Manolya-bölüm27
Geçen birkaç güzel günden sonra takımdakiler rüyadan uyandılar. Artık hedefleri kalmamıştı. Hele Ekrem gibi son sınıfta olanların durumu daha kötüydü. Onlar için basketbol oynama konusu tam bir belirsizlikti. Tüm takım kendisini büyük bir boşlukta bulmuştu. Okul bittikten sonra ne olacakları belli değildi. Bir üniversite kazanamayanlar İskenderun'dan ayrılamayacaklarından basketbol oynayamayacaklardı. Zira çoğu Anadolu kentinde olduğu gibi, İskenderun'da da basketbol takımı yoktu. Üniversiteyi kazananların bir takıma girip oynama şansı vardı, ancak bu şansı nasıl yakalayacaklarını bilmiyorlardı. Hepsi sudan çıkmış balık gibiydiler. Şim-di de bol vakitleri olduğundan yakınır olmuşlardı.
Kısa bir süre sonra takımın büyükleri Ekrem'in önerisini kabul ederek Yurdakul Beyle konuşmaya karar verdiler. Gelecek yıl takımdan ayrılacak olan son sınıf öğrencileri takımdan ayrı olarak bir ekip oluşturacak, gelecek sene oynatmayı düşündükleri bugünün yedek oyuncularını seneye yetiştireceklerdi. Böylece liselerinin başarısını devamlı hale getireceklerdi. Konuyu Yurdakul Hocaya açtıklarında hoca çok memnun oldu. Ortaokul son sınıfta olup da gelecek yıl takıma almayı planladığı iki oyuncuyu da kadroya alarak yeni takımı oluşturdu.
Yine eski günlere dönülmüştü. Yeni takım kendilerini yetiştirmeye çalışan Türkiye İkincisi ağabeylerini pür dikkat dinliyor, idmanlarda onların söylediği her şeyi eksiksiz yapmaya çalışıyorlardı. Özellikle Ekrem'in, sporcu olmak için özel hayatın ne denli önemli olduğunu vurgulaması onları etkiliyordu. Ayrıca yeni gelen gençlerin omuzlarında ağır bir yük vardı. Türkiye İkincisi olan bir takımın yeni yüzleriydi onlar, bu başarıyı en azından Türkiye Finallerine giderek devam ettirmeleri gerekirdi.
Günler böyle devam ederken, bir gün coğrafya dersinde nöbetçi öğrenci, sınıfın kapısını çalarak içeri girdi ve hocaya müdürün Ekrem'i odasına çağırdığını söyledi. Önce bunu kaytarma için yapılmış bir oyun olduğundan şüphelenen Gülçin Hanım, daha sonra mecburen Ekrem'e izin verdi. Bu davet, başta Ekrem olmak üzere tüm sınıfı şaşırtmıştı. Müdür dersin ortasında Ekrem'i neden çağırmış olabilirdi? Zaten yarım saat sonra zaten teneffüse çıkacaklardı. Ekrem öğrenci ile beraber müdürün odasına gitti, kapıyı çalarak içeriye girdi.
İçeride Müdür Bey ve Yurdakul Beyden başka, Fizikçi Molla Bey de vardı, ciddi bir şekilde onu karşıladılar. Ekrem acaba annesine bir şey mi oldu diye düşünürken, Müdür Bey ciddi bir şekilde:
"Ekrem senin hakkında elimize bir mektup geçti."
"Ne mektubu hocam?"
Yurdakul Bey atıldı:
"Senin hakkında çok önemli şeyler yazan bir mektup Ekrem."
Ekrem meraktan çatlayacaktı, kendisi hakkında önemli bir mektup ne olabilirdi. Hiç kimseden gizlisi saklısı yoktu, hiç kimseye bir kötülük yapmamıştı.
Merakla sordu:
"Benim hakkımda önemli ne olabilir ki hocam?"
Molla Bey ayağa kalkarak yanına geldi ve:
"Bu mektuptan dolayı seni yollamak zorundayız oğlum."
Ekrem'in kafası bozulmaya başlamıştı. Onu nereye yollayacaklardı. Hem o, annesini bırakıp bir yere gitmeyi düşünmüyordu. Tabii, üniversite olayının dışında.
Merakla sordu:
"Hocam beni nereye yollayacaksınız?"
Yurdakul Bey müdür ile birlikte Ekrem'in karşısına gelip gülümseyerek:
"Milli Takım Kampına oğlum, Milli Takım Kampına" diyerek onu kucakladı. Sonra müdür ve Molla Bey de kucakladılar.
Ekrem şaşkınlıkla:
"Mil... Milli Takım Kampı mı?"
Müdür elindeki mektubu Ekrem'e uzatarak:
"Evet, benim aslan oğlum Basketbol Federasyonu seni Genç Milli Takımına çağırıyor. Al oku."
Ekrem mektubu aldığında İlçe Milli Eğitim Müdürlüğünden geldiğini, ekinde ise Basketbol Federasyonu'nun bir yazısı olduğunu gördü. Basketbol Federasyonu, İlçe Eğitim Müdürlüğüne yazdığı yazıda Ekrem'in Genç Milli Basketbol Takımına seçildiğini ve belirtilen tarihlerde İstanbul'da olması gerektiğinden, sporcuya gerekli kolaylığın sağlanmasını rica ediyorlardı. Genç adam mektubu birkaç kez okudu, karşısında sevinç içinde bir şeyler söyleyen hocalarına bakıyor, ancak hiçbirşey duymuyordu. Beyni uyuşmuş gibiydi. Genç Milli Takımı! Şimdiye kadar varlığını bile düşünmediği bir şeydi Genç Milli Takımı. Sonra kendine geldi ve sitemkâr bir şekilde:
"Hocam alacağınız olsun! Ödümü koparttınız. Ben de herhangi bir şey yapmadım, nasıl gönderiyorlar, nereye gönderiliyorum diye telaşlandım. Ama hiçbirinizin yüzünde üzüntü görmeyince bu işte bir bit yeniği var dedim. Zira benim ayrılmama en çok üzüleceğini bildiğim birkaç kişi varsa bunların ilk üçü siz olursunuz" dedi.
Üç hoca da duygulandılar, onu kutlayarak teker teker öptüler. Müdür, onunla gurur duyduğunu ve kendilerini mahcup etmeyeceğine emin olduklarını söyleyince Ekrem:
"Hocam, ben buraya başta Yurdakul Hocam olmak üzere sizlerin desteği ve gösterdiğiniz baba şefkati ile geldim, şimdi de hedefim sizlere layık olmak olacaktır" diyerek, hepsinin ellerini öpüp dışarı çıktı. Hemen sınıfa giremedi, bulutların üzerinde dolaşmanın ne olduğunu şimdi çok iyi anlıyordu, gerçekten ayaklarını hissetmiyordu. "Aman Allah'ım! Milli Takımdayım" diye düşündü, bahçedeki havuzun kenarında kısa bir süre oturduktan sonra sınıfa gitti, kapıyı çalarak içeri girdi. Öğretmen dâhil, tüm sınıf merak içinde ona baktı, öğretmen ne olduğunu sorunca başını öne eğerek:
"Milli Eğitim Müdürlüğünden gelen yazı gereği bir ay sonra gitmem gerekmiş."
Müdürün odasında kendisine yapılan şakanın aynısını hocasına yapıyordu.71

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Manolya
RomanceO, inanılmaz bir aşkın, inanılmaz başrol oyuncusuydu ve Manolya bize bu kitapta aşkın ne olduğunu hüzünle öğretiyor...