Manolya-Bölüm 41
Varan Turizm'in özel terminalinde duran son model otobüsten inen Yeliz, onu bekleyen sevgilisinin boynuna sarılarak, etraf kalabalık olduğu için onu yanaklarından hasretle öptü. Çift daha sonra, onları bekleyen mahallenin taksi şoförü Mehmet ağabeyin 1955 model, siyah Dodge arabası ile Bahariye'ye doğru yola çıktılar. Yolda, Mehmet ağabeyin dikkatini yola verdiği anlarda, ufak dudak buseleri alırken birbirlerine nasıl vakit geçirdiklerini anlatıyorlardı. Mehmet, onları Ekrem'in evinin önünde bıraktı. Eve girip, Yeliz'in valizini kenara bıraktıktan sonra birbirlerini hasretle kucaklayıp, hararetle öpüştüler. Daha sonra doğrudan yatak odasına geçtiler. Birbirlerini çok özlemişlerdi.
İki saat sonra Ekrem, Yeliz'i anneannesine teslim ederken evde ikram edilen kahveyi geri çevirmedi.Ekrem, Yeliz geldikten sonra Manolya konusundaki yoğunluğu nispeten azaldı ve yaklaşık bir buçuk ay ona cevap mektubu yazmadı. Zaten yazamazdı da, zira idmanlardan arta kalan süreleri ya dinlenerek, ya da Yeliz'le geçiriyordu. İdmandan döndüğü bir gün kapıdaki bir mektup, onu gerçeklerle yüzleştirdi. Mektup Manolya'dandı.
"Merhaba,
Yaklaşık bir buçuk aydır beklediğim mektubun gelmeyince her şeyi göze alarak yeniden yazıyorum. Her şeyi derken beni hafif bir kız olarak görmeni kastettim. Sana yazdıklarımı daha önce hiç kimseye yazmadım ve söylemedim. Zaten daha önce hiç erkek arkadaşım olmadı ve kimseyle mektuplaşmadım. Hele hele bana cevap yazmayan birine asla yazmayacağımı düşünürdüm, çünkü benim için genç bir kızın gururu her şeyin üzerindedir. Zaten her şeylerini vererek beni yetiştiren ailem, böyle bir şey yaptığımı bilse bana çok kızar. Ama sana karşı inanılmaz derecede zayıf duruma düştüm. Lütfen okuyacaklarından sonra beni basit ve hafif bir kız olarak görme. Bu benim için ölümden bile kötü olur.
Ekrem, ben sana aşığım ve seni çok seviyorum, biliyorum bunları bir kızın söylemesi hafifliktir. Ama başka ne yapabilirim bilmiyorum. Zira seni düşünmeden bir saniyem bile geçmiyor. Benim gibi kadın erkek eşitliğine gönülden inanan ve kendini insanların özgürlüğüne adamayı amaç edinmiş biri için bunları yazmak inanılmaz, ama bu utanç verici teslimiyet durumuna rağmen yazıyorum, elimde değil. Seni, evinize gittiğinde merdivenleri çifter çifter çıkarken, maçlarda verilen molalarda saha kenarındaki bankta otururken, sabah evden çıkarken, akşam eve gelirken hayal ediyorum. Anneciğine giderken ben de merdivenleri ikişer ikişer çıkıyorum, boş vakitlerimde senin molalarda oturduğun bankta oturuyorum. Yani sanırım sana fena çarpıldım. Her anımı seninle yaşıyorum. Ve sevdiğim insanın bundan haberinin bile olmaması beni çok üzüyor ve hep hüzünlü bir şekilde dolaşıyorum. Bunları sana duygu sömürüsü olarak yazmıyorum. Emin ol ki bu dünyada ailem ve sen varsın, biliyorum komik bir durum, daha benimle baş başa bir kez bile konuşmadın, ama ben seni kendime yar, sırdaş, arkadaş seçtim. Artık bunu sen nasıl adlandırırsan öyle adlandır.
Artık Sevda ile de samimiyetimi kestim, zira onlar birbrini seven uyumlu bir çift, benim gibi hüzünlü biri onların mutluluğunu olumsuz etkileyebilir. Sana bunları yazarak, gururumu ayaklar altına aldım biliyorum. Ekrem, anladığım kadarı ile bana yazmak istemiyorsun. Senden son bir şey rica ediyorum. Bana yılda birkaç kez bile olsa mektup yazabilir misin? İstersen havadan, sudan, basketboldan bahset, hepsine razıyım, yeter ki yaz. Ve senden yeniden rica ediyorum, hatta yalvarıyorum, lütfen beni basit ve hafif bir kız olarak görme.
Seni çok seviyorum.
Manolya"
Ekrem mektubu okuyunca allak bullak oldu. Zavallı kız gerçekten gururunu ayaklar altına almış, yalvarıyordu. Merdivenleri çıkış tarzını, molalarda oturduğu bankı, eve geliş ve gidişlerini, kısaca her şeyini takip etmişti demek. Yani genç kız daha ilk günden kendisine âşık olmuştu ve bunu o dönemlerde hiç hissettirmemişti. Ama daha sonra aşkının baskısına dayanamamış ve bu teslimiyet dolu mektubu kaleme almıştı. Belli ki Manolya yıllar boyu inanılmaz bir iç savaş yaşamış, sonra aşka teslim olmuştu. Okuduklarına inanamadı zira Manolya, bildiği kadarı ile ağır başlı, gururlu bir kızdı. Ona yıllarca içindeki fırtınaları hissettirmeyecek kadar gururla mücadele ettiğinden dolayı saygı duydu. Çünkü Ekrem, İskenderun'da olduğu dönemlerde Manolya'nın kendisine olan zaafını asla hissetmemişti. Bir an böyle bir kızı, bu duruma düşürdüğü için kendine kızdı. Ama onun hiçbir hatası yoktu ki!Mektubu kullanmadığı valizin en altına saklayarak, kafası çok karışık bir vaziyette dinlenmek üzere yatağa gitti.
Öncelikle Manolya'ya kulübün adresini verip, bundan böyle mektupları o adrese yollamasını söyleyecekti. Zira mektuplar kazara Yeliz'in eline geçerse onun çok üzüleceğini biliyordu, adres değişikliği ile bunun önüne geçecekti. İkinci olarak da Manolya'ya daha gerçekçi bir mektup yazacak ve gerçekleri nispeten anlatmaya çalışacaktı. Zira her şeyi doğru bir şekilde açıklarsa, Ma- nolya'nın yapacağı olumsuz davranışlarki kızın böyle davranışlarda bulunabileceğinden korkuyordu annesine yansırsa anneciği bu işe çok üzülebilirdi. Bu nedenle kızı yavaş yavaş soğutma taktiğini uygulayacaktı.
Manolya'nın mektubundan iki gün sonra bir mektubu kapıda görünce şaşıran Ekrem, mektubun Ahmet'ten geldiğini anlayınca biraz rahatladı. Ama mektubu açıp okuyunca derin bir üzüntüye kapıldı. Zira üzerinde çok emeği olan Yurdakul Bey, bir kaza geçirmişti ve durumu hiç de iyi değildi. Henüz kulüp idmanları başlamadığı için Aydan ağabeyden izin almasına gerek yoktu, ama merak etmesinler diye gidip kulüpteki görevlilere haber verdi. Sonra Yeliz'e İskenderun'a gideceğini bildirip, küçük bir torbaya birkaç eşya koyarak, Kadıköy'deki Gazanfer Bilge Bürosu'na giderek, o gece için bir bilet aldı.Ertesi gün öğleye doğru eve geldiğinde annesi onun Yurdakul Bey için geldiğini hemen anladı. Zaten oğluna bu olayı yazmamasının nedeni arkadaşlarının bu işi yapacağına emin olmasıydı. Kısa bir hasret gidermenin ardından, yıkanmak üzere banyoya giden oğluna sevdiği yemekler hazırlamak isteyen kadın, çarşıya çıkmak için kıyafetini değiştirmek üzere arka odaya geçti. Bir süre sonra Ekrem, banyodan çıkıp altında sadece şortla salondaki sedire uzanmak üzereydi ki, kapı çaldı. Kapıyı açan Ekrem, karşısında hafif ıslak sarı saçları, okyanus mavisi gözleri ile Manolya'yı buldu. Islak sarı saçları, askılı elbisenin açık bıraktığı bembeyaz omuzlarına düşmüş görüntüsü ile sanki bir aşk filminden çıkan seksi bir aktris gibi çok çekici görünen Manolya, Ekrem'in annesi ile karşılaşacağını düşünürken, karşısında Ekrem'i görünce hafiften sendeledi.
Daha sonra Ekrem'in:
"Hoş geldin, buyur gir" davetini adeta duymadan içeri bir adım atabildi.
Gözlerini kapıyı kapatan Ek- rem'den, elini ise kapıdan ayıramıyordu. Zira kapıyı bıraksa düşebilirdi. Durumu fark eden Ekrem içgüdüsel olarak kızın diğer elini tuttu. Kızın eli buz gibiydi ve tir tir titriyordu.
Ekrem:
"İyi misin?" diye sessizce sordu.
Kız kafasını, "İyiyim" anlamında sallarken, dizlerinin bağı çözüldü. Yere yığılacakken, düşmesini engellemek için seri bir şekilde kolunu kızın beline dolayan Ekrem şaşkına döndü, zira Manolya adeta elektrik akımına kapılmış gibi titriyordu. Onu sedire götürdü ve yavaşça oturmasını sağladı. Kendisi de yanına oturdu. Biraz kendine gelen genç kız, duyulması çok zor bir ses tonu ile:
"Hoş geldin" diyebildi.
"Hoş bulduk, iyi misin?"
Genç adam, bir an ona inanılmaz bir yakınlık duydu. Bu kız, annesinin kanatları altına girerek mutlu ve emniyetli olmaya çalışan minik bir kuş gibiydi ve her şeyiyle kendisine bağlanmıştı. Onu gördüğünde o kadar heyecanlanmıştı ki! Ekrem elini beline doladığında yüreğinin göğsünden çıkacakmış gibi atışını hissetmişti.O esnada annesi çarşı kıyafetini giymiş olarak yatak odasından çıktı. Genç kızı görünce, gülümseyerek:
"Hoş geldin benim güzel kızım, bak bize sürpriz yapmış benim oğlum. Ben çarşıdan bir şeyler alacağım, onun için hemen çıkmam lazım, yemeklerimi özlemiştir." Ayağa kalkmaya çalışan kız, kadının el işareti ile oturdu ve:
124
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Manolya
RomanceO, inanılmaz bir aşkın, inanılmaz başrol oyuncusuydu ve Manolya bize bu kitapta aşkın ne olduğunu hüzünle öğretiyor...