Annenin verdiği ders- Bölüm 18

106 11 1
                                    

Değerli arkadaşlar, bu bölümü yanlışlıkla ikinci kez yayınlamışım, o nedenle yeni bölümü

Yine bölüm 18 olarak yayınlıyorum. Sevgiler.

Manolya- Bölüm 18

Eve gittiğinde annesi ona, hafta sonu arkadaşlarını toplamasını ve avluda hepsine çiğ köfte ziyafeti vereceğini söylediğinde, Ekrem:

"Anneciğim, sağ ol ama inan ki kimse havasında değil ve gelmek istemeyeceklerdir" dedi.

Annesi yumuşak bir diklenme ile:

"Ne o Ekrem! Bir yenilgi ile takımınızın tüm kurallarını değiştirecek misiniz? Unutma ki üzerinizdeki bu ölü toprağını atmazsanız her zaman boynu bükük dolaşırsınız. O iş orada bitti, şimdi önünüze bakın, çok üzüldüyseniz siz de onlar kadar çalışıp, gelecek sene onları yenin, uzaydan gelmediler ya!" dedi.

Annesi ne kadar doğru söylüyordu. Uzaydan gelmediler ya! Bunu arkadaşları ile paylaşmalıydı. Öğle uykusundan kalktıktan sonra doğruca takımın toplanma yeri olan sahildeki çay bahçesine gitti. Arkadaşlarının çoğu oradaydı. Birazdan gelenlerle takım tamamlandı, oyuncu olmayan birkaç öğrenci de onlara takılıyordu. Amanos Dağı ile bütünleşmiş İskenderun Körfezi muhteşem bir görüntü veriyordu. Dağ orta tarafından kırılarak ikiye ayrılmıştı. Bu büyük yarığın içinde yeşillik daha boldu ve dağa göre çok güzel görünüyordu. Ama bu yarık İskenderun'da büyük fırtınalara sebep olan Yarıkka- ya'ydı ve estiği zaman birçok evin damı uçardı. Ekrem Yarıkkaya'ya baktığında, küçükken iskelenin ucunda denize atılan paraları almak için yüzdüğü ufak iskeleyi gördü. O günleri anımsayıp, hafifçe gülümsedi.

Bir süre havadan sudan bahsettikten sonra, arkadaşlarına annesinin yemekle ilgili davetini iletti. Tahmin ettiği gibi tüm takım isteksizdi, ama Ekrem'in annesinin davetini geri çeviremezlerdi. Annesinin sözlerini de iletince takım gelmek için daha da istekli oldu.

Hafta sonu annesi Ekrem'i erken kaldırarak, ayakaltında dolaşmasın diye dışarı yolladı. Ekrem bu duruma çok şaşırdı, zira daha önce de defalarca takım olarak evde yemek yenmişti, ama hiçbirinde annesi onu kapı dışarı etmemişti. O da, evleri yakın arkadaşlarını alarak sahile gittiler ve annesinin gelmelerini istediği saati beklemeye başladılar. Yemek vakti geldiğinde sakin İskenderun sokaklarından evlerine geldiler. Avluya girdiklerinde tüm takım şoke oldu. Zira tüm oyuncuların anneleri, Yurdakul Bey ve eşi oradaydı. Uzun bir masa oluşturulmuş, çiğköfteden, humus, biberli ekmek, kısır, ev lahmacunu, tepsi böreğine kadar neredeyse tüm Hatay Mutfağı masadaydı. Ekrem'in annesi tüm annelerle ve koçla konu- şarak böyle bir organizasyon yapmıştı. Herkes evde bir şey yapmış ve bu muhteşem sofra oluşmuştu. Çocuklar ne yapacaklarını şaşırdılar. Demek ki yalnız değildiler. Herkes annesinin yanına giderek yaptıklarından dolayı onları şaşkınlıkla öptüler.

Yurdakul Bey, sesini yükselterek:

"Buraya bizleri toplayarak bize gerçekten büyük moral veren annelerimizi kutluyorum ve bu organizas- yonun mimarı Cemile anneden bize birkaç şey söylemesini rica ediyorum" diyerek Ekrem'in annesini işaret etti. Masanın etrafındakilerin onu alkışlamasından dolayı önce yüzü kızaran kadın, sonra toparlandı ve:

"Aslında söylenecek fazla bir şey yok! Bildiğim kadarı ile sporda yenmek de var, yenilmek de. Ancak bizim çocuklar bu yenilgiyi fazla büyüttüler. Biz onları okul takımına yollarken sağlıklı ve mutlu olacaklar diye düşünerek yolladık, üzüntüden kahrolsunlar diye değil. Onlara söyleyeceğim şey şu, madem bu kadar üzülüyorsunuz, o zaman siz de onlar kadar çalışıp onları yenin.

Onlar uzaydan gelmedi ya! Hadi, artık bizi üzmeyi bırakın da eski halinize dönün çocuklar" dedi.

Bu kısa ve net konuşma genç sporcuların kendilerine gelmelerini sağladı. Masaya bir anda neşe, sohbet dolu bir ortam hâkim oldu. Yurdakul Hoca annesini dinledikten sonra, Ekrem'i neden parlak bir geleceğin beklediğini daha iyi anladı. Akşamüstü misafirler giderlerken, hepsi Ekrem'in annesine hararetle teşekkür ettiler. Çocuklar da onun ellerini ve yanaklarını öperek, teşekkür ettiler. Sporla alakası olmayan sevgili Cemile teyzeleri onları tekrar eski günlerine döndürmüştü.

Bir hafta sonra Ekrem, Esin ablasının evindeydi. Sempatik kız Ekrem'e o dönemlerde Türkiye'de pek kullanılmayan naylon bir dosya verdi ve:

"Hemen hemen hepsini tercüme ettim Ekremciğim, umarım işine yarar."

"Sen ne diyorsun Esin ablacığım, bunlar beni uçurur. Bana büyük bir yardımda bulundun, sana nasıl teşekkür edeceğimi bilmiyorum."

"Senin güler yüzün bana yeter Ekrem, ne zaman istersen yeniden yardıma hazırım."

Ekrem, Esin ve annesine teşekkür ederek oradan ayrıldı ve uçarcasına eve giderek odasına girip kapısını ka- pattı ve naylon dosyayı dikkatle açarak içindeki İngilizce sayfaları ve Esin'in tercümelerini okumaya başladı.

İlk sayfanın başlığı şöyleydi, "Basketbol antrenman şekilleri ve sporcu yeteneklerini geliştirme teknikleri..."

40

ManolyaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin