Bölüm 60

37 7 1
                                    

Manolya-Bölüm 60


  Hafta sonunu bekleyen Ekrem, şık olmaya özen gösgererek giyinip, elinde bir büyük çiçek demeti ile Yelizlere giderek, kapıyı çaldı. Bu saat, anneannenin kahve saatiydi, içeriden Yeliz'in sesi duyuldu:

"Kim o?" 

Onun sesini duyan Ekrem'in içini huzur kapladı, heyecanlandı, içinden Yeliz'in onu reddetmemesini diledi ve yıllar önce bu eve girmeden önce söylediği cümleyi tekrar etti:

"Bir kahvenizi içebilir miyim?"

İçeriden hiç ses gelmedi, Ekrem'e asırlar gibi gelen on beş, yirmi saniyeden sonra kapı yavaşça açıldı ve kapının hafif aralığından Yeliz'in siyah saçları ve iri ela gözleri göründü. Nerdeyse kısık bir sesle:

"Tabii, buyurun" dedikten sonra kapıyı ardına kadar açtı. Altında bol bir pantolon, üzerinde uzun kollu bir t-shirt vardı. Zayıfladığı için, Ekrem'in hüzünlenmiş bulduğu gözleri irileşmiş gibi görünüyordu. Güzelliğinden hiçbir şey kaybetmemişti. Sadece gözlerinde hüzün vardı. Bu hüzün dolu bakışlar Ekrem'i derinden yaraladı, zira bu hüznün nedeni kendisiydi. İki eski sevgili bir müddet birbirlerine hiçbir şey söylemeden, öylece durarak bakıştılar. İlk hamleyi kenara çekilerek, Ekrem'i içeriye yönlendiren Yeliz yaptı. Ekrem de elindeki tuttuğu koca çiçeği genç kıza uzattı. İki genç içeriye girip, salondaki oturma grubuna yönelirken, "Kim geldi Ye lizciğim" diyerek anneannesi geldi. Yaşlı kadın Ekrem'i görünce:

"Hoş geldin" dedi pek fazla sıcak olmayan bir şekilde. Ama bu bile Ekrem için umut verici bir durumdu. Zira anneannenin bakışları olumluydu. Saygılı bir şekilde:

"Hoş bulduk teyzeciğim, Nasılsınız?"

"Teşekkür ederim, sen nasılsın?" 

"İdare ediyoruz işte."

"Sizin konuşacaklarınız vardır, ben odama geçiyorum" diyen yaşlı kadın, dönerek odasına gitti. Kadının tavrı Ekrem'i ümitlendirdi. Zira torununa o kadar acı çektiren birine bu denli olgun ve olumlu davranması, onun da Ekrem'i kabullendiğini gösteriyordu. Aynı şeyi Yeliz'in de yapmasını ve kendisini kabul etmesini dile yerek, tekli koltuğa oturdu. Yeliz çiçeği yavaş hareket lerle vazoya, vazoyu da orta masasına koyduktan sonra Ekrem'in karşısındaki koltuğa oturarak, sakin ve soğuk bir sesle sordu:

"Ne için geldin Ekrem?"

"Sana yaptığımı nasıl adlandırmak gerekir bilmiyorum. Adilik mi? Terbiyesizlik mi? Ama ben yaptıklarımdan dolayı çok ama çok üzgünüm, sen bu tür davranışı hak eden hiçbir şey yapmamıştın ve bu tür davranışa layık biri de değilsin. Bu tamamıyla benim kabalığım ve benim hatam. Yaklaşık bir yıldır senden özür dilemek is tiyordum. Ama yaptığım şey o kadar aşağılıktı ki, ancak bu gün gelebildim. Vereceğin her tepkiye layık olduğumu biliyorum. Ama senden özür diliyorum. Beni affedersen çok mutlu olacağım. Sana yeniden beraber olalım diyecek kadar yüzsüz biri değilim. Ama sen istersen ben buna hazırım, hem de tüm benliğim ve sadakatimle."

Yeliz başını öne eğdi. Gözyaşları pantolonuna düşüyordu. Sonra kafasını yavaşça kaldırdı ve gözyaşlarını elinin tersi ile sildi. Dimdik bir şekilde oturuyordu. Kendinden emin bir şekilde:

"Sorularına hemen yanıt vermem mümkün değil, çünkü çok yıprandım, bu nedenle iyice düşünüp kararımı verdikten sonra seni ararım."

Ekrem, havadan sudan bir şeyler konuşmaya çalıştı, ama olmuyordu. O nedenle, kısa bir süre sonra izin iste yerek kalktı.

Olayı Funda ve Apostol'a anlattığında ikisi de iyi iş yaptığını ve gerek anneannenin, gerekse Yeliz'in davra- nışlarını olumlu bulduklarını söylediler. Heyecanlı bir bekleyiş içinde geçen ve Ekrem'e asırlar gibi gelen yak- laşık on gün sonra bir akşamüstü, idman sonrası yorgun bir şekilde uzanmışken Ekrem'in kapısı çalındı. Kapıyı açtığında karşısında Yeliz'i buldu, heyecanla genç kızı hemen içeri davet ederek, koltuğa oturttu ve diğer koltuğu Yeliz'in oturduğu koltuğun tam karşısına çekip, genç kızın ellerini avuçlarının içerisine alarak:

"Lütfen duymak istediklerimi söyle Yeliz! Lütfen."

Genç kızın gözleri sulandı, genç adamın gözlerine bakarak:



197



ManolyaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin