MANOLYA -4
Daha da şaşıran iki genç, grupla beraber minibüse binip, yolda eski düşman, yeni dostlarıyla sohbet ederek şehre vardılar. Misafirlerini bırakan minibüs, dönerek ağaçların arasındaki yoldan ilerleyerek İskenderun'a doğru yol almaya başladı.
Minibüsün içi şarkı ve türkü sesleriyle doluydu. Herkes bu mutlu sonu coşkuyla kutluyordu. Ekrem, lise ikide olmasına rağmen gerek takım içindeki lider vasfını sahaya yansıtması, gerekse olağanüstü top tekniği ve bu tekniği sayıya çevirmedeki ustalığı sayesinde takımın yıldızı olmuştu. Hocası ondan çok memnundu. Kimseye söylememişti ama onda büyük bir yıldız potansiyeli görüyordu. Ön koltuktan geriye dönerek eliyle takımı sus- turduktan sonra Ekrem'e bakarak:
"Evlat! Neden ikinci çocuğa da, 'En büyük İskenderun Lisesi' dedirttin. Biri sana yetmedi mi?"
Ekrem gülümseyerek birçok arkadaşının da merak ettiği sorunun yanıtını verdi:
"Hocam eğer diğerine söyletmeseydim, sadece biri suçlu olacaktı. Hâlbuki şimdi ikisi de suç işlemiş durumda ve bu olayı kimseye anlatmayacaklarından emin olabilirsiniz. Eğer diğerine söyletmeseydim ilk çocuğa haksızlık yapmış, diğerine hak etmediği bir koz vermiş olurdum. Bu da delikanlılığa uymazdı."
Genç sporcusu hakkında düşündüklerinin doğru olduğunu gören Yurdakul Hoca, aldığı yanıttan mutlu bir şekilde dikkatini yola vererek Belen Yaylası'nın manzarasını seyre koyuldu. Liseye yakın olan meşhur halka tatlıcısı olan "Müşebbekçi"den hocalarının ısmarladığı tatlıları birer ikişer yiyen şampiyonlar, okulun tarihi bir güzelliği olan kapısının önünde duran minibüsten yavaş hareketlerle indiler. İçlerinden çoğu, bugünün tatil olmasından dolayı üzüntü duyuyordu. Şimdi okul olsaydı okula toplu olarak girişleri çok görkemli olurdu. Hepsi ertesi günkü sabah töreninde şampiyonluklarının tüm okula duyurulması ile yetinmek zorunda olduğu bi- linciyle birbirlerine ve hocalarına veda ederek evlerinin yollarını tuttular.
Ekrem doğrudan eve gitmedi. Evlerinin biraz ilerisindeki Belediye Evleri'ne giderek, bir evin önünden geçerken Berkant'ın Samanyolu şarkısını ıslıkla çaldı ve beklemeye başladı. Bir dakika sonra önünde olduğu evin geniş balkonundan ıslığına aynı şekilde karşılık aldı. Bu ıslığı çalan kısa boylu, siyah saçlı, oldukça güzel kız Ekrem'in kız arkadaşı Süheyla'ydı. Kız, kapıdan annesine birazdan geleceğini bildirdikten sonra Ekrem'in yanına geldi ve merakla sordu:
"Ne yaptınız aşkım?"
"Şampiyon olduk. Hem takım, hem de ben çok iyiydik."
"Heyyy! Seninle gurur duyuyorum. Bunu kutlayalım."
"Tamam! Nasıl istersen"
Sahile doğru yürürlerken bir yandan da sohbet ediyorlardı. Süheyla, bu güzel olaya katkısı olsun istiyordu.
"Ben annemle konuşup, şampiyonluk partisi vermek istediğimi söylerim. Uygun tarihte de parti yaparız. Ama fazla kalabalık olmasın, sadece takımdakiler ve kız arkadaşları."
"Tamam! Zaten takımdakilerin yarısının kız arkadaşı yok, onları çağırmam, ama eve yapılanlardan onlarada götürürüm. Ona göre bir şeyler hazırlarsınız. Oktay'dan plakları da alırım, ama önce ikimiz bizim evde dinleyelim, beğendiklerimizi size götürürüz."
Süheyla bunun ne anlama geldiğini biliyordu. Bu, Ekremlerde iki kişilik parti demekti. Muzır muzır gülerek, Ekrem'in sırtına sembolik bir yumruk attı.
O yıllarda partiler gençler için tek eğlence kaynağıydı. Pepino Di CaPri, Adamo, Tom Jones, Silvia Varan, Ajda Pekkan, Erol BüyükBurç, Berkant, Beatles, Animals, Elvis, Vasfi Uçaroğlu, Beyaz Kelebekler, Rita a Pavone, Sheila, Cliff Richard ve Shadows, Dalida, monkEys, Kamuran AKKor, Durull GEncE, İstanbul Gelişim, Mavi ışıklar, Neşe Karaböcek gibi sanatçıların kırk beşlik plakları toplanır, parti verilecek eve gidilirdi. Kimsenin plağı kaybolmasın diye herkes kendi plağının üzerine adını yazardı. Partideki yiyecekler, imece usulü genellikle kızlar tarafından hazırlanılır, içecekler ise oğlanlar tarafından ortak para toplanarak satın alınırdı. Alkollü içki pek olmamakla beraber, zaman zaman efkârlı gençlerin getirdiği cin ve votkaya pek ses çıkarılmazdı. Ama kesinlikle aşırıya kaçılmazdı. Zira o zaman ailelerin partilere bakışı değişir, parti vermek de zorlaşırdı.
of 2Next Page
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Manolya
RomansaO, inanılmaz bir aşkın, inanılmaz başrol oyuncusuydu ve Manolya bize bu kitapta aşkın ne olduğunu hüzünle öğretiyor...