Adsız Bölüm 65

56 7 1
                                    

Manolya- Bölüm 65


Not: Takipçi sayısındaki durgunluk nedeni ile bazen insanın bölüm yayınlamak içinen gelmiyor, ama aklıma bölümleri sabırsızlıkla beklediğini bildiğim sevgili takipçilerim gelince fikrim değişiyor. 

Ama satışı oldukça iyi giden ve çok beğenilen kitapların takipçi sayısının neden çoğalmadığını da merak etmiyor değilim.


  "Daha o aşamaya gelmedik, ayrıca senden önce, nakil sırasına girip, organlarını bağışlayan vericilerin kadavralarından böbrek almayı denemeliyiz. Ama önce süzme işlevini bu seviyede tutmaya çalışalım, eğer başaramazsak nakil yolunu deneriz. Bunu başarabilmemiz için de diyetlere har yen uymamız gerekecek. Ayrıca naklin gerçekleşebilmesi için, seninle Ekrem ağabeyin doku ve kanlarınızın uyumu gerekir. Bu nedenle senden örnekler alıp, kontrol etmemiz lazım."

Yeliz, birden kendini rahatlamış hissetti. Galiba işler beklediği kadar kötü gitmeyecekti. Şimdiye kadar tüm yaşamı beraber mutlu bir şekilde paylaştığı kocası ile şimdi de böbreklerini seve seve paylaşması kadar doğal ne olabilirdi ki. Yeliz hastaneden ayrılıp, arabası ile eve giderken kendini daha iyi hissediyordu artık.

Zaman ilerledikçe Ekrem'in rahatsızlığı ne yazık ki daha da arttı. Halsizlik, el, bacak, karın ve gözlerinin altındaki bariz şişmeler Ekrem'i moral olarak çökertmişti. Solgun yüzüyle insanların arasında görünmek istemiyordu. Öyle illet bir hastalıktı ki, proteini fazla alırsa, bulantı, kusma, iştahsızlık, çok alırsa, yorgunluk, güçsüzlük, kilo kaybı oluyordu. Vücudu suyu dışarı atma problemi yaşadığı için, alınacak sıvı miktarı bile belli formüllerle oluyordu. Susuzluğunu gidermek için ge- nellikle limon dilimleri ve sakız ile ağzını nemli tutuyordu. Ayrıca susadığı zamanlar ağzını suyla çalkalıyor, ama suyu içmeden lavaboya çıkarıyordu.

Yeliz de Dr. Cengiz'den aldığı diyet listesine harfiyen uyuyor, bir yere gittiklerinde listeye göre yaptığı yemekleri yanına alarak Ekrem'in dışarıda yemesini engelliyordu. Bu diyete göre Ekrem'in bir günde bin beş yüz kalori, bin dört yüz mg. potasyum, altı yüz mg. fosfor ve üç yüz mg. sodyumdan fazla almaması gerekiyordu. Bunları içeren yemekler ise, iki çay bardağı süt ya da yoğurt, bir adet yumurta, üç adet tavuk, balık ya da et köftesi, beş ince dilim ekmek, iki porsiyon sebze yemeği, iki porsiyon meyve, iki tatlı kaşığı bal ya da reçel ile iki yemek kaşığı yağdan ibaretti. Zavallı Yeliz bunları her öğünde ayrı ayrı yaparak ve öğünlerin yerlerini değiştirip kocasına vererek, bu yemeklerden bıkmamasını sağlamaya çalışıyordu.

                                                                                          ***



   Genç muhabir Kenan, savcı ve İlhan Komiserin ara- sındaki uzun boylu yaşlı adamı gördüğünde gözlerine inanamadı. Bu kişi, Türkiye'yi Avrupa Şampiyonu yapan dünyalar tatlısı ve iyi bir insan olan Hataylı'ydı. Mutlaka başka bir iş için savcının yanına geldiğini, diğer mezar açıcının ise hâlâ içeride olduğunu düşündü. Yoksa koskoca Hataylı bu gariban kılıklı adamla birlikte gecenin bir yarısında mezar açmış olamazdı. Zaten ağır hasta olduğunu ve iki gün önce böbrek nakli yapılarak hayata döndüğünü gayet iyi biliyordu. Ama yine de gazetecilik merakı ile kalkarak, yanlarına gitti ve konuşmalara kulak misa ri oldu. Savcı, Ekrem'in elini sıkarken:

"Geçmiş olsun hocam, tutuksuz yargılanmanıza karar verdim, zaten pek bir ceza da olmaz, siz biraz dinlenin ben diğer arkadaşın da ifadesini alayım, sonra evinize gidersiniz." Sonra da İlhan Komisere dönerek:

"İlhancığım, seni gördüğüme çok sevindim, sürpriz, dediğin kadar varmış. En kısa zamanda tekrar görüşelim."

"Tabii, savcım en kısa sürede size telefon edip, müsait olduğunuz bir ara buluşma ayarlarız. Hoşça kalın efendim" diyerek, polis memuruna dönüp başı ile diğer zanlının savcının odasına gitmesi işaretini verdi. Savcı içeriye girdikten sonra da Kenan'a dönerek:

"Hoş geldin hızlı gazeteci."

"Hoş bulduk Kenan Komiserim, merhaba hocam, Savcı Bey sizin mi ifadenizi aldı?"

"Evet, kardeşim."

"Ya... yani mezarı açanlardan biri siz misiniz hocam?"

"Evet, diğer arkadaşın hiçbir suçu yok, sadece para karşılığı yaptı bu işi."

Peki, Sayın Hataylı mezarı neden açtınız acaba?"

"Bu da benim sırrım olarak kalsın kardeşim. Bu konuda fazla konuşmak istemem."

Kenan hayatının haberini yakaladığının farkındaydı. Hataylı'ya daha bir sürü şey sormak istiyordu. Ama onu rahatsız etmek de istemiyordu. Zira ona inanılmaz bir saygı ve sevgi duyuyordu. Ama yine de gazetecilik yanı ağır basması ile tam yeni bir soru soracakken, İlhan Komiser:

"Kenancığım, yeteri kadar bilgi aldın sanırım. Artık hocayı rahatsız etmeyelim istersen" diye uyardı gazeteci dostunu.

Kibar bir istek gibi görünen bu konuşma, aslında bir talimattı ve Kenan en iyi kaynaklarından birini kaybetmek istemezdi.

"Tabii komiserim, ben de değerli hocamızı rahatsız etmek istemem zaten. Benim size bir sorum olacaktı, izin verirseniz."

"Tabii, sor."

Diğer zanlı ile görüşebilir miyim?"

"Bakarız Kenan, şimdi hocamla biraz konuşalım, sonra da o işe bakarız." Kenan Ekrem'e dönerek:

"Hataylı Hocam, bunu haber yapmak zorundayım. Beni affedin" dedi özür dilercesine.

"Tabii ki yazacaksın kardeşim, bu senin görevin."

Kenan izin alarak, şe Murat'a rapor vermek için tenha bir yere giderken, yanından geçen Yeliz, Funda ve tekerlekli sandalye ile onlara refakat eden iki sağlık görevlisini görünce geri döndü, Yeliz sakin ama endişeli bir şekilde:




215




ManolyaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin