"Ne?" dedim bir anda şaşkınlığımı tutamayarak. Gözlerimi dışarı fırlattığıma adım gibi emindim.
Bu kez rahat davranan oydu.
"Aa! Ne dedim ben! Tüh, ağzımdan kaçmış!" dedi elini ağzına götürüp. Rolünü o kadar komik canlandırıyordu ki... Yani biraz, acınası. Flash Tv bunu beğendi.
"Sen..?"
"Neyse. Ben artık kalkayım. Yarın saat 9, akşam. Hâlâ istiyorsan." dedi ukalaca ve sırıtıp yerinden kalktı, gitti.
"Oğuz!" dememe kalmadı bile zaten. Çoktan işinin başına döndü.
Sen Kerem'i... Allah'ım! Düşünmemeye çalış. Belki... Bilmiyorum ki. Nerden tanıyor olabilir? Ve tanımayı geçtim ikimizi nasıl?
Aaaahh, çıldırıcam!
Beni hep rahatlatan, içimi huzura kavuşturan bu kütüphane ortamı şu an resmen elleriyle boğuyordu beni. Daha fazla kalamazdım. Eşyalarımı toplayıp çıktım. Çıkışta bana gülümseyerek selam verdiğini sandı ama kafamı çevirdim.
Telefonumu çıkarıp rehberde Kerem'i buldum. Arayıp aramama konusunda tereddütte kaldım. Düşündüm, düşündüm.
Ama o beni aradı. Gerçekten. Eve girmek üzereyken acaba yanlışlıkla ben mi aradım diye merak ettim ama hayır. Ben dokunmamıştım bile. O beni arıyordu.
Kalbim hızla çarpmaya başlarken sakin olmaya çalıştım. Ama hayır, kesinlikle beceremiyordum. Kapıyı açarken bile ellerim titredi. Nihayet girince çantam bi yana, montum bi yana... Deli gibi odama koştum. Biraz fazla bekletmiştim, o yüzden hemen açtım.
"Efendim?"
"Nehir?"
Derin bir nefes aldım.
"Efendiiim?" dedim, sesimi tatlı çıkarmaya çalıştım.
"Nerdeydin?" dedi ciddi bir tonla.
Tabii bu beni daha çok heyecanlandırdı. Nerden anladı ki?
"Ney? Yani... nası..?"
"Nefes nefese kalmışsın. O yüzden sordum. Bi kendini topla, ben bekliyorum." dedi sona doğru gülen bir ses tonuyla.
Derin bir oh çektim. O da artık tanımazdı herhalde değil mi Oğuz'u? Kütüphanede olduğumu bildiğini düşünmüştüm. Ne salak kafam var! Dediğim şeye bak!
"Şey, evet." dedim ben de gülerek. Mahçup bir sesle.
"Ben sana... Bir şey söylemek istiyorum. Sana söylüyorum, diğerlerinin haberi yok daha."
Ney, ney? Çabuk söyle. Gerçekten ilk bana mı? Serdar falan da değil ben mi? Oha, oha! Kerem bana hâlâ değer veriyor! Çok merak ediyorum. SÖYLESENE BE!
"Tamaaam?" dedim sorarcasına ve sakinmiş gibi konuştum. Haha, sen bir de onu benim iç sesime sor! Sakin miyim?
"Ben burada... Aslında ilk başta iyi gidiyordu da. Neyse işte ya, kadınla kavga ettik. Ben geri dönüyorum."
ŞAKA MI YAPIYORSUN SEN?!
Yutkundum. Ve hiçbir şey diyemedim. Sessiz kaldım. O da devam etmedi. Biraz sessiz kaldık.
"Nasıl geri? Buraya?"
Daha konuşacaktım, soru soracaktım ama lafımı böldü.
"Evet. Geri. Yanınıza."
Yanımız mı? Biz kim ki? Bizden geriye pek kimse kalmadı Kerem. Bilmiyorum haberin var mı? Ama 'siz' diye hitap ettiğine göre, yok.
"Ya ben şimdi... Ne diyeceğimi bilemedim." dedim hafiften gülümseyerek. Ama gülümsememem lazım. Çünkü annesiyle kavga etmiş. Ama buraya geliyor. Onu görebileceğim. Ah! Bilmiyorum!
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kıyımızdaki Dalgalar
RomanceBelki de tüm yaşananları unutmak... Kendini bir şeye kaptırıp hayatını mahvetmek... Hayır, bu yolu tercih edenlerin sonunu görmüştüm. Bu yolu seçemeyeceğimi biliyordum. Devam etmem gerekiyordu. Nehir'in serüvenine hazır mısınız? Kemerleri bağlayın...