- 78. Düğün -

10 2 10
                                    

Telefona babası çıktı.

"Oğuz, o senin arkadaşın. Ailesi de bizim arkadaşlarımız. Aranızda çocuk gibi tartışmayı kesin artık! O düğüne geleceksin!"

Oğuz'un böyle tepki vermesi biraz garipti. Kim olabilirdi ki bu arkadaş?

Aklıma çakan şimşeklerle o soruyu sordum.

"Ege'den mi bahsediyoruz?"

Oğuz bana kafasını sallayıp babasıyla konuşmaya devam etti.

Ege evleniyor muydu?

"Baba bunu gerçekten tartışmak istemiyorum. Hem beni davet etmemiştir bile." dedi ciddi bir tonla. Sesi beni biraz ürkütmüştü. Aramayı hoparlörden alıp kulağına götürdü ve bahçe kapısına doğru ilerledi.

Ama Oğuz'un kurduğu o whatsapp grubunda Ege de vardı ki. Niye almıştı o zaman? Bunu neden daha önce fark etmediğim için kendime kızdım.

Oğuz'un sesi yükselmeye başlamıştı. Arkasına döndüğünde göz göze geldik. Muhtemelen yüzümdeki üzgün ifadeyi fark etmişti. Eve geleceğini söyleyip telefonu kapattı. Telrar yanıma geldi, oturup ellerini dizlerimin üzerine koydu.

"Yemin ederim ki Ege'nin evleneceğini bilmiyordum. Haberim olsa bırak seni çağırmayı benim bile gitmeyeceğimi biliyorsun."

"Önemli değil Oğuz. Yıllar geçti her şeyin üzerinden. Ailen doğru söylüyor, kaç yıllık arkadaşın o senin. Gitmen lazım."

"Benim bildiğim Ege böyle biri değildi."

"En son ne zaman konuştun ki onunla?" Şu an Ege'yi savunduğumu söyleseniz inanmazdım ama yapıyordum işte.

Bir müddet sessiz kalıp gözlerimi izledi. Elimi yanağına götürüp okşadım.

"Hatırlamıyorsun bile, bak. Unut artık eskileri. Yeni sayfa açın."

"Onu affedebilir miyim, bilmiyorum. Ben o mevzuyu kapatalı çok uzun zaman oldu. Şimdi gidip hiçbir şey olmamış gibi devam mı edeceğiz?"

"Affedebilirsin." dedim başımı sallayarak. Onu kendime çekip kollarımı etrafına sardım sıkıca. Başını boynuma gömdü.
1-2 dakika sonra aniden kalkıp eve gitmesi gerektiğini söyledi ve çıktı. Ben de duşa girdim.

Duştan çıktım, kahvaltımı yaptım, masayı toplar toplamaz yine kapı çaldı ve Oğuz olduğunu düşünerek koşar adımlarla kapıya yöneldim.

Kapıyı açtığımda karşımdakiler Oğuz değildi.

Kerem ve Serdar. Karşımda Kerem, onun sağında Serdar.

Onları hiç beklemiyordum. Ki zaten niye gelmişlerdi?

Ağzım açık ikisini incelerken onların da Oğuz gibi gömlek, pantolon kombini yaptığını gördüm. Kerem'in üzerinde takım elbisenin parçası olan yelek vardı. Kravatını gevşemişti. Serdar'da ise ona hep yakıştığını söylediğim papyonu vardı.

Onlar da düğüne gidecekti!

Serdar elini uzatıp alt çenemi yukarı iterek çenemi kapattı. Bu hareketine sinir olup elini sertçe ittirdim. Kerem yanda hafifçe kıkırdadı.

"Ne gülüyorsun be?"

"Gelir gelmez çemkirme bari çocuğa! Yazık..." diye onu korudu Serdar. Yüzümü buruşturdum.

"Ne oldu, ne var? Niye burdasınız?"

"Haberin var mı?" diye sordu Serdar üstündekileri işaret ederken.

Bilmiyormuş gibi "Neyden?" dedim.

"Düğünden."

"Olmaz mı? Eminim 'Oğuz' söylemiştir." dedi Kerem iğneleyici bir tonla. Kollarını göğsünde birleştirdi.

Kıyımızdaki DalgalarHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin