67.

551 37 11
                                    

- bir hafta sonra -
-AKIN-

Yasmini yatağa yatırıp üstünü örttüm. Hafifçe gülümseyip saçlarını okşadım. "Akın.. Bahra gitsene. Niye ona gitmiyorsun?" Kaşlarımı çattım. "Niye gideyim?" Gözünden damlayan yaşı hemen sildim. "Ben seni çok utandırıyorum." Başımı salladım ve alnımı alnına koydum. "Asla birtanem.. Asla böyle düşünme." Saçına bir öpücük bırakıp odadan çıktım.

Utandırmıyor. Allah canımı alsın beni utandırmıyor ama.. bir yıl boyunca çocuk gibi baktığım kadını artık karım gibi sevemem. Olmuyor. Uğraştım, çok uğraştım. Denedim, kendime dedim Akın Bahar gitti, Yasminle evlisin ama olmuyor. Üstelik Bahar gelince her şey daha da zor oldu. Yasmin dünyadaki en saf, en masum kişi olabilir ama onu sevemem.
Ben nasıl unutabilirim ki? Baharı, hatıralarımızı, söylediklerini - üstelik bir çocuğumuz var!

Bana aşık aşık bakışlarını, emeklerini, hırçın davranışlarını... Nasıl unuturum? Birisi bana unutmayı öğretse hepsini silerdim ama bu benim imtihanım. En çok istediğin şeyin imtihanın olur diyorlar ya.. doğruymuş.

Duvara yaslanıp gözlerimi kapattım. Onun içi de paramparça olmuş zamanla. Gördüm. Gözlerine bakınca görüyordum. Tamam herkesin önünde dik duruyordu ama kimse bu kızın yıkık halini görmedi benden başka.

Mesafemi tutmak istedim, arkadaşça, dostça yaklaşmak istedim ama kalbim buna engel oldu. Beynim durdurmaya çalıştı ama Baharın etrafında olsam kalbimden ona sarılmak, onu öpmek geliyor.

Şimdi onunla evli olsam.. arkamda dik duran bir kadın olurdu. Beni destekleyen bir kadın. Dediğim gibi, Yasmin en iyi insan olabilir ama benim de güçlü birine ihtiyacım var be. Tamam Yasmin ağlayınca bana yaslanabilir ya ben?

Baharla evli olsam, her bok gibi hissettiğim an beni toparlardı. Ağlamama veya üzgün olmama izin verip saçlarımı okşardı..

"Akın geliyor musun?"

Karacanın sesini duyunca gözlerimi açıp başımı salladım. Kardeşim bana tedirgin bir bakış verdi. Gözümdeki yaşları kirpiklerimle yok ettim ve Karacayı çalışma odaya kadar takip ettim.
Amcanın önüne oturup yere baktım.

Bir süre işleri konuştular. Uyuşturucu, para, teslimatlar, alıcılar.. Bu konularda beynim kapanıyordu. "Ha Akın unutmadan.. Yasminin ilaçları geldi." Başımı yerden kaldırıp Amcaya baktım. İlaç? "Yasminin yeterince ilaçları var?" Amca onayladı. "Biliyorum evlat ama doktor bunları almasını istedi." Elinden hap pakedini aldım.

"Sağol amca."

Kaşlarımı çatıp Baharın dediklerini düşündüm.
İlaçlar. İlaçlar Yasmini bu hale getirdi. Gerçekten haklı olabilir mi? Odaya bakındığımda herkes burdaydı. Meke, Celo, Karaca, Salih.. Bahar?

"Bahar nerde?"

Diye sorunca Karacanın lafını kestiğimi hiç fark etmedim. "Bir işim vardı, Baharı yolladım."
Amca sorumu cevaplayınca sağ gözüm seğirmeye başladı. Bahar bana doğruyu söyledi ve ben.. salak gibi inanmadım.

"Korumasız mı gönderdin?"

Ayağa kalkıp ilaçları masaya vurdum.
"AKIN!" Vartoluyu takmadan amcaya sinirli gözlerle baktım. "Tabi koruma var yanında ama sen niye bu kadar endişelendin evlat?" Gözlerimi kapatıp derin bir nefes aldım. Celasun veya Meke yanında değilse güvende değil. "Nerye yolladın?" Bana cevap vermeyince silahımı çekip alnına dayadım.

"Bahar nerde lan?!"

Vartolu beni kollumdan geri çekmek istedi ama dirseğimle suratına çarpınca beni bıraktı.

"Kadıköydeki depoda."

Silahımı belime bağlayıp hemen arabama binip doğruca Kadıköydeki depomuza sürdüm. Nerdeyse uçuyordum ve kim bilir kaç kazadan ucuz kurtuldum yolumda. "Aç şu telefonu Bahar! Aç!" Elimdeki telefonu yolcu koltuğa fırlattım ve daha da gaza bastım. Gecenin yarısında neden kimse karışmıyor Baharı yapa yalnız depoya gönderiyorsa?!
Celasundan da Mekeden de bunun hesabını soracağım.

Deponun önünde frene basınca arabam gıcırdayarak durdu. Hışımla arabadan inip depoya daldım.

"Bahar!"

Tabancamı elime alıp tedirgin bir halle bütün depoyu aramaya başladım. Bir köşeden döndüğümde arka çıkışı buldum. Hemen o kapıdan çıktım ve önümde Baharı buldum. Oh be! Arkasımdaki siyah takımlı adamları görünce kanım kaynamaya başladı. Korumalar dediğin bu itler mi lan Amca?!

"Akın! Gelmeyeceğini sandım.."

Bahara doğru koşup onu sıkıca kollarıma çektim. Bu kadına bişey olursa kendimi asla affetmezdim.
Yüzümü boynuna saklayıp sakince kokusunu aldım.

"Çok korktum Bahar.."

Ellerini sırtımda hissedince gözlerimi kapattım. "Tamam geçti- bişey olmadı bak buldun beni" Ensemden aşağıya sırtımı okşayınca her şeyi unuttum. Yasmini, evli olduğumu, ne durumda olduğumuzu. Her şeyi.
Birbirimizden ayrıldığımızda yanaklarını avuçladım ve derince gözlerine baktım. Artık susmayacaktım.

"Özür dilerim gülüm. Ben sana çok çektirdim ama artık geçti. Seni seviyorum Baha—"

Üç silah sesi duyunca hemen gözlerim Baharın vücuduna düştü. Açık ağızla ve yaş dolu gözlerle bana bakıyordu. Hayır, hayır hayır hayır! Korumalara baktığımda ortadan kaybolmuştular. Siktir!

Bahar kollarıma düşünce boğazım bağlandı.
"Akın.." Başımı hızla sallayıp Bahara yeniden sarıldım ama onun gücü kalmamıştı. Sırtı delik deşik olmuştu kurşunlardan ve bu yüzden kollarıma çöktü. Baharı tutup yere oturdum ve deponun duvarına yaslandım.

Onu kucağıma çekip saçlarını yüzünden sildim.
"Gitme gitme nolursun gitme.." Gözünden bir yaş düşüp yumuşacık yanağına aktı. Hemen o yaşı bir öpüşle yok ettim.

"Seni sev.. iyorum Akınım."

Son gücüyle elini yanağıma koydu ve acıdan gözlerini sıktı. "Bende seni seviyorum Baharım."  Akan gözyaşlarımı eliyle yanağımdan sildim.
Hafifçe gülümseyip gözlerime baktı. Sıcak kanı sırtındaki elime akıyordu ve bu benim midemi bulandırıyordu. Kan olduğu için değil.
Baharım kanı olduğu için. Sevdiğim kadın ellerimde ölüyordu.

Gözleri kapanınca uzun kirpiklerine benim döktüğüm yaşlar damladı.

Baharı göğsüme çekip karanlık gökyüzüne bağırdım.

"Sana yalvarıyorum yapma!"

Akciğerimdeki bütün nefesi harcayarak gökyüzüne seslendim.

"Yapma nolursun yapma bunu!"

MEYUSHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin