Kerem'le o gece konuşup bazı kararlar verdiğimize inanmıştık. Ama daha konuşacağımız çok şey vardı. Ve ben hazırdım.
O gecenin birkaç gün sonrası için randevulaşmıştık. Oturup dışarıda baş başa yemek yiyecek ve aklımızdaki şeyleri konuşacaktık, benim çok fazla şartım vardı, o bunları kabul etmeye hazır mıydı?
Saçımı ona inat sadece taradım ve at kuyruğu yaptım. Düzleştirmeyecektim çünkü bunu kendisinin yapacağını söylemişti bana.
Üzerime sade siyah dar bir elbise giydim, hafif makyaj yapıp parfümümü sıktım. Üzerime paltomu aldım, topuklu ayakkabılarımı da giyip kapıya çıktım, kapıyı kilitleyip bahçe yolumdaki taşlara basmaya dikkat ederek yürüdüm. Kapının önünde durup taksi çağırmak için telefonumu çıkarmışken Kerem aradı.
"Ben 2 dakikaya oradayım, hazır mısın?"
"Evet ve tam taksi çağırıyordum, geleceğini söylememiştin."
"Sürpriz olsun istedim birazcık." dedi neşeli bir sesle.
"Çok bekletme ama!" dedim ukala bir tavırla.
"Tabii efendim, hemen orada olacağım." deyip telefonu kapattı. Bir 10-15 saniye kadar sonra sokağı inleten bir motor sesiyle hızlı bir araba girdi sokağa köşeden.
"Yuh be adam! İnsanları rahatsız et mi dedik sana?" diyerek sövdüm biraz içimden. O hafif kızgınlık yerini gülümsemeye bıraktı. Beni böyle hazırlanmış görünce şaşıracaktı ve tepkisini düşündüm, utanacağımdan emindim ve şimdiden yanaklarım yanmaya başlamıştı.
Siyah araba önümde hızlı bir frenle dururken lastiklerden sert bir sürtünme sesi çıkmıştı. Yüzümü ekşittim.
Kendi kapısını yavaşça açıp karizmatik bir şekilde çıktı arabadan. Ve o klasik erkek hareketi tanıdık geldi: Elini saçından geçirip başını hafif geri itti. Aklıma eskiler geldi tekrardan. Bu kez ihanet hissetmiştim ama Oğuz'a değildi. Kerem'e ihanet. Eskileri hatırladığım için.
Bunlar zihnimi meşgul ederken gözüm dalmış ve Kerem'in tam önümde dikildiğini fark etmemiştim.
"Nehir Hanım, buyurmaz mısınız?" dedi nazikçe eliyle arabayı gösterirken.
O utanç dolu ifadem kaybolmuştu çünkü aklımda bir şey vardı.
Başımı olumlu anlamda sallayıp kapıya ilerledim. Kerem kapıyı açmadan onu kolundan tutup durdurdum.
"Önce... bir yere uğrayabilir miyiz?" dedim ürkekçe.
Kerem'in gülümseyen dudakları düz bir çizgi halini alıp kendilerini kastı. İçeri doğru çekildiler.
"Tabii ki." dedi üzgün bir tonda. Sanırım söylemeden de anlayabiliyordu beni.
Beni arabaya bindirip kendi tarafına geçti ve hızla bindi, arabayı gazladı.
Mezarlığa gelene kadar hiç konuşmadık, gelince o çıkmak için hamle yapmadan önce davrandım:
"Yalnız gitsem olur mu?" dedim ciddi ama çok istekli bir bakış atarak. Başta bir durdu, hayır diyecek gibi oldu ama vazgeçti. Nefes verip kafasını salladı.
"Tabii, bekliyor olacağım." dedi sakince.
***
"Lütfen artık bana kızma, bana devam etmemi sen söyledin. Çalışacağım. Deneyeceğim... ama kötü hissediyorum sevgilim. Geleceğimiz... Ah Oğuz! Her şeyimiz seninle planlıyken... başka bir hayat yaşamak zorunda olmak... çok zor Oğuz! Direndim, biliyorsun. Yapamadım. Olmuyor. Ya ben de seninle geleceğim ya da farklı bir şey deneyeceğim."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kıyımızdaki Dalgalar
RomanceBelki de tüm yaşananları unutmak... Kendini bir şeye kaptırıp hayatını mahvetmek... Hayır, bu yolu tercih edenlerin sonunu görmüştüm. Bu yolu seçemeyeceğimi biliyordum. Devam etmem gerekiyordu. Nehir'in serüvenine hazır mısınız? Kemerleri bağlayın...