- 88. Son Uyarı -

7 1 21
                                    

Biliyordu. Böyle bir şey olacağını biliyordu. Neyse ki düşündüğü onlarca senaryodan en iyilerinden biri olmuştu. Ama devamı olmayacağı ne malumdu?

Direksiyona vurup bağırmak istese de öfkesini içinde tuttu. O böyle durumlarda sakin kalmayı tercih ediyordu ve başarıyordu da.

Ne söylediğini bile duymadığı, sırf cızırtı gibi gelen radyoyu kapattı. Sakinleştirsin diye açmıştı ama hiçbir işe yaramıyordu. Daha çok sinirlerine batıyordu.

Kerem ona tek başına gittiği için kızacaktı. Emindi ki şu an sevdiği kadına bağıra çağıra sinirini boşaltıyordu bile. Ama onunla gelmesi daha kötü olacaktı. Verdiği kararın bir kez daha arkasında durdu.

Aralarında büyük bir mesele yoktu aslında Kerem'le. Sadece Nehir'le Kerem'in arasına girdiğini düşünüyordu bazen. Böyle olmadığını da biliyordu. Ama şeytan aklına giriyordu bazen ve Oğuz'a her şeyden uzaklaşmayı düşündürtüyordu. Bunu yapmayacaktı. Çünkü bir kere yapmıştı ve olamayacağını görmüştü. Mutlu değildi. Üniversite zamanları... Belki aralarında sorun benim diye düşünmüştü ve mesafe koymuştu ama bu büyük bir hataydı. Çünkü bir şey değişmemiş aksine herkes birbirinden uzaklaşmıştı.
Kerem'le aralarındaki bir kız meselesinden farklıydı. Sorun Nehir değildi. Başka bir şey vardı sanki.

Serdar'a haber verip vermemeyi düşündü. Adamın başında zaten koca bir mesele vardı, bir de buna bulaştırıp canını sıkmak istemedi. Artık bir aile sahibi olacaktı o. Böyle işlere bulaştırmayı bırakmalılardı.

Ege'nin yeni evinin adresini Kerem'den almıştı. Doğrusu Kerem vermişti. Düğün gecesi Kerem'in apar topar gelip Nehir'le gece yarısı konuşmasından sonra Kerem ona ne olur ne olmaz diye Ege'yle ilgili her şeyi vermişti. Nehir'in bundan haberi yoktu tabii ki. Sadece önlem amaçlıydı.

Arabayı müstakil evin önüne hızla park edip indi ve kapıları kilitledi. Anahtarı cebine atıp kapıya doğru sert adımlarla yürüdü. Derin derin nefes alıyordu. Umarım karşısına eşi çıkmazdı çünkü onu görürse yumuşamaktan korkuyordu.

Kapıyı yumrukla çalarken bunu istemsiz yaptığını fark etti. Alacaklı gibi çalıyordu kapıyı. Zaten alacağı bir hesap vardı.

Kapıyı 4-5 kere sertçe çaldıktan sonra kapı nihayet açılmıştı.

"N'oluyor be bu saatte?" diye Ege söylenirken kolundaki saate baktı Oğuz. Saat 9'du ve bu saatte insanlar çoktan uyanmış olurdu. Tabii Ege'yi insan sayıyorsak diye düşündü.

"Bir şey konuşacağız seninle, gel!" dedi ve yakasından tuttuğu gibi onu dışarı çekti ve sırtından itti yürümesi için. Evinin kapısını çekerek kapattı ve Ege'yi arabasına doğru ittirdi.

"Oğuz manyak mısın? Rüyanda mı gördün beni?"

"Keşke görseydim... En azından orada sana yapmak istediklerimi rahatça yapabilirdim."

Ege şaşkınca ve korkarak bakışlarını ona yönlendirdi. Hâlâ itildiği için rahatsızlık duyuyordu. En azından üstüne bir şeyler giymesine izin vermeliydi, bu hâliyle dışarı çıktığı için üşüyordu.

"Ne diyorsun be?" dedi sertçe. Oğuz'un bu fevri hareketlerini anlamadığı kadar hareketlerine sinir oluyordu. Aniden durup ona döndü ve kollarını açtı ne olduğunu sorarcasına. Sabah sabah evinden çıkarılıyor ve itilip kakılıyordu.

"Ne olduğunu sen söyleyeceksin! Ne zamandır takip ediyorsun?" dedi sertçe göğsünden iterek. Ege'nin toparlaması uzun sürmedi.

Başta anlamamış gibi yüzünü buruşturunca yüzüne yumruğu yemişti. Kafası sağa doğru savrulurken ne olduğunu anlayamamıştı bile. Refleks olarak elini yanağına götürdü.

Kıyımızdaki DalgalarHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin