı ki her yer buz gibiydi, camı açtığımda gelen sert rüzgar burayı ele geçirmişti. Üstüme giydiklerimden ötürü olsa gerek, üşümeye başladım.
Daha fazla yürüyemeyeceğimi anlayıp merdivenin başına oturdum ve Kerem'in bir an önce gelmesi için dua ettim.
Yaklaşık bir-iki dakika sonra kapı çaldı. Kerem'in geldiğini umarak tek ayak koşarak kapıyı açtım.
Karşımda Kerem'i görünce kendimi onun kollarına attım.
Derin bi nefes verip "İyi misin?" dedi.
Kendimi ondan uzaklaşrırıp kafamı olumsuz anlamda salladım.
"Gel benimle." dedi ve elimden tutup beni kendine çekti.
Arkamdan kapıyı kapattı. Beni göğsüne yapıştırıp yürümeye başladı. Ama ayağım sızladığı için 2 adım atamadan dengemi kaybettim.
"Hopp! Yavaş tatlım. Neyin var?" dedi belimden tutarak.
"Ayağım..." demeye kalkıştığım an beni kucağına aldı.
"Böyle iyi mi?" dedi gülümseyerek.
Cevap vermeden kendimi onun sıcacık göğsüne yasladım.
Daha birkaç adım gider gitmez kendimi uykunun kucağında buldum...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kıyımızdaki Dalgalar
Storie d'amoreBelki de tüm yaşananları unutmak... Kendini bir şeye kaptırıp hayatını mahvetmek... Hayır, bu yolu tercih edenlerin sonunu görmüştüm. Bu yolu seçemeyeceğimi biliyordum. Devam etmem gerekiyordu. Nehir'in serüvenine hazır mısınız? Kemerleri bağlayın...