MANOLYA -3
Antakya şehir merkezinden çıkan minibüs çok yavaş bir şekilde ilerliyordu. Hatta arada bir durup minibüse doğru koşan uzun boylu, oldukça yakışıklı kumral delikanlıyı bekliyor, o biraz yaklaşınca yine yavaşça ilerleyerek, arada belli bir mesafe kalmasını sağlıyordu. Minibüs şoförü, yerleşim yerlerinin ve hiç kimsenin olmadığı bir bölgeye geldiğinde aracı yolun sağındaki toprak bölgeye çekerek bekledi. Minibüsün içinde kimse görünmüyordu. Minibüse doğru koşan genç arkasına baktığında, kendisini kovalayan yaklaşık on kişiden geriye iki kişi kaldığını gördü ve biraz yavaşlayarak onların yaklaşmasına izin verdi. Bu yakın mesafeyi minibüsün yanına gelinceye kadar korudu. Minibüsün yanına gelince de aniden dönerek durdu. Onun durduğunu gören ve buna sevinen takipçileri ellerindeki dal parçaları ile üzerine tam çullanacaklarken minibüsün koltuklarının aralarına saklanmış on beş genç dışarıya çıkarak, aniden takipçilerin etrafını sardılar.
Takipçiler faka basmışlardı. Az evvel sonuçlanan Hatay Liselerarası Basketbol Şampiyonluğu maçında, Antakya Lisesi'ni yenerek 1967-1968 Hatay Şampiyonolan İskenderun Lisesi'nin en skorer oyuncusu Ekrem'i çok sayı attığı ve maçta ettikleri küfürlere karşılık verdiği için maçtan sonra dövmeye kalkmışlardı. Takım dışarıya çıktığında, spor salonunun önünde yaklaşık on beş kişi Ekrem'i sarmış, Ekrem aradan sıyrılınca da kovalamaya başlamışlardı. Ama İskenderunlular beklenmedik bir taktik uygulamış, minibüsü Ekrem'in biraz ilerisinde seyir halinde götürerek, olayı kontrol altında tutmuşlardı. Ekrem aynı zamanda okulun bin beş yüz metre şampiyonu olduğundan, arkasındakileri kontrol ede ede şehir dışına kadar çıkartmıştı. Ve bu tuzağa ne yazık ki nefesi kuvvetli iki kişi düşmüş, diğerleri yoruldukları için takipten vazgeçmişlerdi.
Tuzağa düşen ve bu durumu kavrayan iki takipçi, ilk iş olarak ellerindeki dalları yere atarak, fiziksel bir olaya karışmak istemediklerini vücut diliyle ifade ettiler.
Ekrem karşılarına geçerek:
"Etrafa bir bakın yakışıklılar, sizi elimizden kimse alamaz. Spor salonunun önünde etrafımı çevirdiğinizde bana ne sormuştunuz, hatırlıyor musunuz?"
Delikanlılardan biri başını yere eğerek:
"En büyük kim?"
Ekrem önce arkadaşlarına, sonra da iki gence baktı ve tehditkâr bir ifade ile sordu:
"Eeeee! Şimdi söyle bakalım en büyük kimmiş?"
Zavallı çocuk zor durumdaydı. Arkadaşına umutsuzca baktı ve sanki ondan onay almak istiyordu. Beklediği onayı aldığını düşünerek:
"İskenderun Lisesi"
Birden herkes onu alkışladı. Ekrem diğer delikanlıya döndü:
"Sen ne diyorsun bu konuda arkadaşım, en büyük kim?"
Çocuk duraksamadan:
"İskenderun Lisesi" dedi.
Grup onu da alkışladı. O sırada minibüsten dışarıya kırk yaşlarında eşofmanlı sarışın bir adam çıktı. Bu kişi, beden eğitimi hocası Yurdakul Bey'di. İki çocuğun karşısına geçerek, sakin ve sevecen bir ses tonuyla:
"Çocuklar, en büyük Antakya Lisesi deseniz de size bir şey olmayacaktı. Zira bu kardeşlerinizin amacı, onlara yapılmasını istemedikleri bir şeyi size yaşatmaktı. Bir turnuvada her takım şampiyon olamaz, sadece bir takım şampiyonluğu yaşar. En iyi hazırlanan ve biraz da şansı yaver gidenler daha başarılı olur. Bu bir oyundur, eğlenmek gerek. Ayrıca benim tayinim Antakya Lisesi'ne çıksa siz beni o zaman da düşman gibi mi göreceksiniz?
"Asla hocam"
Yurdakul Bey, bu kez İskenderun Lisesi'nin basketçilerine döndü:
"Peki siz?"
"Asla hocam, siz bizim her zaman değerli hocamızsınız"
"Gördünüz mü? Önemli olan spor yapmak ve o ruhu yakalamaktır. Tabii ki başarı hepimizi mutlu eder, ama bunun için rakipleri dövmek ya da hakaret etmek değil, çok çalışmak gerekir."
İki delikanlı da mahcup olmuşlardı. Başlarını öne eğdiler. Yurdakul Hoca eliyle omuzlarına vurarak:
"Hadi, minibüse atlayın sizi şehre bırakalım

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Manolya
RomanceO, inanılmaz bir aşkın, inanılmaz başrol oyuncusuydu ve Manolya bize bu kitapta aşkın ne olduğunu hüzünle öğretiyor...