Yeliz- Bölüm 34

60 8 1
                                    

Manolya-Bölüm34


Merak edersiniz diye düşündüm, onun için gecenin bu saatinde sizi rahatsız ettim, bir daha adrese numara koyarsanız, cüzdanınızı bulan için çok iyi olacaktır" dedi Ekrem gülümseyerek.

Yaşlı kadın:

"Benim nazik evladım, çok teşekkür ederiz. Cüzdanda bu ayın kirası vardı. Bu saatte seni davet edemiyorum, ancak yarın mutlaka beklerim bir kahvemizi iç- meye."

"Hiç zahmet etmeyin, teşekkürünüz bana yetti."

"Israr ediyorum."

"Pekâlâ, yarın üç gibi rahatsız ederim. İyi geceler."

Sonra acele bir şekilde eve giderek kendini yatağa attı.

Ertesi gün Ekrem, ev yaşamını özlemiş olmalı ki, saat on beşte evin önündeydi. Yaşlı kadının sempatik ve samimi tavrı onu etkilemişti. Zili çalar çalmaz kapı açıldı. Dün akşam saçı başı dağınık kız gitmiş, yerine saçları gayet güzel taranmış, mini eteğinin üzerine kolsuz bluz giymiş, ela gözleri derinden gülümseyen bir kız gelmiş. Ekrem, dün pek de çekici bulmadığı genç kızın, makyaj yapmamış olmasına rağmen güzel ve çekici olduğunu gördü. Genç kız daha bir şey söylemeden, Ekrem gü- lümseyerek:

"Bir kahvenizi içebilir miyim?"

Genç kız Ekrem'in esprisinden hoşlanmıştı: "Tabii ki! Buyurun" dedi.

İçeri girdiklerinde Ekrem evin eski, ama zevkli eşyalarla döşenmiş olduğunu gördü. Aklına hemen annesi geldi. Onu da böyle sade ama kaliteli bir evde yaşatmayı hayal ederdi ve bunu bir gün mutlaka gerçekleştirecekti. Ekrem'in geldiğini görünce oturduğu koltuktan kalkan yaşlı kadın, dün akşamki sıcak tavrıyla karşıladı onu:

"Hoş geldin benim nazik evladım."

Sohbetleri saat yediye kadar sürdü. Ekrem onlara kendini tanıttı, basketbol oynamak için İstanbul'a geldiğini ve yalnız yaşadığını belirtti. Yeliz ve anneannesi de beraber yaşadıklarını, Yeliz'in İktisat Fakültesi'nde okuduğunu, ailesinin Ankara'da yaşadığını, üniversitenin İstanbul'da olması nedeniyle anneannesinin yanına geldiğini belirtti. Yani, Yeliz de Ekrem gibi gurbetteydi. Ekrem kalkmak için izin istediğinde Yeliz'in anneannesi ısrarla vaktin geç olduğunu, ev yemeklerini özlediği için Ekrem'in kalmasını istedi. Sonra da yemek hazırlarken sıkılabileceklerini düşündüğü için, onları bir saatliğine dışarı yolladı.

Birbirleri ile herhangi bir bağları olmayan iki genç, yan yana Moda'ya kadar gidip, bir tur atıp, havadan sudan, okuldan, spordan bahsederek sohbet ettikten sonra yaklaşık bir saat sonra eve döndüler. Ekrem yemekleri çok beğendi. Anneanne, annesi kadar iyi yemekler yapmıştı ve genç adam gerçekten ev yemeklerini özlediğini o gece anladı. Gece saat on gibi sıcak bir vedalaşma ile evden ayrılarak, kendi evine gittiğinde kapıdaki mesajla karşılaştı. Kâğıtta, "Yakışıklı Hataylı, Neredesin? Funda, Apo" diye yazıyordu. Akşam onlarla buluşma sözü verdiğini üzün-üyle hatırladı. O güzel yemek, ona verdiği sözü unutturmuştu. Ama yarın olayı anlatır, gönüllerini alırdı.

Daha sonra kısa bir zaman Yeliz ve anneannesi ile haberleşmedi ve görüşmedi. Ta ki! Bir akşamüstü idman bittiğinde karşısında Yeliz'i görünceye kadar... Genç kız tüm şirinliği ile karşısındaydı. Gülümseyerek:

"İyi akşamlar Ekrem, nasılsın?"

"Oooo! Bu ne güzel sürpriz, cici nine nerede?"

"İleri de bankta oturuyor, müsaitsen beraber Moda'da çay içeriz diye düşündük."

"Çok iyi düşünmüşsünüz, arkadaşlara haber vereyim, geliyorum" diyen Ekrem, Funda ve Apostol'a durumu anlatarak gelmeyeceğini söylemek üzere içeri gitti ve durumu arkadaşlarına anlattıktan sonra hemen döndü.

Daha sonra iki genç, Moda Caddesi'nde bir bankta oturan anneannenin yanına gittiler. Ekrem'i gören yaşlı kadın doğrularak, onu samimi bir şekilde kucakladı ve:

"Nerelerdesin bakalım? Bir geldin kendini sevdirdin, bir daha uğramadın. İnsan anneannesini merak etmez mi? Ama belki de yemeklerimi beğenmemişsindir" dedi. "Hiç öyle şey olur mu teyzeciğim, emin olun çok yoğunum görüyorsunuz bu saatte idmandan çıkıp, eve gidip yemek yiyeceğim ve ders çalışacağım. Yoksa sizi de yemeklerinizi de özledim."

Üçlü yavaş yavaş Moda Çay Bahçesi'ne doğru yol alırken, sohbetlerine devam ettiler. Uzun aramalardan sonra deniz kenarında buldukları bir masaya oturarak, çay beklemeye başladılar. Bu sırada yaşlı kadın çantasından bir paket çıkartarak, Ekrem'in önüne koydu:

"Yeliz doğru tahmin etmiş, senin aç olabileceğini söyledi ve sana bunları hazırladı, afiyetle ye yavrum" deyince Ekrem, Yeliz'in yüzünün kızardığını hissetti, mahcup bir şekilde:

"Niye zahmet ettiniz, buradan bir şeyler atıştırırdım."

"Dışardan yenen yiyeceklerle, evde yapılanlar bir olur mu yavrum? Hadi vakit geç olmadan ye."

Ekrem paketi açtığında içi kaşar, salam, domates ile doldurulmuş koca bir sandviçle karşılaştı. Yanında ayrı olarak birkaç turşu vardı. Ayrıca kapaklı cam bir kâsede dört adet mücver ve onun yanında peçeteye sarılı bir ça- tal vardı. Yeliz alçak bir ses tonuyla:

"Turşu sevip sevmediğini bilmediğim için onu ayrı koydum" dedi.

"Bu kadar zahmete gerek yoktu. Çok teşekkür ederim, ellerine sağlık" diyerek, sandviçten bir parça kopar- tarak genç kıza uzattı.

"Ben yemek yedim karnım tok." Sen yemezsen ben de yemem, zaten ufak bir lok- ma." Anneanne Ekrem'e dönerek:

"Aman oğlum bana verme bu saatte dokunur, siz iki genç hazmedersiniz, afiyet olsun" dedi.

Ekrem, sandviçi verirken eline temas ettiği Yeliz'in elinin ateş gibi yandığını fark etti. Sohbet geç denebilecek vakte kadar sürdü, bu sürede Yeliz'in gözü sürekli Ekrem'in üzerindeydi. Gece yarısına doğru genç adam iki hanımı evlerine bırakırken anneanneyi öptü, sonra da Yeliz'le tokalaştı, elini bırakmak üzereyken genç kız, çabuk bir hareketle Ekrem'i yanağından öperek hızla içeriye girdi.  


96


Yazarın notu: Manolya ve Fatma'yı imzalamak üzere 16-17 Mayısta İzmit Kitsp fuarında olacağımı hatırlatayım. Sevgiler.

ManolyaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin