Manolya-Bölüm 44
Böyle bir mektubun Manolya gibi bir kız tarafından ona yazılmış olması onu mutlu etti. Doğal olarak Yeliz'in böyle bir mektup yazıp, yazamayacağını düşündü, zira Yeliz'in de kendisine taparcasına bağlı olduğu kesindi. Ancak bu denli saf duygularla bağlanabileceği konusunda kararsız kaldı. Daha sonra tesisin toplantı odasına giderek mektubunu yazmaya başladı.
"Benim Güzel Manolya'm,
O kadar duygusal ve güzel şeyleri nasıl yazdın? Seni gerçekten kutluyorum. Bu olağanüstü cümleler gerçekten âşık olan bir kadına aittir. Çünkü seven kadının aşkı hiçbir güçle kıyaslanamaz derler.
Manolya, ben objektif ve dürüst olmaya çalışan ve hayatını böyle yaşamaya adamış biri olarak, senin bu büyük aşkının aynısını sana karşı hissettiğimi söyleyemeyeceğim. Ama sana karşı bir takım olumlu duygular beslediğimi de bilmeni isterim. İskenderun'a gelene kadar benim için fazla bir şey ifade etmeyen, efendi bir kızdın. Ancak orada karşılaştığım senin saf sevgin ve güzelliğin beni oldukça etkiledi. Sanırım sana karşı oldukça yoğun bir duygu birikimi yaşıyorum. Bunun nedeni, gözlerimi kapattığımda senin bana sevgi ile bakan o muhteşem gözlerini ve o güzel kokunu aklımdan hiç çıkartamam olabilir. Bana ait olduğunu bilmek çok güzel bir duygu ve senin o sıcak dudaklarını öpmek için sabırsızlanıyorum. Sevgiler.
Not: Sevda ve Ahmet'e beraberliğimizi söyleyebilirsin. Ama kimseyle paylaşmasınlar.
Ekrem"
Ekrem bu mektubu nasıl yazdığına kendisi de inanamadı, ama galiba Manolya'ya âşık oluyordu. Zira gerçekten aklı hep o güzel kızın gözlerinde ve muhteşem kokusundaydı. Daha önce kendisini bu denli zayıf hissetmemişti. Sanki Manolya'nın güzel gözlerini ve kokusunu hissetmezse yaşamında bir eksiklik olacaktı. Kafası fena halde bozuldu. Şimdiye kadar ilişkilerde hep peşinden koşulan biri olmuştu. Ama şimdi Manolya'nın haberi olmamasına rağmen, ona karşı bir zaafı olduğunu hissetmek onu rahatsız ediyordu. Tabii bunu Manolya'ya hissettirmeyecekti, ama yine de bu kızı düşünürken yü- reğinin daha hızlı çarpması pek hoşuna gitmemişti. Zira kimseye karşı zayıf pozisyonda olmaktan asla hoşlanmayan biriydi.
Daha sonraki günler, takım idmanlarının başlaması nedeni ile yoğun geçiyordu. Bu süreçte Ekrem doğal olarak, Yeliz'le daha az buluşuyor, bu da genç adamın işine geliyordu. Zira Yeliz'e karşı suçluluk duyuyordu ve
beraber olduklarında suçluluk duygusu nedeni ile ona gereğinden fazla ilgi gösteriyordu. Bu davranışı da onun suçunu ortaya çıkartabilirdi. Kadınlar konusunda deneyim kazanmış olan Ekrem, kadınların kadınsı hislerinin gücüne fazlası ile inanan biriydi.
Bir hafta sonra kulübün salonundaki koltuğa oturmuş olan Ekrem, sevgilisinden gelen ve mis gibi kokan mektubu okuyordu.
"Hayatım,
Bundan sonra sana hep hayatım diye hitap etmek istiyorum, zira sen benim gerçekten HAYATIMSIN ve ben senin için hayatımı bile veririm, yeter ki sen mutlu ol.
Biricik sevgilim, bana o cümleleri nasıl kurduğumu sormuşsun, O cümleleri ben kurmadım ki! O cümleleri kalbim kurdu, ruhum kurdu, aşkım kurdu. İçimden ne gelirse onları yazdım, yani aslında beğendiğin o cümlelerin mimarı sensin, senin aşkın.
Bana olan duygularının benimki kadar yoğun olmadığını yazmışsın, olsun! İleriki günlerde bu duygularının artmasını bekleyebilecek sabra sahibim, zaten ben bu kadarına da razıyım. Senin kalbinde bir nokta kadar bile var olabilmek, benim duyabileceğim en büyük mutluluktur. Benim kalbim ise tamamıyla seninle dolu ve sen kalbime girdikten sonra tüm hayatım değişti. Aşk gerçekten sihirli bir şeymiş, bunu seni sevdikten ve aşkımın karşılığını aldıktan sonra anladım. Her gece yatmadan önce bu mutluğu tüm sevenlerin yaşamasını diliyorum ve bunun için dua ediyorum.
Hayatım, sanırım Sakine abla aşkımızı anladı. Zira seninle geçirdiğimiz o güzel saatlerden sonra eve gittiğimde odama gelerek, 'Bu ne hal!' diye sordu, ben de bir şey olmadığını söyledim, ama pek inanmadı. Beni çocuğu gibi sevdiği için seninle aramda olabilecek bir aşkın, onu çok ama çok mutlu edeceğini söyledi ve bana yemek, pasta ve kek pişirmeyi öğretmeye baş- ladı. Hiç olmazsa evden biri aşkımıza onay vermiş oldu. Uma- rım, annem ve babam da öğrendiklerinde onay verirler. Zira onlar da benim için çok şey yaptılar. Seni sevip kabullenmeleri beni mutlu eder. Sevda ve Ahmet aşkımıza çok sevindiler. Özellikle Sevda bu işe bayıldı. Beni, aramızda geçenler hakkında sıkıştırıp duruyor, ama ben seninle aramızda geçenleri kimseyle paylaşmam. Onlar bizim özelimiz ve benimle mezara kadar gidecekler.
Okul başladığından beri zehir gibiyim, tüm derslerim eskisinden daha iyi. Nasıl olmasın? Hayatımda istediğim her şeyi elde etmiş biriyim. İyi bir ailem, beni seven ve benim de deli gibi sevdiğim bir sevgilim var. Daha ne isteyebilirim hayattan. Sadece derslerimi çalışıp, iyi bir okula girerek sana layık biri olmayı hedefliyorum. Daha şimdiden üniversiteye hazırlanıyoruz. Sevda ve Ahmet bu işe şaşırdılar, ama onlara da mantıklı geldiği için programa uyuyorlar.
Bir tanem yine çenem düştü, umarım rahatsız olmadın. Sen ne yapıyorsun? Biliyorum uzun yazmaktan hoşlanmaz-sın, ama birkaç cümle ile olsa da yaşamından bahsedersen, seni hayal dünyama daha çok taşıyabilirim. Yorucu bir yaşamın olduğunu az çok biliyorum, her gün idman, haftada bir iki maç ve okul. Keşke ben de orada olsam da yaşamını kolaylaştırmak adına bir şeyler yapabilsem.
Anneciğini hemen her gün ziyaret ediyorum. Bunu, sadece senin annen olduğu için yapmıyorum. Onu çok sevdi- ğim için yapıyorum. Gerçekten o, insanı rahatlatan bir melek sanki. Ne kadar hoşgörülü ve olgun! Bazen onun bakış açısı karşısında şaşkına dönüyorum. Bir olaya daha fazla hoşgörülü bakılamaz derken, inanılmaz bir yorumla beni şaşkına çeviri- yor. Ondan öğrenecek çok şeyim var ve onu yakından tanıdıkça, seni de tanımaya başlıyorum. Senin davranışlarına daha isabetli yorumlar yapabiliyorum. Bazen onu, kendi annemle kıyaslıyorum, benim annemde iyi bir insandır, ama daha da- yatıcı ve biraz daha az hoşgörülüdür. Bazı hafta sonları size gittiğimde senin sevdiğin yemekleri öğretiyor. Sanırım bunun sebebi, benim sürekli senin nelerden hoşlandığını sormam.
Aşkım, daha sayfalarca yazabilirim, zira bu mektuplar se- ninle baş başa olduğum tek yer. Ama seni sıkmak istemem, o nedenle istemeyerek de olsa bitiriyorum. Seni çok seviyorum Hoşça kal HAYATIM.
Seni çok seven, minik kuşun, Manolya'n"
Ekrem, mektubu okuduktan sonra gülümseyerek arkasına dayandı. Sakine'nin Manolya'ya kek yapmasını öğretmesi gülümsemesine neden olmuştu. "Eğer kekler otobüsteki gibi olursa ve bunlara aynı lezzette pastalar eklenirse yandık" diye geçirdi içinden.
135
Trafİk hızlanıyor, bakalım neler olacak?

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Manolya
RomanceO, inanılmaz bir aşkın, inanılmaz başrol oyuncusuydu ve Manolya bize bu kitapta aşkın ne olduğunu hüzünle öğretiyor...