Manolya-bölüm
oyununu kendisinin de beğendiği bu oyuncunun kişiliği ile olumlu bilgileri Apostol ve Funda Hocadan öğrenince, ondan uzun yıllar faydalanabileceğini ve Türk Basketboluna yararlı olacağını düşünerek transfer teklifinde bulunmuştu. Şartlar olumluydu. Bir ya da iki sporcu ile aynı evde kalacaklardı. Belli bir aylığın yanında, maç başına yirmi beş lira alacaktı. Eğer üniversite sınavında bir okulu kazanamazsa, istediği özel okula yerleştirilecekti.
Başta annesi olmak üzere tüm dostları onunla gurur duyuyorlardı. Annesi başlarda ayrılık hüznünü yaşadıysa da, üniversiteye gittiğinde zaten ayrılacaklarını düşü- nünce, o da keyifle oğlunun transfer onurunu yaşadı. Ekrem artık bütün boş vakitlerini basketbola ayırıyordu. Yurdakul Hoca ve arkadaşları da ona ellerinden gelen yardımı yapıyorlar, onu en zor şartlarda şut atmaya, top sürmeye ve turnike yapmaya alıştırıyorlardı. Genç adam o kadar meşguldü ki, kız arkadaşı Süheyla ile bile buluşamıyordu. Zaten Ekrem'in İstanbul'a gitmesi halinde ilişkilerinin devam edemeyeceğini bilen genç kız da bu işi fazla uzatmanın boşa çaba olacağını anlamış olmalı ki, bir ay sonra ilişkileri bitti.
Bundan birkaç ay sonra okulu bitiren Ekrem, annesinden hüzünlü bir şekilde ayrılıp, İstanbul'a geldi. Tabii, Yurdakul Hoca ve arkadaşları onu görkemli piknik yemeği ile uğurlamayı ihmal etmediler. Pikniğe hemen herkes bir şeyler yaparak gelmişti ve gerçekten hem duygusallığın, hem de eğlencenin doruğuna çıkılmıştı. Yemekte kız ve erkek basketbol takımları ve son sınıf öğrencilerinin hemen hemen tamamı vardı. Bazıları, Manolya'yı getiren Sevda gibi arkadaşlarını da getirmişlerdi.
Ekrem İstanbul'a indiğinde, onu Funda ve Apostol karşıladılar. O gece, annesi ile yaşayan ve Milli Takım hocası olduğu için bol vakti olan Funda ağabeyinin evinde kaldıktan sonra kendisi için tutulan eve gittiler. Ev küçük, şirin, ama bomboştu. Funda'nın sevimli annesi, evde kullanmadığı bazı eşyaları vermeyi teklif edince, önce mahcup bir şekilde bunu reddeden Ekrem Funda'nın, "Annemi kırmak mı istiyorsun?" uyarısı üzerine teklifi kabul etti ve eşyaları Fundaların Moda'daki evle- rinden çok yakın olan evine taşıdılar. Funda, kulübün evini kendilerinin aldığı eşyalarla döşemek istediğini, ancak buna kendisinin engel olduğunu, böylece eşyaları beğenerek satın alma şansları olduğunu belirtti. Gerçekten de Funda'nın annesinden aldıkları eşyalar kaliteli şeylerdi. Daha sonra gidip, yatak, koltuk, yemek masası, buzdolabı, vb. gibi temel gereksinimlerini karşıladılar ve böylece Ekrem, hayatında ilk defa bir ev sahibi olmuş oldu.
"Hadi beyler daha yukarıya sıçrayın."
Tombik ve sevimli yüzüyle Aydan Şiyavuş, Moda'da Kız Sanat Okulu'nun karşısındaki Kadıkköyspor sahasında özel olarak yaptırdığı çamur havuzundaki sporcularına böyle sesleniyordu.
Genç ve iddialı hoca, o zamana kadar Türkiye'de uygulanmayan birçok idman sistemini uygulayarak, sporcularına özel üstün yetenekler kazandırmaya çalışıyor- du. Bu idmanlardan biri de sıçramayı geliştiren çamur havuzlarıydı. Kulüp çalışanları kazarken önce anlam veremedikleri bu çamur havuzlarının sporcular üzerindeki olumlu etkilerini görünce, Aydan Hocaya saygı duymuş ve onun tüm talimatlarını daha istekli olarak yerine getirmeye başlamışlardı.
Çamur havuzundan çıkan Ekrem, perişan bir vaziyette bacaklarını hortum ile yıkadıktan sonra bitkin bir şekilde çamur havuzunun yanına adeta yığıldı. On gün- dür yaptıkları bu idman sonucunda sıçramasında on beş santimlik bir gelişme olmuştu, idmanlar Ekrem'e göre öldürücü gibiydi. Günde iki idman yapılıyordu, İsken- derun'dan hazırlıklı gelmesine rağmen ilk iki günde yaptıkları idmanlar sonucunda yürümekte zorluk çekecek hale gelmişti. Neyse ki imdadına bir günlük tatil yetişmiş, takım arkadaşlarının fark etmesine fırsat kalma- dan bacaklarındaki ağrılar geçmiş, normale dönmüştü. Eğer, Aydan Hocanın bilerek mi verdiğini, yoksa denk mi düştüğünü asla bilemediği, o bir günlük tatil olma- saydı, Ekrem kesinlikle değil idman yapmak, yürüyemezdi bile.
87
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Manolya
RomanceO, inanılmaz bir aşkın, inanılmaz başrol oyuncusuydu ve Manolya bize bu kitapta aşkın ne olduğunu hüzünle öğretiyor...