- iki hafta sonra -
Aşevinde oturup bardağımı çevirip içindeki demli çaya bakakaldım. Kaç gündür bok gibi hissediyorum ve bu sadece şu sarışın yüzünden. Sultan hanımın biricik meleği!
"Anne ben kalanları dağıtmaya gidiyorum."
Sesi duyunca gözlerimi devirip çayımın son yudumunu aldım. Akın desen.. Hiç haberi yok. Nasıl olsun ki? Amcalarıyla hep kayboluyor. Eve sağ salimen gelecek mi, yada hiç gelecek mi düşüncelerle uyuyordum artık. Acaba Songül gelmeseydi, böyle olur muydu? Evet. Olurdu. Sonuçta Akın amcaların yanında, Songülün değil.
Sanki Allah bana bir işaret vermek istemiş gibi Songül aşevin önünde Akınla karşılaştı. Konuştular. Akın gülmeye başlayınca bakışımı yine çay bardağıma eğidim. Hala neden ayrıldıklarını bilmiyorum. Ya gerçekten Songül haklı çıkarsa? Yok ben böyle duramam. Akın elimden uçup gidiyor ve ben burda oturup bunu dizi gibi izliyorum.
Aşevin kapısı açılınca Akına baktım. "Oğlum! Aç mısın?" Akın hayır yerine başını salladı sonra benim asık suratımı fark etti. Masama oturup elime uzandı. "Baharım.. Noldu birtanem?" Oflayıp bardağı masaya bıraktım, sonra da Akını elinden dışarıya çektim. Şaşırdı ama çok da belli etmedi. "Sizin aranızda ne vardı Akın?" Sevgilim etrafa bakınıp yine bana döndü. "Nerden çıktı bu şimdi Bahar?" Dimdik gözlerine baktım. Kaçış yok bundan.
"Neden ya? Ben sana Kulkanla ilgili her şeyi anlattım, şimdi sıra sende." Akın oflayıp gökyüzüne baktı. "Ya Bahar bırak Allah aşkına."
Tabi. Bırak demek kolay."Cidden görmüyor musun Akın?"
Şimdi kaşlarını çattı ve derince gözlerime baktı.
"Songül geldikten beri birbirimizden uzaklaştık. Hatırlıyor musun ben sensiz uyuyamıyordum.. şimdi bak mis gibi uyuyabiliyorum. Beni o evde yalnız bırakmak istemedin ama şimdi günler boyunca ortada yoksun." Akın boynunu öne eğip sustu. Tabi, sus. Her zamanki gibi sus sen."Ya cevap ver bana! Sen o kadar kör müsün?!"
Ellerim göğsüne çarpınca Akın dişlerini sıkıp hala gözlerime baktı. "Benim tanıdığım Akın ner–"
"YA YETER BAHAR!"
Yüksek sesi beni ürkütünce göğsüne vurmayı ve ona bağırmayı bıraktım. Etraftaki herkes bize bakakaldı. Sultan ve Ayşe bile aşevinde çıktılar bizi izlemeye.
"Anlıyorum! Ama ben buyum amına koyayım! Bu benim hayatım! Sen bunu bile bile benimle buraya geldin yoksa ben yanlış mı biliyorum?" Yutkundum.
"Tamam ama–""Aması yok! Yok Bahar. Sen demedin mi? Buna razıyım, sadece sen yanımda ol?"
"Yanımda değilsin!"
Akın gözlerini okşayıp başını salladı. "Yok biz bi sonuca gelemiyoruz.." Allah Allah, acaba niye? "Sen bir kaç gün düşün.. Sonra yine konuşuruz." Efendim? Yine mi gidecek ya? Bana arkasını dönmek istediğinde onu elinden tuttum. "Bak Akın, gidersen daha kötü olur her şey, gitme." Akın önce ellerimize sonra da gözlerime baktı. Gitmek istiyordu. Yaşlarla dolan gözlerimi Akından ayıramadım. Ona yaklaştım ve birleşik ellerimizi göğsüme koydum, tıpkı onun yaptığı gibi.
"Gitme nolursun gitme.."
Bir kaç sahneye kalp atışlarımı dinledi ve yumuşamaya başladı. Şimdi tamam derse her şey yavaş yavaş yine yoluna girer.
"Akın! Ya arabamda bi sorun var, sen anlarsın bu işlerden."
Songülün sesini duyunca gözlerimi kapattım ve Akının benden ayrılmasını hissettim. Elini göğsümden çekince kalbimi de göğüs kafesimden yırtıp aldı. Gözümden akan yaşı hemen sildim. Ayşe ile Sultan bana memnunca gülümseyerek bakıyordular. Allahın belaları!
Akın Songülle gidince ben de öbür sokağa döndüm. Sen yerinde durmazsan bende durmam. Cebimden telefonumu çıkarıp Karacayı aradım. Sevgilisiyle buluşmak istemişti ama bu konu daha önemli. Songülle Akın ne yaşadılar bilmem lazım.
"Tamam sana konum atıyorum, gel."
Bi taksiye binip şöföre adresi verdim ve arabanın koltuğuna yaslandım..
