Manolya- Bölüm 61
"Senin, benim gibi acı çekmeni istemem, o nedenle seni affediyorum Ekrem." Ekrem bu sözleri duyunca koltuktan kayarak dizleri üzerinde doğruldu ve komik bir görüntü vermesine rağmen, Yeliz'i kucakladı. Sonra dizlerinin üzerinde durmaya devam ederek merakla sordu:
"Peki, ikinci konu?"
"Beni inanılmaz şekilde kırmış olmana rağmen, seni hâlâ seviyorum Ekrem, o nedenle kendimize birkaç aylık süre vererek, yeniden deneyebiliriz. Ancak bilmeni isterim ki, ikinci bir hayal kırıklığını asla kabul edemem ve kaldıramam."
Ekrem bunun üzerine onu öpmek için dudaklarını uzattı. Genç kız kendini geriye çekerek:
"Buna hazır değilim Ekrem, gerçekten hiç hazır de ğilim."
"Yeliz! Sana tüm değerlerim üzerine söz veriyorum, asla ikinci bir hayal kırıklığı yaşamayacaksın. Bundan sonra tüm yaşamımda en değerli varlık olarak yer alacaksın. Zaten sen buna layıksın" diyen Ekrem, tekrar koltuğuna oturdu. Sonra da aklına bir şey gelmiş gibi aniden kalkarak, mutfağa koştu. Döndüğünde elinde iki şişe Uludağ Gazoz vardı. Bu gazoz, Yeliz'in en sevdiği içecekti ve bardağa koymadan şişeden içmeye bayılırdı. Bu nedenle Ekrem bardak getirmemişti. Kendisi pek hoşlanmasa da Yeliz bir gün gelir diye eve hep bu gazozdan alıyordu. Ekrem'in bu jesti genç kızı çok mutlu etti.
İçi sevinçle dolan Ekrem için bunlar da yeterliydi. Hem affedilmiş, hem de tekrar Yeliz ile beraber olabilme şansını yakalamıştı. Sohbet ederken keyifle gazozlarını içtiler. Bu mutlu haberi Funda ve Apostol ile paylaşan Ekrem, arkadaşlarına o gece bu mutlu son şerefine Kadıköy'deki Münih Birahanesi'nde bira partisi verdi. Tabii, Funda'nın izin verdiği miktarlarda bira içildi. Akşam eve gidip, yatağa yattığında, Ekrem hayatının yeni sayfasını açtığını düşündü, bu sayfayı hatasız ve mutlu yaşaması gerektiğini, bu nedenle Yeliz'i tekrar kaybetmemesi gerektiğini biliyordu. Huzur içinde uyudu.
İki genç, sanki yeni flört ediyorlarmış gibi başladılar. Önce Moda Çay Bahçesi, arkasından Kalamış'taki yazlık sinema derken bir ay boyunca dışarılarda gezdiler. Ge- çen sürede ikisinin de bazı huyları değişmişti, ama kısa sürede değişen huylarına alıştılar ve neredeyse eski hallerine döndüler. Bir buçuk ay sonra bira içmek için gittikleri Beyoğlu'ndan dönerlerken vapurun üst katında ılık rüzgârın saçlarını hafifçe okşadığı bir akşam, Ekrem elini genç kızın omzuna atınca, Yeliz başını ona çevirdi ve ilk öpüşmeleri böylece gerçekleşti. Sonra da ilk kez eve gittiler. Ekrem sokak kapısını kapatır kapatmaz, Yeliz'i kollarına alarak doğrudan yatak odasına götürdü, sonra onu yatağa yatırarak gayet ciddi bir şekilde soydu. Ve kıyafetlerini özenle kenardaki iskemlenin üzerine bıraktı. Yeliz olanları sakin bir şekilde izliyordu. Defalarca seviştiği Ekrem'den farklı bir Ekrem vardı karşısında, sanki bir törene hazırlanır gibiydi genç adam. Daha sonra yine aynı ciddiyetle çırılçıplak soyunarak genç kızın yanına uzandı, sonra dönerek dudaklarını genç kızın dudaklarına yapıştırdı, ihtirasla boynunu, göğüslerini öpmeye başladı. Sonra da genç kızın bacaklarını aça- rak üzerine çıktı ve ilk kez bacaklarını hiç direnmeden açan genç kızın içine girdi. Hafif acı ve zevkle inleyen genç kadın bu girişin, aslında onun Ekrem'in hayatına ömür boyu girişinin başlangıcı olduğunu biliyordu, bunun verdiği mutlulukla kendini erkeğinin inisiyatifine bırakarak bu muhteşem anın tadını çıkarttı. Daha sonra Ekrem sevişmeye ara verip, hala içinde olduğu Yeliz'in gözlerinin içine bakarak:
"Sana söz veriyorum, ölene kadar benim tek kadınım olacaksın."
Genç kadın da iki eliyle üzerindeki erkeğinin başını okşayarak gülümsedi ve:
"Ben de seni ömür boyu seveceğim ve yanında olacağım sevgilim, sen benim kara sevdamsın." Artık onlar bir bütündüler.
Her şey eskiye dönmüştü. Funda ve Apostol'un kız arkadaşları da bu beraberliğin yeniden oluşumuna en çok sevinen kişiler oldular. Zaten Ekrem Yeliz'den ayrılınca ikisi de ona karşı bir tavır içine girmişlerdi. Zira Ekrem'i yaptığından dolayı hep eleştiriyorlardı. Ama artık her şey normale dönmüştü. Yine toplu olarak buluşmalar, Ekrem'in evinde tekrar ortak yemekler yenmeye başlamıştı.
Yeni beraberliklerinin hemen hemen altıncı ayında bir gün, Ekrem ile Yeliz, Ekrem'in evinde yerdeki postun üzerinde birbirlerine sokulmuş vaziyette uzanmış, Pink Floyd'u dinlerlerken Ekrem doğruldu ve Yeliz'i elinden tutarak kaldırıp, koltuğa oturttu. Sonra da koltuğun önünde, Yeliz'in onu affettiğini söylemeye geldiği günkü gibi Yeliz'in ellerini avuçlarına alarak, dizlerinin üzerine çöktü ve:
"Aşkım, benimle evlenir misin?" Yeliz'in yanıtı net oldu:
"Hayır!"
Ekrem, şaşkınlık içinde:
"Ne! Ne demek hayır."
"Bak aşkım, sen bana bu teklifi biraz suçluluk duygusuyla yapıyorsun. O nedenle kabul etmem mümkün değil. Ama ben senin benimle gerçekten ömür boyu bir- likte olmak istediğini mutlaka bir gün hissedeceğim, işte o zaman bu teklifi ben sana yaparım ve evlenip, mutlu bir çift oluruz. Zaten üniversitenin bitmesine de az bir zaman var."
Yeliz doğruyu söylüyordu. Ekrem suçluluk duygusunu bastırmak için acele edip, bir an önce evlenmeyi istiyordu. Ama Yeliz de sevdiği adamı bir daha kimseye kaptırmak niyetinde değildi. Bu nedenle onunla özümseyrek yaşanan bir beraberlik ve ardından oturmuş bir evlilik planlıyordu. Ekrem'in kendisine olan sevgisinin, kendisinin Ekrem'e olan sevgisi karşısında devede kulak kaldığını biliyordu. Ama sevdiği adamı sadece kendisinin mutlu edeceğini de biliyordu. Onun için acele etmesine gerek yoktu.
Bir yıl sonra Ekrem annesini temelli olarak İstanbul'a aldı. Ana oğul hiçbir zaman Manolya'dan söz etmediler.
Annesi, efendi, saygılı ve dürüst olan Yeliz'i çok beğendi, annesinin ve Yeliz'in uyumlu olmaları nedeni ile annesinin gelişi ilişkilerini etkilemedi, tam aksine onlara destek olduğu için yaşamları daha da kolaylaştı. Sadece sevişmelerini Cemile annenin Yeliz'in anneannesine gitmesine, ya da anneannenin Ekrem'in evine gelmesine göre ayarlıyorlardı. Ekrem'in annesi ile Yeliz'in anneannesi arasındaki uyum görülmeye değerdi. İki kadın genellikle beraber Moda'ya ya da birbirlerinin evlerine gidiyorlardı. Ekrem'in annesi gelince sağlam bir dost bulan anneanne dışarıya daha sık çıkar oldu. Hatta uzun süredir gitmediği Salı Pazarı'na bile beraber gitmeye başladılar.
Yeliz iki yıl sonra Ekrem'e evlilik teklifinde bulundu. Artık ülkenin en iyi basketbolcuları arasına girmiş ve defalarca A Milli Formayı giymiş olan Ekrem, iyi sayılabilecek para kazanıyordu. Bunun dışında oynadığı takımın şirketinde finans işleri sorumlusu olarak çalışıyordu. Yeliz de çalıştığı için yaşları genç olmasına rağmen maddi durumları iyiydi. Evlendiklerinde, annesi onlardan ayrı oturmak istedi ise de, iki genç bu isteğe şiddetle karşı çıkarak ona, onunla beraber oturmak istediklerini söylediler, güzel bir düğünle evlenerek, uzun ve mutlu bir yaşam sürecekleri Feneryolu'nda, Bağdat Caddesi üzerinde aldıkları büyük bir daireye taşındılar. Birkaç yıl sonra da Tulû adlı bir oğulları oldu.
Yazarın notu:olaylar daha yeni başlıyor, takibe devam...
202

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Manolya
RomanceO, inanılmaz bir aşkın, inanılmaz başrol oyuncusuydu ve Manolya bize bu kitapta aşkın ne olduğunu hüzünle öğretiyor...