Bölüm 53

62 6 1
                                    

Manolya-Bölüm 53


   Zaten okulun bitmesine iki yıl vardı. Basketboldan da para kazanıyordu. O, okulu bitirip, girdiği işten ve basketboldan para kazanırken, karısı okulunu okur, okulunu bitirdikten sonra da uygun bir işe girerek yaşamlarını mutlu bir şekilde sürdürürlerdi. Bu dönüş diğerlerinden çok farklıydı. Bu dönüş, sevdiği kadını ebediyen yanına alma kararını vermiş olan Ekrem'in dönüşüydü.

Ekrem İstanbul'a geldikten sonra aldığı kararın uygulamasına geçti. Funda ağabeyinin tavsiye ettiği bir kuyumcuyu bulmak için, Kapalıçarşı'ya giderek, kendi parmağına uygun bir evlilik yüzüğü yaptırdı. Daha sonra da Manolya'nın parmağına uygun ikinci yüzüğü yaptırarak, iki yüzüğün iç içe geçip tek yüzük gibi durmasını sağlayan bir sistem geliştirdi. Sistem basitti. Küçük yüzüğün dışındaki iki çıkıntısı, büyük yüzüğün içindeki iki girintisine uyuyordu. Böylece hafif bir itme ile çıkıntılar, girintilere oturuyor ve iki yüzük tek yüzük

Erkeğim, Hayatım,

Bu mektubu sen evden çıktıktan sonra arkandan bakıp, salona döndükten sonra yazıyorum. Yani, ellerinin ve dudaklarının sıcaklığı daha vücudumu terk etmemişken. Bilmeni isterim ki, seninle on tane çocuğumuz olsa dahi, dün gece benim için hayatım boyunca unutamayacağım bir gece olacak. Çırılçıplak sırtımı sana dayamış, senin güçlü kollarında uyuyorum. Uyanıp, sana döndüğümde senin ateşli dudaklarını vücudumun her yerinde hissediyorum. Sonra tekrar uyumak için kendimi senin kollarına bırakıyorum ve o sırada güçlü elin vücudumun  herhangi bir bölgesinde oluyor. Bacakların bacaklarımda, göğsün sırtımda, sol kolun vücudumu sarmış, sağ kolun ensemin altında sağ kolumu kavrarken, yastık gibi başımı koruyor. Bunları yaşamak rüya gibi. Ama ben yaşadım! Ne şanslıyım ki yaşadım. Düşünüyorum da dünyada bu mutluluğu kaç kişi yaşayabilir ve biz evlendiğimiz zaman bu güzel anları her gün yaşayabileceğiz. Sana evlilikten asla bahsetmemeyi kararlaş- tırmıştım, ama dün gece bambaşkaydı, sadece sevişmek değil, beraber uyumak bile bir sihirdi sanki. Ne güzel uyuyormuş- sun, seni hiç bu denli saf ve korumasız görmemiştim. Gördüm ki uykun bile muhteşem. Tabii ki her şeye sen karar verirsin, ama evlilik de düşünülmesi gereken bir olasılık olabilir. Belki hemen değil, ama planlarımız içine konabilir.

Erkeğim, hayatım, dün anladım ki, seninle yaşamak bir ayrıcalık. Bulutların üzerinden insanları seyretmek gibi bir

SENİN Manolya'n

Zarfın içinde Manolya'nın o gece giydiği beyaz elbise ile çekilmiş bir fotoğrafı vardı. Ve arkasında genç kızın tüm ruh dünyasını yansıtan kısa bir cümle, "NE OLUR BENİ UNUTMA."

Ekrem, derin bir nefes alıp sevgilisinin fotoğrafını öperken, az ilerde Funda ve Apostol'un gülümseyerek kendisini izlediğinin farkında değildi.

Maçların çok yoğunlaştığı bu dönemdeki yaşam, son seyahatinde yaşadığı o muhteşem gecenin intikamını alırcasına Ekrem'in İskenderun'a gitmesine engel oldu. Maçlar, okuldaki sınavlar derken, genç adamın nefes alacak zamanı olmuyordu. Doğal olarak Ekrem sürekli Funda ve Apostol ile beraber oluyordu. Ekrem'in evinde oturdukları bir gün, Funda:

"Nasıl, kuyumcunun çıkarttığı işten memnun mu- sun Ekrem?"

"Hı hı! Çok beğendim, bak!" diyerek, boynundaki zincire asılı yüzükleri Funda'ya uzattı." Yüzüğü inceleyen Funda:

"Diğeri nerede oğlum bunun?" dedi merakla.

Ekrem gülümseyerek, yüzüğü aldı ve içindeki yüzüğü hafiften iterek, iki yüzük haline getirdi.

"Vay akıllı Hataylı, vay! On sene düşünsem aklı

"Ekrem sen gerçekten bu evlilik işini ciddi olarak düşünüyorsun" diyerek düşüncesini açıkladı.

"Evet, Manolya tam istediğim özelliklere sahip bir kız. Ben de bu yaşta evlenmeyi planlayabileceğimi dü- şünmezdim, ama onun hep yanımda olmasını istiyo- rum."

"Sen abayı fena yakmışsın oğlum" diye söze girdi Funda.

"Merak etme ağabey, onun durumu daha vahim" dedi gülümseyerek Ekrem.

"Evet, buraya geldiğinde ben de sana olan düşkünlüğünü fark ettim. Ayrıca güzel ve efendi bir kız. Umarım bu düşkünlük tüm yaşamı boyunca devam eder."

"Nasıl yani?" Ekrem biraz bozuldu. Bunu anlayan Funda devam etti:

"Amacım seni üzmek değil, sadece aklıma 'Tunç' adında bir basketbolcu arkadaşım geldi de."

Apostol, "Modaspor'lu Tunç değil mi?" Funda ba- şıyla teyit etti.

"Aslan gibi çocuktu. Geleceğin en büyük yıldızla- rından biri olarak görülüyordu. Sizleri ikiye, hatta üçe katlayacak kadar iyiydi ve onu deli gibi seven bir nişanlısı vardı. Evlenmelerine iki ay kala zavallı Tunç'a araba çarptı ve kalça kemiği kırıldı. Tabii, tedavi çok uzun sürdüğü için basketboldan koptu, ama daha beteri, sakat kaldı. Zavallı aksayarak yürüyordu. Basketboldan kopunca kulüp de yaptığı ödemeleri bir yıl uzattı, ama haklı olarak bir yıl sonra kesti. Tunç parasız kalmıştı.

"Kız şerefsizin tekiymiş" dedi öfkeyle Ekrem.

"Görüntü olarak öyle, ama kız yaşamındaki erkeği kendi çizdiği çizgilerle belirlemiş, o çizgilerin dışında kalan biriyle beraber olmak onu mutlu etmeyecekti demek ki. Bir de bu açıdan bakmak gerek. Gerçek aşk, badireler atlattıktan sonra ayakta kalabilen aşktır. Yoksa her şeyin tozpembe ve problemsiz olduğu ortamda, iki insan birbirine âşık olmadan da rahatlıkla beraber ola- bilir, bizim buna gerçek aşk diyebilmemiz için mutlaka problemlerin, beraber göğüs gerilecek fedakârlıklarla çözülmüş olması gerekir."

"Peki, problem olmazsa aşkın gerçek olup, olmadığını nasıl anlayacağız?" diye araya girdi Apostol.

"Çok zor, ama bana göre deneme yaparak anlayabilirsin. Örneğin, ben varlıklıydım, ama annemin sağlık problemleri için harcadığımız para çok fazla olduğu için eskisi kadar varlıklı değilim veya yaptığım yatırımlar tutmadı, bu nedenle artık varlıklı değilim. Ya da işimden iki ay içinde çıkartılacağım ve yeni bulduğum iş, hem kariyer, hem de ekonomik olarak eski işimle kıyaslanmayacak kadar kötü, vb. gibi bahaneler bulunabilir."

"Doğru" diyerek, onu onayladı Apostol.

"O zaman seni sen olduğun için mi, yoksa üzerindeki sıfatlar için mi sevmiş anlarsın. Düşüncene aynen katılıyorum Funda ağabey."

Konuşmalara katılmayan Ekrem'in kendine göre haklı bir nedeni vardı. Onun güzel Manolya'sı için bun- lar söz konusu bile olamazdı. Zira Manolya'sı kendisine bir balığın suya, bir kuşun havaya olan bağlılığı kadar 

O gece Ekrem neredeyse sabaha kadar uyuyamadı, aklı hep Tunç'un dramı ile Funda'nın aşk hakkında söylediklerindeydi. Zaman zaman kızdı, zaman zaman ise onlara hak verir gibi oldu. Ama onun minik kuşunu o kategoriye koymayı düşünemiyordu bile. Manolya onu deliler gibi seviyordu. Kız onu, her şeyi göze alıp odasında bile yatırmıştı. Bu, her kızın yapmaya cesaret ede- bileceği bir hareket değildi. Zira duyulsa İskenderun'da adı çıkardı. Ayrıca kendisinden onay almadan hiçbir şey yapmazdı. Sonra bu düşüncelerinden dolayı kendisinden utandı. Daha on yedisinde olan Manolya, bekâretini karşılığında hiçbir şey beklemeden ona vermek istemişti. O ise, duyduğu birkaç sözden sonra, Manolya'nın ona olan sadakatini yargılıyordu.


                                                                                 ***



172



ManolyaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin