Büyük şaşkınlık Bölüm 23

79 6 2
                                    

MESAJ:

Gelen mesajların Büyük bir bölümü flashback'in bölümler arasında uygulanması halinde romanın yeteri kadar anlaşılabilir olmadığı yönünde olması nedeniyle bundan sonra kitabın flashback'i takip edilerek bölümler yayınlanacak. Bu sebepten bir ya da iki bölümü tekrarlamak zorunda kaldım. Üzgünüm. Ama yeni okuyanlar için de iyi oldu diyebilirim. Sevgiler.

Manolya-bölüm23

Gelen bisküvilerden iki paketini yiyip büyük şişe sudan da bol miktarda içince, yaşlı adam biraz kendine geldi. Bu kez yüzündeki yorgunluğun yerini derin bir huzur ifadesi almıştı. Hafif bir tebessüm ile tekrar pis olduğunu bildiği banka uzanarak, suç ortağının şaşkın bakışları arasında, mutlu bir şekilde tavanı izlemeye koyuldu.

"İfadelerini sabah amirim gelince alırız" diyen genç polisi karakoldaki diğer polisler sessizce onaylayınca, zanlıların ifadeleri sabaha kalmış oldu.

Kahvesini bitiren Kenan, rehberine bakarak Bağlarbaşı Karakolu'nun numarasını buldu ve seyyar telefondan numarayı tuşladı. Karakolun amiri olan İlhan Komiseri çok iyi tanır ve severdi. Onun o saatte orada olmayacağını bildiği halde, orada olmasını diledi içinden. Ancak yanılmamıştı. Komiser yoktu, kendisini tanıtıp olayı sorduğunda, telefonu yanıtlayan polis iki kişinin bir mezarı açtığını, ancak hiçbir eylem yapamadan mezarlık güvenlik birimi tarafından yakalandıklarını, yakalananlardan birinin yaşlı ve hasta olduğunu söyledi. Bu haber Kenan için hiçbir özellik taşımıyordu. Ama kısa da olsa haber olabilirdi. Zira yıllardır gazetelerde mezar hırsızlığı haberi olmadığını biliyordu.

Sabah karakoldan içeriye giren genç ve yakışıklı Komiser İlhan, polis arkadaşlarına,

"Günaydın" dedikten sonra odasına giderek, masasına oturdu. Önce bırakılan birkaç notu inceledikten sonra, gece nöbetçi kalan kıdemli polis arkadaşının kapıyı çalarak verdiği raporları dinledi. Böylece gecenin bir olay dışında sakin geçtiğini öğrenmiş oldu. Tek olay ise, mezar açan iki kişiydi. Komiser karşısında ayakta duran orta yaşlı polise:

"Bu devirde mezar hırsızlığı mı kaldı, bu adamlar kafayı yemiş galiba?"

"Haklısınız amirim, biz gece ifadelerini almadık sizi bekledik."

"İyi alın bakalım, imzalardan sonra ben de göreyim ifadeleri."

"Tamam amirim."

Nezarethanenin kapısı açıldığında ikisi de uyuyorlardı. Anahtar sesi ile uyandılar. Gelen polis yaşlı adamı ilginç bulduğundan olacak, ifade için önce onu çağırdı. Yaşlı adam doğrulup, hafifçe gerildi ve polisin önündenezarethanenin yanındaki odaya doğru beraberce yürü- meye başladılar. Odada, üzerinde dosyalar ve bilgisayarlar olan dört masa ve bu masalarda oturan üç polis memuru vardı. Onu nezaretten alan polis, masalardan birinin arkasındaki boş iskemleye oturdu. Yaşlı adamı da masanın yanındaki bir iskemleye oturtarak, önce nüfus bilgilerini, daha sonra da olayı en ince detayına kadar bilgisayara yazdı ve yazdıklarını hiç acele etmeden kontrol ettikten sonra gerekli evrak fotokopilerini çekip, aldığı çıktıyı adama imzalatıp, onu nezarethaneye götürerek diğer suç ortağı ile döndü. Aynı işlemleri onunla da yaptıktan sonra tekrar masasının başına dönerek, iki ifade ile birlikte İlhan Komiserin kapısını çalıp, içeri girdikten sonra masasına bırakıp dışarı çıktı.

İlhan Komiser alışkın olduğu şekilde bir müddet önündeki gazeteleri inceleyerek, dün olanlar hakkında bilgi sahibi oldu. Sevdiği muhabirlerden biri olan Kenan'ın mezarlık haberini okuyunca hafiften gülümsedi. Daha sonra gazeteleri biraz inceledikten sonra ifadeleri okumak üzere dosyaya uzandı.

İlk evrak, son olarak alınmış olan genç adamın ifadesiydi. Genç komiser, adamın ifadesini ve kimliğini inceledikten sonra ikinci dosyayı aldı. Bu yaşlı adamın ifade evrakıydı. İlk sayfadaki kimlik belgelerini gören komiser, kimlik bilgilerini yeniden ve yeniden inceledikten sonra mezarı açan iki adamdan biri olan yaşlı adamın ifadesini dikkatle okudu. Sonra bir kez daha okudu ve dosyayı şaşkınlıkla kapatarak odasından çıkıp, polis memurlarının olduğu odaya gitti ve:

"Nezarethanenin anahtarını verir misin?" diyerek memurların verdiği anahtarı alıp, kendisini takip eden iki polisle beraber nezarethanenin kapısına gitti ve kapıyı açarak, aceleci bir şekilde yaşlı adamın karşısına geçti. Yaşlı adam onu görünce doğrularak oturdu. Yüzünde hâlâ huzurlu bir ifade vardı. Komiser onun yüzüne dikkatli bir şekilde baktıktan ve tahmin ettiği kişi olduğuna emin olduktan sonra şaşkınlıkla:

"Hocam! Sizsiniz."

"Merhaba Komiser Bey!"

"Hocam, nasıl olur? Siz bir mezar açmışsınız."

"Evet! Doğru."

Komiserin kafası karmakarışık olmuştu. Yaşlı adamı eliyle oturduğu yerden kaldırdı ve:

"Buyurun, odama geçelim" diyerek davet etti.

Onu izleyen iki polisin ve yaşlı adamın suç ortağının şaşkın bakışları arasında onu odasına götürüp, masasının önündeki koltuğa oturttu ve ona isteği doğrultu- sunda yeşil çay söyledi.

Kapalı kapılar ardında geçen bir saat sonunda kapıyı açtı ve polislere talimat verdi:

"Savcı Beyi arayın, müsait olduğu saatte bu zanlıları ve ifadelerini ben götüreceğim."

Bu, karakolda alışılmış bir durum değildi. İfadeleri alınan zanlılar, savcılığa polis minibüsü ile sadece nöbetçi polisler nezaretinde götürülürlerdi.

Birazdan kapıyı çalarak giren genç bir polis, savcının öğle yemeğinden sonra müsait olacağını söyledi. Bunun üzerine komiser, yaşlı adamla odasında koyu bir sohbete dalarak öğleyi bekledi. Öğle yemeği beraber yendikten sonra, içinde iki polisin olduğu polis aracı ile Üsküdar Savcılığı'na, komiser ve iki zanlı hep beraber yola çıktılar.

58

ManolyaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin