"Senin de eben çok güzeldir, biliyor musun Serdar?" derken oturduğu yerden kalktı yavaşça.
"Oğuz!" dedim dişlerimin arasından.
Bana dönüp göz kırptı.
"Gelirim tekrar. Uyuma derste." derken sarıldı ve yanağıma öpücük bırakıp geri çekildi.
Yüzümde istemsizce gülümseme oluşurken o da bunu fark edip sırıttı.
"Benden hoşlandığını biliyordum."
"Yoo." dedim ağzım kulaklarımdayken.
"Tamam bitti, bu kadar flört yeter size 3 ay." diyerek ikimizin ortasına girerek bizi ayırdı abim. Gözlerimi devirdim. O da manitasıyla tüm teneffüs bahçede sarmaş dolaştı ama!
"3 mü ay? İhtiyaçlarımı senden karşılarım o zaman. Bana uyar Serdar."
Yüzümü çevirdim bunlara şahit olmak istemeyetek. Gerçekten ne sapık adamsın Oğuz!
Özge yanımdaki sandalyeye yerleştikten sonra ben de sıradan inip yanına geçtim.
"Bu senin sevgilin beni sinir ediyor ya..." diyerek söylendim. O ise aşık aşık Serdar'ı izliyordu hâlâ. Ki izlenecek bir şeyi yoktu, Oğuz yine sapıklıklarıyla onu kendinden kaçırtıyordu.
"Seni kıskanıyor biraz. Kurtlar sofrası diyor buraya." dedi hafifçe kıkırdarken.
"Hıı, ne demezsin."
Oğuz sanki ondan bahsettiğimi düşünmüş gibi başını çevirdi bir anda ve göz göze geldik. O yeşil gözlerine ekmek banıp yemek istiyordum resmen!
Sevimli bir gülümsemeyle kirpiklerini birbirine bastırıp ayırdı. Bir insanın her hareket mi karizmatik olurdu?
Bir anda herkes sınıfa akın etmeye başlayınca zaten kapının ağzında birbirleriyle uğraşan ikilimiz aceleyle sınıftan kaçtılar.
♤♤♤
Çıkışta Kerem'le konuşacaktım söylediğim gibi. Ne konuşacağımızı da bilmiyordum, ne diyeceğimi de. Ona karşı hem mahcup hissediyor hem de haksız olduğunu düşünüyordum. Hangi tarafa doğruydu bilmiyordum bile.
Oğuz'a beni beklememesini söyledim. O da bugün kütüphaneye kalamayacağını, evdekilere yardım edeceğini söyledi. Ben de eve gidecektim buradan sonra.
Okulun bahçesinden Kerem'le çıktık. Biraz sessizce yürüdükten sonra bir sokakta sırtımı duvara yasladım. Çantamı yere bıraktım. Bence burası konuşmak için gayet uygun ve sessizdi.
O burada mı konuşacağımızı ölçüp tartarken yorgun gözleri etrafta dolaşıyordu. Söze önce ben başlamak istedim.
"Kerem ben gerçekten çok üzgünüm olanlar için. Belki benim yüzümden oldu, belki değil bilmiyorum. Beni istediğin kadar sa suçlayabilirsin bir şey diy..."
"Seni suçlamıyorum." dedi ruhsuz bir tonla lafımı bölerek. Afalladım bir anda. Ama hemen toparlayıp söyleyeceklerime geri döndüm.
"Peki, tamam. Ama senn yanında olmalıydım, özür dilerim. Ben sandım ki sen öyle konuşunca..."
"Ben de olsam gelmezdim." dedi. Bu ani çıkışları beni korkutuyordu.
Ve beni doğru mu buluyordu şimdi?
"Neden?"
"Senin bir suçun yok, saçmasapan konuştum o gün. Asıl özür dilemesi gereken benim." Bunları söylerken bile sesinde en ufak bir duygu yoktu. Acaba görünmez biri kafasına silah dayamış olabilir miydi?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kıyımızdaki Dalgalar
RomanceBelki de tüm yaşananları unutmak... Kendini bir şeye kaptırıp hayatını mahvetmek... Hayır, bu yolu tercih edenlerin sonunu görmüştüm. Bu yolu seçemeyeceğimi biliyordum. Devam etmem gerekiyordu. Nehir'in serüvenine hazır mısınız? Kemerleri bağlayın...