Manolya-Bölüm 59
Ekrem, yapı olarak arkada kalan problemlerle uğraşan biri değildi. Yani geçmişe takılmazdı. Bu nedenle Manolya'yı yaşamından silmek için çaba sarf ederken çok acı çeken kırık bir kalbi olmasına rağmen, Manolya onun için bitmişti ve ne olursa olsun onunla birlikte ola mazdı. Bu ağır darbe, onun altı ay kız arkadaş aramadan geçirmesine neden oldu. Bu süreçte, düşünmeyi kendisi- ne yasakladığı Manolya'nın hayatında kapladığı yer yok denecek kadar küçülmüştü.
Aynı süreçte Yeliz'e yaptığı saygısızlığı ve terbiyesizliği daha iyi anladı ve onun kendisine olan aşkının ne denli gerçek olduğunu düşündü. Yeliz Manolya'nın aksine, onu limon satan biri bile olsa kabul ediyordu. Bir an Yeliz'i özlediğini düşündü. Onunla geçirdiği o güzel anılar tazelendi gözlerinde. Mutfakta beraber ye- mek yaparken elindeki unu Ekrem'in burnuna sürmesini, mutfak tezgâhını kullanırken Ekrem'i önce yavaşça daha sonra kuvvetli bir şekilde itmesini, ama bunları yaparken hiçbir şey yapmıyormuş bir havada işine devam etmesini. Ekrem'in kızmış rolü yaparak, onu belinden kavrayıp, yatağa götürdüğünde adeta bir pamuk topu- na dönüşüp, Ekrem'i öpücüklere boğmasını iç geçirerek düşündü. Ama onun Yeliz'e gidecek yüzü yoktu. Aslında Ekrem'in özlediği sadece Yeliz değil, onun sadakati ve katıksız sevgisiydi.
Ekrem'in içler acısı hali iki dostunu, özellikle FundaYı fazlası ile üzüyordu. Zira genç hoca, Ekrem'in kendi tavsiyesi ile bu işi yaptığını ve bu hazin sona ulaştığını düşünüyordu. Bunu birkaç kez Ekrem'e söyledi. Ama aldığı cevap hep aynıydı:
"Ne alâkası var ağabey! Sen benim gözümü açtın, bir şerefsize kapılmamı önledin."
Manolya'dan ayrıldıktan sonra Ekrem, İskenderun'a yaptığı yolculukların ondan neler götürdüğünü daha iyi anladı. Düşük sayılabilecek ücret alan biri için fena sayılmayacak bilet, hediye ve yol masrafları cebine kalıyordu. En önemlisi, performansı müthiş arttı. Zira gidiş ve gelişlerden sonra uyku düzeni bozulduğu için kon- disyon yönünden oldukça geri durumda kalıyordu. Hâl- buki şimdi, üst üste iki maç çıkartacak kadar iyi bir kon disyona sahipti. Okuldaki notları da yükseldi. Genellikle İskenderun'a hafta sonları gittiği için, Funda ve Apostol ile daha çok vakit geçirmeye ve gezmeye başladılar. Bu gezmelerden birinde Funda:
"Eee. Hataylı, rejim ne zaman bitiyor?
"Ne rejimi ağabey?"
"Hep böyle sap dolaşacak değilsin herhalde?"
"Emin ol, içimden gelmiyor. Sanırım bu konuda ben- de arıza var, iki ciddi ilişkim oldu, birinde ben hıyarlık yaptım, diğerinde ise bana hıyarlık yapıldı, o nedenle bir üçüncüde ne olur bilmem. Belki günlük ilişkiler yaşarım."
"İki ciddi ilişkiden sonra günlük ilişki yavan gelir oğlum."
"Ciddi yeni bir ilişkiye hiç hazır değilim ağabey, gerçekten hiç hazır değilim."
"Sen de eski ilişkini yeniden canlandırmayı dene o zaman."
Funda bunu söylerken bir bildiği vardı. Kız ar kadarı Canan, Yeliz'le ilişkisini kesmemişti. Yeliz'in bu konudaki düşüncesini öğrenmek için yokladığında, Yeliz'in hâlâ Ekrem'i sevdiğini, hatta eskisinden bile fazla sevdiğini öğrenmişti. Zaten aradan geçen uzun sürede Yeliz, adeta eşine bağlı dul bir kadın gibi, giyimine kuşamına daha da dikkat eder olmuş ve hiç kimseyle çıkmamıştı. Sadece evden okula, okuldan eve gidiyordu. Yazları Ankara'daki ailesinin yanına gidiyor, bir yere çıkarsa anneannesi ile çıkardı. Yani zavallı kız, neredeyse içine kapanmıştı.
"Yeliz'i mi kastediyorsun ağabey, o kıza gidecek yüzüm var mı benim. Zavallı kızın, evimden ayrıldıktan sonra sokaktan gelen hıçkırıkları hâlâ kulağımda. Üstelik bana, 'Sen ne durumda olursan ol, ister limon sat, ister hamal ol sonuna kadar seninleyim' kararını aldığı gün yaptım o hıyarlığı. Ve o muhteşem insanı bırakıp, diğer şerefsizi tercih ettim."
"Ben olsam gider, özür dilerdim. Affederse affeder, affetmezse, 'Hiç olmazsa şansımı denedim' diye düşünürdüm. Zira Yeliz, hiçbir erkeğin kaybetmek istemeye- ceği bir kız ve bildiğim kadarıyla seni hâlâ çok seviyor" diye konuştu Apostol.
"Beni hâlâ sevdiğini nasıl anladın?"
"Senden ayrıldıktan sonra onu bir kez bile mini etekle ya da frapan giyinmiş olarak görmedim, gece dışarıya çıktığını görmedim, asla erkek arkadaş edinmediğini söylememe gerek yok sanırım. Yeliz, kocası uzun bir iş seyahatine çıkmış bir kadın gibi davranıyor. Bunlar aşkın kanıtı değil de nedir?"
"Apostol haklı Hataylı, Ayrıca şunu asla unutma, aşk durduğu yerden devam eder, bu nedenle Yeliz'e git- melisin" diyerek Apostol'u destekledi Funda.
Manolya acısını nispeten tarihe gömmeyi başaran ve tüm gece yatakta bir sağa, bir sola dönmekten bitap düşen Ekrem'in aklında Yeliz'den başka bir şey yoktu. Apostol'un dediği kafasına yatmıştı. Kendisini gerçekten deli gibi seven ve her pozisyonda arkasında olduğuna emin olduğu bu kız, belki de onun için son şanstı. Beraber olduklarında Ekrem'i sahiplenmesi, muhteşem sevişmeleri, Ekrem'in en ufak isteklerini bile bir buy rukmuş gibi yerine getirmeye çalışması. Ve en önemlisi son gün söyledikleri bağlılık sözleriydi. İdeal kadın bu olmalıydı. Böyle bir kadını bu kez kaçırmamalıydı. Reddedilirse, Yeliz'e yaptıklarından dolayı zaten bunu hak etmişti, hiç olmazsa Yeliz biraz rahatlardı. Evet! Bu aklına yatmıştı, eğer Yeliz onu reddetse bile bu, Yeliz için bir rahatlama ve intikam alma fırsatı olabilirdi. Yeliz böyle bir fırsatı hak ediyordu. Bu bile, Yeliz'e gitmesi için yeterli bir sebepti.
194
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Manolya
RomanceO, inanılmaz bir aşkın, inanılmaz başrol oyuncusuydu ve Manolya bize bu kitapta aşkın ne olduğunu hüzünle öğretiyor...