Manolya-Bölüm 58
"Veda busesi mi? Sen, bana deli gibi âşık olan ve peşimden ömür boyu gelecek yüreği olan, tüm planlarımın başköşesine oturttuğum, benim güzel, sadık, sevimli minik kuşumu kollarımın arasından çaldın, onu öldürdün. Sen bundan sonra benim en büyük düşmanımsın."
Adeta yığılmış gibi oturan genç kızı, yüksek sesle ağlamalarıyla arkada bırakan Ekrem, palmiye ağaçları ve çiçeklerle bezenmiş bahçenin güzelliklerini fark etmeksizin sokağa çıktı. Karnında adeta bir tonluk bir ağırlık varmış gibiydi. Kendisini bir anda yapayalnız hissetti. Hayatının en önemli varlığını birkaç saniye önce hayatından çıkartmıştı ve onsuz nasıl yaşayacağını bilemiyordu. Önce eve gitmeyi düşündü, daha sonra annesinin ağladığını anlamasını istemediği için, arka sokaklardan gittiği sahilde biraz dolaştıktan sonra eve gitti ve olanları olduğu gibi annesine anlattı.
Akşam, İstanbul'a giden otobüste kalbi kırık bir şekilde koltuğuna oturduğunda İskenderun'a uzun süre, belki de asla dönmemeyi düşünmüyordu. Ekrem kendisini güçlü biri olarak görürdü, ama şimdi bundan eskisi kadar emin değildi. Zira bu ayrılık onu adeta yıkmıştı, ne yapması gerektiğini düşünüyordu sürekli olarak. Kendisini aniden bomboş bir dünyada bulmuştu. Adeta çölde ufacık bir kum tanesi gibiydi. Akan gözyaşları görünmesin diye kafasını pencereye çevirirken, normale dönmezse tüm hayatının kararacağını ve bir an önce bu işe son vermesinin şart olduğunu düşünüyordu.
***
Manolya'dan ortada hiçbir sebep yokken, sadece bir deneme yapma girişimi neticesinde ayrılan Ekrem, büyük bir hayal kırıklığı içinde döndüğü İstanbul'da, eski neşeli halinden uzak bir durumdaydı. Manolya'nın bunu nasıl yaptığına inanamıyordu, mantığı almıyordu genç kızın zayıflığını. Demek ki her şey yalandı. İstanbul'a gelirken yol boyunca Yeliz'in durumuna düştüğünü ve terk edildiğini düşündü. Belki bu ayrılık daha doğrusu terk ediliş, ona Yeliz'e yaptığı ayıbın geri dö- nüşü diye düşündü. Kalbi çok kırılmıştı. Bir ara öfkesi geçtikten sonra, Manolya okulu bırakmadığını öğrenip, kendisini ikna edebilir düşüncesi ile okulu gerçekten bı- rakmayı düşündü. Böylece aşkını etiket uğruna satan bu kıza dönme şansını yok edecekti. Ama uzun süre düşününce bundan vazgeçti. Bir vefasız yüzünden geleceğini tehlikeye atmamalıydı.
İlk işi, Manolya'nın yolladığı boydan resmini bilemediği kadar çok parçaya ayırarak, çöpe atmak oldu. Daha sonra da boynundaki yüzükleri çıkartıp fırlatmakiçin pencereyi açtı. Ama sonra bundan vazgeçti. Bu yü- zükler, Manolya'dan nefretinin nişanesi olacaktı. Onlara her bakışında kendisini etiket uğruna terk eden o zavallı yaratığı anacak ve ona olan nefretini tazeleyecekti. Pen cereyi kapattıktan sonra yüzükleri salon duvarına çaktığı bir çiviye astı. Daha sonra da Manolya'nın eşyalarını dolaptan alıp, aşağılarcasına hiçbir şeye sarmadan çöpe attı. Bunu yaparken, onları Salı Pazarı'ndan aldıkları gün geldi aklına. Ne kadar güzel bir gün yaşamışlardı, Manolya onları yıkamış, kuruduktan sonra da sanki kutsal şeylermiş gibi özenle katlayarak dolaba yerleştirmişti. Daha sonra da gelip, Ekrem'i öperek, "Teşekkür ederim hayatım" demişti. Ekrem çamaşırları hoyrat bir şekilde aşağıdaki çöp bidonuna attıktan sonra eve girip, koltuğa çöker gibi oturdu ve ağlamaya başladı. Manolya'dan ayrı olmak istemiyordu, onu hep yanında istiyordu, kucaklayıp, doyasıya öpmek, onun çocuksu tavırlarını sey- eritmek, boynuna sarılarak, "Benim yakışıklı erkeğim" dediğini duymak istiyordu. Onun muhteşem kokusunu koklamak istiyordu. Manolya'nın muhteşem vücut kokusunu bir daha koklayamayacak olması genç adamı kahretti. Yatağına gidip, uzun süre ağladıktan sonra, gözlerini tavana dikerek uyuyana kadar öyle kaldı...
191

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Manolya
RomansaO, inanılmaz bir aşkın, inanılmaz başrol oyuncusuydu ve Manolya bize bu kitapta aşkın ne olduğunu hüzünle öğretiyor...