Manolya_Bölüm 55
Yoğun maç, idman ve okul programının biraz ha- fiflemesi ile nispeten rahat nefes alan Ekrem, Aydan ağabeyinden de iki gün izin alınca, bu üç günlük süreyi sevdiği kızla geçirmek için soluğu İskenderun'a gidecek ilk otobüste aldı. Tüm yolculuk boyunca Manolya'nın, yapacağı sürprizi öğrendiğinde ne kadar şaşıracağını ve mutlu olacağını düşündü. Manolya yapacağı sürprizi öğrendiğinde çocuklar gibi sevinip, boynuna sarılarak, "Sen bir tanemsin, benim canım, sevgilim, hayatım" diyecekti. Yüzükleri ona saklamak için verdiğinde, kendisine duyduğu güven nedeniyle nasıl gururlanacağını tahmin edebiliyordu. Manolya'nın çocuksu saflığı ve kendisine olan sevgisi ve duyduğu güven Ekrem'i mutlu ediyordu. Minik kuşunu düşünürken derin bir iç geçirmenin ardından uykuya daldı.
İskenderun'a indikten sonra yürüyerek evlerine gitti. Avluya girdiğinde her zamanki gibi mutfak penceresinden Sakine ablasını uyararak, geldiğini haber verdi. Birkaç saat sonra daha önceki ziyaretlerinde olduğu gibi annesi evden çıkmış, minik kuşu evdeydi? Ekrem, yapacağı sürpriz gereği Manolya'ya yüzük- ten söz etmemişti. Gideceği gün sürprizini gerçekleştirecek ve yüzüğü Manolya'ya nişanlanana kadar muhafaza etmesi için teslim edecekti. İki sevgili, uzun süren ayrılığın intikamını alırcasına hasret giderdikten sonra Ekrem:
"Aşkım, yarın dönmüyorum hocadan izin aldım, tam üç gün buradayım. Ona göre bir program yap" dedi.
"Yaşasın! İstersen yarın sinemaya gidelim, sonra da Sevdalarla buluşur, küçük bir parti yaparız."
"Tamam! Patron sensin." Ekrem'in annesinin gelmesine yakın mahzun bir şekilde evden ayrılırken, genç kız:
"Yarın öğleden sonra Karayolları Sahası'nda saat üçte buluşmak üzere aşkım. Ben daha önce Sevda ile görüşüp, gerekli ayarlamaları yapacağım" diye hatırlattı.
Ertesi gün Karayolları Sahası'na erken giden Ekrem, bir yandan potaya şut atıyor, bir yandan da sevgilisini ve arkadaşlarını bekliyordu. Diğerleri geldikten sonra dörtlü önce sahildeki çay bahçesinde uzun süre oturup, çekirdek ve taze Antep fıstığı yiyerek sohbet ettiler. Daha sonra da Kanatlı Sineması'ndan suareden bir ev- velki matineye bilet alarak, duygusal bir aşk filmini bir- birlerine sokulmuş bir halde, nemli gözlerle seyrettiler.
Dönüşte, sömestir tatilinde İstanbul'da yaşadıkları gibi el ele değil, iki kız bir tarafta, iki delikanlı diğer ta- rafta yürüyerek eve doğru yol almaya başladılar. Yolda Ekrem'in yanına yanaşan Manolya muzip bir ifade ile:
"Ah! Aşkım az daha unutuyordum, annemler seni yarın akşam yemeğine bekliyor."
Ahmet atıldı:
"Oğlum, bu kadar yıldır her gün bu kızla beraberim, daha beni bir gün bile eve davet eden yok. Ekrem Efendi ayda yılda bir gelir, kayınvalide ve kayınpederden da- vet. Bu nasıl adalet ha! Sevda Hanım, bu nasıl adalet?"
Sevda sevgi ile sevgilisinin kafasına bir tane çaktı.
"Sen bize bir geldin mi, bir daha çıkamazsın aşkım. Sabret."
O sırada önlerinden geçtikleri "Foto Hayat" adlı fo- toğrafçıyı görünce Manolya:
"Hayatım, bugünün anısını ölümsüzleştirmek ister misin?"
"Tabii canım, neden olmasın?"
Sonra hep birlikte Foto Hayat'a gittiler ve önce çiftler ayrı ayrı, sonra da dördü bir arada fotoğraf çektirdiler. Parayı ödeyen Ekrem Manolya'ya dönerek:
"Öbür gelişimde birini senden alırım. Zira onu evi- min duvarına asacağım."
Akşam yattıktan sonra Ekrem'in aklında hep Funxda'nın, "Bir aşkın gerçek aşk olabilmesi için, problem- lerin beraber göğüs gerilmiş fedakârlıklarla çözülmüş olması gerekir" sözü vardı. Ertesi gün Hemşin Pastane- si'nden aldığı pasta ile şık bir şekilde kapıyı çaldığında, kapıyı güzel bir kıyafet giymiş olan Manolya açtı. Saat on dokuzu geçiyordu. Salona giren Ekrem, uzun masada hazırlanmış sofrayı görünce aklına o muhteşem gece geldi ve Manolya'ya bakarak hafifçe gülümsedi. Genç kız da mesajı almıştı. O da hafif bir gülümseme ile sevgilisine baktıktan sonra bakışlarını anne ve babasına çevirdi. Her ikisi de Ekrem'i gayet sıcak karşıladılar. Salondaki koltuklarda geçen yarım saatlik sohbetin ardından,vsaat yirmi gibi sofraya oturdular. Ekrem çok mutluydu. Sevdiği kızın ailesi ile bu denli samimi bir şekilde, hele arada söz, nişan gibi bağlayıcı bir akit olmadan beraber olmak her gence kısmet olmazdı. Bu nedenle Manolya'nın ailesine saygı duyuyordu. Yemeğin ortalarına doğru, Manolya'nın babası:
"Bildiğim kadarı ile bu dönemler epeyi yoğun geçiyor, kulüp maçları, Milli Takım Kampları, umarım bun- lar okulunu etkilemiyordur yavrum."
Ekrem'in aklına o anda Funda ve Apostol'un konuşmaları ile zavallı Tunç geldi. Ani bir kararla:
"Gerçekten beni oldukça zorluyordu. Bu nedenle okulu bıraktım." deyiverdi.
"Nasıl yani?"
"Ben basketboldan daha iyi bir gelecek yapacağıma karar verdiğim için okulumdan ayrıldım. Yani artık okumuyorum, böylece sadece basketbola odaklandım."
Salonu bir anda derin bir sessizlik kapladı. Hani neredeyse karınca yürüse ayak sesleri duyulurdu. Anne baba önce birbirlerine, daha sonra ise kızlarına baktılar. Ekrem de sevgilisine baktığında, onda daha hiç görmediği bir panik havası yakaladı. Sessizliği anne bozdu:
"Ama oğlum, lise mezunu olarak ne kadar iş bulabilirsin ki?"
179

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Manolya
RomansaO, inanılmaz bir aşkın, inanılmaz başrol oyuncusuydu ve Manolya bize bu kitapta aşkın ne olduğunu hüzünle öğretiyor...