Derini uyuttuktan sonra salona geçtim ve koltuğumda oturan iki erkeğe baktım. Akın Derini buraya gelene kadar bir sahneye bile bırakmadı.
Açıkçası, ne hissedeceğimi şaşırdım.
Kızım için seviniyim mi yada kendime kızıyım mi?"Ben kalkiyim artık-"
Celasun diyip çayını masaya bıraktı. Bana son bir kez sarılıp evimden çıktı ama bu hiç bir şey değişmedi. Akın ve ben hala susuyorduk ve ben susmaya daha saatler boyunca devam edebilirdim. Konuşucak ne kaldı ki?
"Benden o kadar mı nefret ediyorsun?"
Akınla göz göze gelince ne diyeceğimi bilemedim. Nefret etmiyordum, sevgi duymuyordum- Akın artık hiçbir şeydi benim için. Kızmın babası, bu kadar.
"Bahar bişey de bari! Yıllar sonra bir kızla karşıma çıktın-"
"Sus! Zor uyuttum zaten!"
Bir kaç dakika daha sessizlikte geçirdikten sonra Akın yine bu huzuru bölmeye kalktı.
"Tamam ehh— Sen pılını pırtını topla, yarım sizi almaya gelirim."
Kaşlarımı çatıp karşımdaki adama bakakaldım. Pardon efendim? Bizi almaya mı gelecekmiş?
"Ne diyorsun ya sen? Beni Yamaç abi buraya yerleştirdi."
"Kızım artık herkes çukura girip çıkıyor, seni ve kızımızı burda bırakmam herhalde."
Allah Allah! Geri zekalı! Nereye gidecekmişiz? Yine o güvenli evlerden birine mi? Yok canım- yine taşı, yine yerleştir, hiç kusura bakmasın ama yapmam.
"Bırakacaksın. Ben artık burdayım, Celasunda burda zaten-"
"Bahar.. Uzatma. Yarın eve gidiyoruz."
"Eve derken..?"
Akının toprak renkli gözlerine bakınca ne demek istediğini hemen anladım. Başımı sallayarak yerimden kalktım ve Akım aynısını yaptı. Ben o eve bir adım atarsam şerefsizim! Yine pavyonlarda sürünürüm ama o eve girmem- asla!
"Çık git."
"Yarın hazır ol–"
"Akın!"
Kapıyı suratına kapatıp ellerimle saçlarımı kulaklarımın arkasıma taradım. Ne demek o eve taşınacakmışız ya?! Her şeyi bi bırak; Şu amcayı, Sultan hanımı ve geçmişte olanları bi yana bıraksan— Karısı hala o evde yaşıyor!
Ne yani? Her gün Yasmin hanımla kahvaltı edip sonra beraber dizi mi izleyeceğim?! Ne zannediyor bu salak ya? Alsa, asla yapmam. Bu sefer de onun istediği gibi olmayacak. Hayat adil değil, alışsa iyi eder.
Akının eli yine kapıya vurunca gözlerimi devirdim. Tokatlarımı özlemiş herhalde çünkü kendi kaşımıyor.
"Akın bak beni delirt–.."
Önümde Akını değil, Kulkanı görünce gözbebeklerim büyüdü ve hemen kapıyı kapatmaya çalıştım ama ayağıyla buna engel oldu. Kulkan beni kolumdan tutup salona çekince kendi kendime Derin için dua ettim. Ona bişey olursa kendimi asla affetmem.
"Naber canım? Uzun oldu görüşmeli dimi?"
Ona cevap vermeyince kolumu biraz daha sıkıp, gözlerimi kapatmamı sağladı. Şimdi sesli olursam Derin kalkar ve Derin kalkarsa Kulkan ikimizi de yakar.
"Naber diye sordum!"
"Ne istediğini söyle ve git-"
"Direk konuya giriyorsun, sen hiç değişmedin mi ya?"
Masadaki bardakları inceledikten sonra yine bana döndü ve kolumu bıraktı, nedense.
"Misafirin mi vardı? Ha dur tahmin edim-"
Gözlerimi devirip, kolumuna acıdığı yeri ovaladım. Pislik. Kulkan düşümceli nir ifade taktı yüzüne ve sonra bir sonuça gelmiş gibi gülümsedi.
"Akın dimi? Çapkın enişte ya- iki hatunu birden götürdü.. ahh ama Yamaçda aynısını yaptı dimi? Amcasına çekmiş kerata."
Kulkan gözünü kırpınca ben salaklığından şaşkın kaldım. Bir insan bu kadar kışkırtıcı olamaz, mümkün değil.
"Kulkan hadi- git artık."
Eski sevgilimi ayağa çekip kapıya kadar geçirdim. Hiç de karşı çıkmadı buna, tam tersi, kendi isteğiyle kapıya ilerledi.
"Tamam gidiyorum ama yine geleceğim canım. Bizim daha çok konuşacaklarımız var. Mesela şu Efsun yengem– o Nazımı sen ortadam çıkarttın duyduğuma göre.."
Ha sikt—
"Anne?"
Arkamı döndüğümde Derin salonda durup bize bakıyordu ve uyku akan gözlerini ovalayordu. Hayır yaa.. hayır hayır hayır!
"Anne mi?"
Kulkan beni kenara itip yine salona geçti ve Derinin önüne eğildi. İkisi konuşurken elimi alnıma koyup başımı salladım.
O eve gitmek zorundaydım.