70 li yıllarda Muhteşem günler- Bölüm 48

47 8 1
                                    

Manolya-Bölüm 48


Not:Değerli gençler bu bölümde 70 li yıllarda hemen hergün yaşanan bir cenaze naklini okuyacaksınız. Kahvehanedeki genç ise Deniz Gezmişten başkası değil...


"Biz onlar gibi ayrılmayacağız, biz yaşlı olup, ölene kadar birbirimizden ayrılmayacağız benim bir tanem. Ben de kendime bakacağım, ben de kızın dediği gibi seni sevdiğim için asla pişman olmayacağım." Ekrem, Manolya'nın kendisini film kahramanı kızla özdeşleştirmesi ve onun, "Aşk asla pişman olmamaktır" sözünü benimsemesi çok hoşuna gitti, hafifçe gülümsedi ve onu salondaki koltuğa götürerek kucağına oturtup, minik buselerle saçını okşayıp, sakinleşmesini sağladı.

Evde beraber hazırladıkları şeyleri eğlenerek yedikten sonra, Ekrem'in önerisi ile Salı Pazarı'na gittiler. Pazarın büyüklüğü ve çeşitliliği Manolya'nın çok hoşuna gitti. Ekrem, oradan Manolya'ya iç çamaşır, gecelik, sabahlık, çorap, terlik ve değişik giysiler ve iki adet kalın bulaşık eldiveni aldı. Manolya giysileri neden aldığını sorunca aldığı yanıt, genç kızı mest etti:

"Benim evim senin evin demektir, o nedenle kendine ait evinde kendine ait giysilerin olması gerekir. Bu giysiler, dolapta senin için boşalttığım bölümde kalacaklar ve sen, evine geldiğinde onları giyeceksin." Manolya, parmaklarının ucunda yükselerek Ekrem'in yanağına bir öpücük kondururken mutluluktan uçuyordu. Daha sonra, Bahariye'deki bir pasajdan Manolya'ya lacivert bir Angora ile açık mavi bir yağmurluk aldılar. Bunları o pasajdan alma sebepleri, o günlerde bu tür giysilerin Türkiye'de üretilmemesi nedeniyle kaçak olarak yurt dışından gelmesiydi. Eve geldikten sonra, Manolya annesinden gördüğünü yaparak, giysileri yıkadı ve kurumaları için onları astı. Sonra da sarmaş dolaş gazete okumaya başladılar. Gazetede okuduğu bir haber üzerine Manolya ciddi bir eda ile doğruldu ve:

"Ekremciğim, yarın Beyazıt'a üniversiteye gitmemiz gerek" dedi.

Ekrem kızın birden bu denli ciddileşmesine şaşırdı: 

"Neden aşkım?"

"Öldürülen Dev-Genç'li bir öğrencinin cenazesi memleketine gönderilmek üzere üniversitenin önünden kalkacakmış, mutlaka gidip, onlara destek olmamız gerekir."

Bir an ertesi gün idmanı olup olmadığını düşünen Ekrem, olmadığını hatırlayarak:

"Tamam, bir tanem sabah Harem'de buluşuruz."

Odada hava ciddileşmişti. Manolya'nın bu hali de Ekrem'in hoşuna gidiyordu. Sanki orta yaşlı ve sorumlulukları olan bir iş kadını gibi oluyordu.

Ertesi gün kararlaştıkları gibi Harem'de buluştular. Ahmet ve Sevda başka programları olduğu için gelmemişlerdi. Manolya koyu renk bir pantolon, üzerine de yine koyu renk bir kaban giymişti. Ekrem de daha koyu renkleri seçerek giyinmişti. Arabalı vapurun üst katına çıkarak birer kaşarlı tost ve çay söylediler ve ciddi bir şekilde kahvaltılarını yapıp, fazla konuşmadan birbirlerine sokularak Sirkeci'ye kadar geldiler. Troleybüs ile üniversitenin önünde indiler. Etrafta çok sayıda "Fruko" olarak adlandırılan "Toplum Polisi" vardı. Ekrem sevgi- lisinin görmesini istediği için solcu gençlerin gittiği Marmara Kahvehanesi'ne gittiler, basamaklardan çıkarak içerisi kesif sigara dumanı kaplı kahveye girdiler. Masalar doluydu. Hemen her masada birkaç "Birinci" sigarası ve yeşil parkalı, kadife pantolonlu gençler oturmuş sohbet ediyorlardı.

İçerideki sigara dumanı ikisini de rahatsız etmişti. Ekrem daha önce gelip, dumandan rahatsız olmuş ve bir daha gelmeme kararı almıştı. Ama Manolya'nın solcu gençlerin toplanma yeri olan bu kahveyi görmesini istediği için tekrar gelmişti. Soru soran gözlerle Manolya'ya baktığında genç kızın gözlerinden aldığı yanıt, "Çıkalım" oldu. Tam çıkacaklarken üzeri kâğıtlarla dolu büyük bir masada oturan yakası kürklü bir parka, siyah kadife pantolon, bileklerini kavrayan süet ayakkabı giymiş oldukça uzun boylu biri seslendi:

"Bakar mısınız?"

İkisi de şaşkınlıkla ona baktılar, genç adam eliyle onları çağırıyordu, temkinli bir şekilde yaklaştılar, genç sevecen bir şekilde:

"Şu broşürleri dağıtır mısınız? Halkımız, kızların verdiği broşürlere daha çok ilgi gösteriyor, sanırım kızlara daha fazla güveniyorlar" dedi gülümseyerek ve bir blok broşürü Manolya'nın eline bıraktı. Broşürleri aldık- tan sonra gülümseyerek, sigara dumanından kurtulmak için kendilerini dışarı attılar ve ölen gencin kimliği ve haksız yere öldürüldüğünü içeren broşürü dağıtmaya başladılar. Broşür dağıtanlar genellikle bir kız, bir erkekten oluşuyordu ve birbirlerine oldukça yakın duruyorlardı. Kendini bu işe iyice kaptırarak yüksek sesle broşürde yazanları okuyan Manolya, biraz daha uzaklara gitmeye kalkınca Ekrem onu uyardı:

"Fazla uzaklaşma canım."

"Ama birbirimize çok yakınız Ekrem, biraz açılalım ki daha çok insana ulaşalım."

"Gittiğin yön Küllük Kahvehanesi'ne çok yakın ve orası Ülkücülerin yeri, onları tahrik etmeyelim."

Manolya omuzları düşerek tekrar eski yerine geldi ve daha yüksek sesle dağıtımına devam etti.

Biraz sonra etrafta bir hareketlenme oldu. Marmara'dan çıkanlar üniversitenin önündeki naaşa doğru yü- rüdüler ve yaklaşık bir saat sonra parka ve kahverengi, siyah kadife pantolon giymiş gençler ölen arkadaşlarının tabutunu taşırken, arkalarında binlerce arkadaşlarının sloganlar atarak onları takip ettiği bir topluluk oluştu. Topluluğun en dışında etrafını saracak bir şekilde sa- dece erkek öğrencilerin oluşturduğu ve kimsenin içeri- ye girmemesi için el ele tutuştukları insandan bir zincir vardı. Toplum Polisleri sakin bir şekilde topluluğu takip ediyordu. Bir kısım öğrenci önde ve yanlarda pankart taşıyordu. Lider öğrenci ve birkaç arkadaşı topluluğun içerisinde sürekli turlayarak, olumsuz bir şeylerin mey- dana gelmemesine ve düzenin bozulmamasına özen gösteriyorlardı.

Bir saati aşkın bir süre yürüyen gençler, Cağaloğlu üzerinden Sirkeci'deki arabalı vapura geldiklerinde or- taya aldıkları tabutun etrafında toplanarak, hep bir ağızdan söylemeye başladılar:

"Gün oldu er uyandık. Kışlalara dayandık..."

Bütün bunlar olurken Ekrem'in gözü Manolya'day- dı. Marşı ezbere ve hissederek söylüyordu. Minik kuşu gitmiş, yerine lider özellikli, çevresindeki insanları yönlendirebilen bambaşka biri gelmişti. Sanki yürüyüşü o yönetiyordu, en ufak bir aksaklığa kararlı bir şekilde müdahale ediyor, herkese sevecen bir şekilde yardı- ma koşuyordu. Hâlbuki üniversiteli bile değildi, ama üniversite öğrencilerini yönlendiriyordu. Yüzündeki ciddiyeti ilk kez görüyordu. Bu yürüyüş Ekrem'in Manolya'daki güçlü kişiliği görmesini sağlamıştı. Cenaze, ailesinin getirdiği minibüse bindirilerek memleketi Nevşehir'e gönderilirken, öğrenciler arabalı vapurun hareketinden sonra etraflarını saran polislere dönerek bağırmaya başladılar:

"Katil Polis..."

O gece olanları yatağında gözünün önünden geçiren Ekrem, kendini çok farklı hissediyordu, Manolya tarafından ölesiye sevilmek... Bu artık eskisinden çok farklı bir anlam taşıyordu. Zira bugün gördükleri ona bir şey öğretmişti, Manolya sıradan biri değildi. Güçlü karakteri ve lider özelliği olan kararlı kişilikli biriydi, onun tarafından sevilmek, hem de her dediğine itaat edecek kadar sevilmek büyük bir onurdu. Kendisini çok şanslı gören Ekrem, ilk kez bu denli mutlu olduğunu hissederek uykuya daldı.


152


ManolyaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin