- 50. Ziyaret -

13 2 22
                                    

Hadi iyisiniz, bu bölüm kısa ;)

Akşam ziyaterime Ege, annesi ve kardeşi geldiler. Geçmiş olsun ziyaretinden çok yemeğe gelmiş gibiydiler aslında.

Yemekte gergin olmamaya çalışıyordum ama dışarıdan bakan birine sormak gerekirdi ne kadar başarılı olduğumu. Ya da direkt babamın tavırlarından anlayabilirdik, doğru ya!

"Yemeğini ye Nehir, oynama!" dedi otoriter bir tonla. İrkildim. Gözlerimi hemen ona çevirdim.

Çatalını sallayıp yemeğimi gösterdi. Suratı hâlâ asıktı. Tabağımdaki bezelyelere bakıp yemek zorunda olduğumu düşündüm. Ve kendimi zorladım.

"Yer canım ya, gitme üstüne. Değil mi tatlım?" dedi Ege'nin annesi bana dönerek. Gülümsemeye çalışıp başımı salladım. Benden onay alınca konu açmak için yine bir şeyler anlatmaya başladı.

Zihnimi toplayamıyordum. Sürekli konu değiştirip duruyordu. Serdar'ın durumu nasıl? Ege Demir'e ne demişti ki Kerem ne işe yaradığını sormuştu? Gamze nasıldı acaba şimdi? Oğuz neler öğrendi? Daha doğru Demir onu nasıl manipüle etti? Ve şu lanet ev yasağım ne zaman bitecek?

Ah, unutmadan bir soru daha geldi aklıma! Tam da şu anda! Kerem'in bana anlatmadığı şey neydi? İki seferdir erteleniyordu ve sanırım onun da bana anlatmaya pek niyeti yok!

Babam masanın baş köşesine oturduğu için benim karşımda Ege'nin annesi vardı. Kızı da onunda. Ben de babamın diğer tarafında oturuyordum, Ege de yanımda. Tabii babam, ben Ege'yi kapattığım için pek göremiyordu.

"Yemek istemiyorsan ben yerim." dedi kulağıma fısıldayarak. Ve yüzüne samimi bir gülücük yerleştirdi. Gözleri parladı. Onu kırmak istemiyordum ama... Ya bu Serdar'ın başına gelen onun yüzünden olduysa?

Dönüp hafifçe gülümsedim.

"Hoşuna gitmedi herhalde?" dedi kaşlarını çatıp.

"Yo, gitti." deyip tabağıma döndüm, bir lokma daha aldım. Daha fazla yersem kusacak gibi hissediyorum, midem bomboş olmasına rağmen.

"Anlat bakalım, canını sıkan ne?" dedi çatalını bırakıp.

"Duymadın galiba?"

"Neyi?"

Gerçekten duymamış olamazdı değil mi? Oğuz'dan bile mi? Yani Kerem'in anlatmasına olanak vermiyordum ama hani Oğuz onun arkadaşıydı?

"Yemekten sonra." dedim ve yemeğime gömüldüm. Ne kadar çabuk bitirirsem, o kadar çabuk yukarı çıkabilirdim.

"Sınavlar başladı mı canım?" dedi annesi. Ege'ye üzgün kedi bakışları atıp 'Beni kurtar.' demek istiyordum ama o da beni kurtaramazdı.

"Yok, başlamadı daha. 2 hafta sonra."

"Aa, sizinki geç başlıyormuş. Egelerin bitti bile."

Şaşkın bakışlarımı Ege'ye çevirdim.

Ne?

O da bana yalanını anlamışım gibi baktı. Anlamıştım zaten. Onların okuluyla bizimki sınavları hep aynı anda yapardı. Bu kadar hafta farkı olmazdı zaten çoğu okulla. En fazla 1 ,taş çatlasın 2 hafta sonra tüm okulların biterdi yazılıları.

Annesine döndüm.

"Evet, konuştuk, biliyorum. Onların okulu biraz erken yapıyor hep ya. Daha çok üniversite sınavına önem veriyolar sanırım." dedim onu kurtararak.

"Değil mi?" yaptım Ege'ye, annesinin bana yaptığı gibi. Kaşlarımı kaldırdım onay beklerken.

"Hıhı. Evet. Öyle." dedi. Ah, hiç fark ettirmiyorsun!

Kıyımızdaki DalgalarHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin