25.

647 48 1
                                    

Yarım saattir uyanığım ama Akını uyandırmaya kıyamadım o yüzden sakin sakin, yerimden kıpırdamadan kollarında yata kaldım. Zaten çok iyi kokuyordu ve ayrıca Akının kolları en rahat yer bu kırık dünyada.

Omuzundaki Çukur sembolü inceliyordum yarım saattir. Bir anlamı var mıdır yoksa sadece birinin canı istediği için bunu mu çizdi? En üstteki bir çatı olabilir aslında ve en aşağıdaki.. Yokuş? Hayır!
Bir Çukur! Ya peki şu üç nokta ne demek? Çukura düşmek için adımların mı? Neyse ya, Akına sorarım sonra.

Elimle koluna sarıldım ve dün geceyi düşündüm. Akının sayesinde o kadar rahat hissettim ki.. Hiç düşünmedim. Akın zaten bişey yapmadan önce hep izinimi istedi. Siyah saçlarını alnından tarayıp burnuna bir öpücük bıraktım. Akın burnunu kıvırıp gözlerini sıktı.

"Bahar.."

Diye mırıldayıp yüzünü saçlarıma sakladı. "Akın.." Dudakları boynuma deyince gülümsedim. "Uyu." Gözlerimi kapattım ama uyuyamadım. Bir kere kalkınca ancak akşam uyuyabiliyordum yine.
Akın oflayıp sırtüstü döndü ve gözlerini tavana dikti.

"Uyandım."

Başımı sallayıp yorganı vücuduma bastırdım.
"Görüyorum." Yüzünü bana çevirdi ve gülümsedi. "Çok güzelsin." Yüzümün kızardığını fark edince başımı öbür tarafa çevirdim ama Akın beni üstüne çekince sessizce çığlık attım. "Seni seviyorum." Akının göğsüne yatıp gözlerimi kapattım.
"Bende seni." Akının kalbi hızlanınca gülümsedim.

"Sen dün gece bişey dedin.."

Akın bana şaşkınca baktı. "Ne demişim?" Yataktan kalkıp Akının gömleğini üstüme aldım. Düğmelerin çoğusunu kapattıktan sonra ayağa kalktım.
"Birlikte iyileşelim." Akın da yataktan indi ve önümde durdu. "Senin yaran ne?" Elimi yanağına koyunca Akın burnundan soldu ve başını çevirdi.

"Ben duşa giriyorum."
Diyip banyoda kayboldu. Beni yatak odasında yalnız bırakınca kaşlarımı çattım. Pencereyi açıp sokakta top oynayan çocukları izledim. Anneleri onları sıkı giyindirmişler ama hava Şubat ayı için baya sıcak olduğu için çocuklar ceketlerini sokağın kenarına atmıştılar. Akın da mı böyledi acaba? Çocukken yani. Koskoca İdris Koçovalının torunu sonuçta. Güzel çocukluk geçirdi sanırım.

Benim çocukluğum gerçekten güzeldi. Annem vardı, Babam vardı ve kardeşim Zehra vardı. Mutluyduk, İzmirde yaşayıp gidiyorduk. Sonra Babam Cengiz Erdenetin işlerine bulaştı ve gençliğimi çaldılar.

Pencereyi kapatıp üstüme doğru düzgün kıyafet giyindim ve etrafı toparlamaya başladım. Dün gece odanın her yanına fırlattığımız kıyafetleri katlayıp yatağın üstüne bıraktım. Banyonun kapısı açılınca kafamı yatı çıplak Akına çevirdim. Belimde sadece bir havlu vardı. Gözlerimi hemen Akının vücudundan ayırdım ve şimdi ben banyoya geçtim.
Yüzümü yıkadım, dişlerimi fırçaladım ve sonra Salona geçtim.

Akın çatık kaşlarla telefonunu kurcalıyordu. Dudağını ısırarak başını salladı. Neye takıldı acaba? "İyi misin?" Yanına oturdum ve elimi omuzuna koydum. Gözlerini telefondam ayırdı ve bir gülümseyle bana döndü. "İyim birtanem. Sen? İyi misin? Ağrın falan var mı?" Başımı salladım. "İyim." Akın gülümseyip yanağıma bir öpücük bıraktı ve sonra beni kucağına yatırıp saçlarımla oynamaya başladı. Gözlerimi kapattım ve sadece Akının ellerine konsantre oldum.

"Çocukluğunu anlatsana.."

Elleri saçlarımı okşamayı bıraktı. Şaşkınca gözlerimi açtım ve Akının gergin yüzüne bakakaldım. "İlla duymak istiyorsun yani?" Doğruldum ve ısrarla başımı salladım. "Ben senin hakkında her şeyi bilmek istiyorum!" Akın ironik bir kahkaha attı ve bana döndü. "Beni istemediler. Babam.. ben küçükken bana bi masal anlatmıştı. Masaldaki çocuk bemim sandım, çünkü Babası onu hiç sevmezmiş, hiç istememiş." Kaşlarımı çattım. Niye istemesin ki?
"Sonra onaltı yaşımda bi salaklık yaptım ve içeri girdim." Efendim? İçeri mi girdi? Akının ağızından gergin bir nefes çıktı.
"Dedem beni çıkarabilirdi ama yapmadı. İçeri girsin, adam olsun diyip beni oraya tıktı." Eline uzandığımda rahatladığını fark ettim.

"Neyse sonra.. Çıktım. Ama nasıl çıktım bi görsen.. Çukurun başıma ben geçtim, evet aileme ihanet ettim ama o zamanlar gözüm kararmıştı. Delirmiştim. Çukur da Çukur diye tutturdum.."
Ne Çukurmuş bu ya.

"Ama çok şey değişti.. Pişmanım. Hem de çok. Ben Dedemin ölümüne sebep oldum sadece bu mahallenin saygısını kazanmak için."
Bu itirafa hiç şaşırmadım. Yani şok yaşamadım. Bence gayet anlaşılacak bir durumdu. Sevgi hissetmemiş bir çocuk var ortada. Bu yetmiyormuş gibi onu gönderdiler, üstelik hapise. Özel eğitimden falan bahsetmiyoruz. Dört yılda baya öfkelenir insan.

"Birlikte iyileşiceğiz Akın."

Bu cümleyi duyunca şaşkınca bana bakakaldı. Bu tepkiyi beklemedi galiba. "Sen.. Niye kızgın değilsin? Ben dedemi öldür–" Akına sıkıca sarılınca lafını sona getirmedi. "Sen bir hata yaptın, ama herkes yapar. Bak, ben Kulkan diye bir hata yaptım ve yeterimce bedel ödedim. Eminim sende bedel ödedin.." Yanağını okşayıp gülümsedim. "Beraber bütün bunları atlatacağız. Ben sana, sende bana yardım edeceksin."

"Sen sadece beni sev.. O yeter bana birtanem."

MEYUSHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin