53.

519 37 5
                                    

- dört yıl sonra -

"Tamam— Tamam dedim ya! Hadi kapatıyorum canım çocuklara bakmam lazım." Yalan. Çocuk falan yoktu. Kahvemden bir yudum alıp arabama bindim. İşimi gerçekten seviyordum ama şu asistanımı kovmazsam — Aslında tatlı bi kızdı, ama o kadar şeyi yanlış yapıyordu ki! Az önce bir okulda çocuklara işimde ne yaptığımı anlattım ve telefonumu bombalamaya bırakmadı.

Telefonumda bir arkadaşımın numarasını çevirip hoparlörü açtım ve arabayı şirkete doğru sürmeye başladım.

"Bahar? Naber canım iyi misin?"

"İyim Gizemcim, şey sen bana şu kadını anlattın ya – Kocası onu pavyona spktı falan."

Arkadaşım neyden bahsettiğimi anlayınca onayladı.

"Elinde ne varsa gönder, ben o iti seve seve hapise sokarım."

Gizem çok sevindi. Bizim magazinimizde şef editör olduğum için bu olaylarla çok ilgileniyordum ve bugüne kadar beş adamı bulup hapise attırdım. Bu ülkenin kadınları çok çekti, daha fazlasına izin vermem. Hepsini durduramam, biliyorum, ama dünya em azından bir iki köpekten kurtulur böylece.

Telefonu kapattıktan sonra dikiz aynamda rujumu yenileyip, kahvemi alıp arabamdan indim. Kahveyi çöpe attım ve şirkete doğru ilerledim. Ayakkabılarımdan gelen ses, herkesin dikkatini üstüme çekti.

"Bahar hanım, günaydın!"

Hafifçe gülümseyip stajyerimize günaydın yerine baş salladım. Şirkette hemen Zehra elime bir soğuk su verdi. Zehra, asistanımdı. "Sağol canım, ne var programda?"

"Onikiye kadar boşsunuz, oniki buçukta hukuk departmanından Nazım beyle randevunuz var sonra da sponsor için bir toplantınız var.. Ve bu kadar."

Başımı sallayıp boş su bardağı yine Zehranın eline sıkıştırdım. "İyi, başka birisi randevu isterse önce ne yapıyoruz?" Zehra mahçup bir yüzle boynunu eğidi.
"Size soruyorum Bahar hanım." Yanağını hafifçe tokatlayıp gülümsedim. "Aynen öyle."

Ofisime girip çantamı masama bırakıp hemen bilgisayarımı açtım. Bakalım Gizem bana neler göndermiş. Arkadaşımdan gelen bilgileri okuyunca tırnaklarımı avucuma bastırmaya başladım.
Kızı pavyona gitmeye zorlamış, bu yetmiyormuş gibi uyuşturucuya bağlamış.

Kapım aniden açılınca yerimden sıçradım. Lan Zehra!

"Kapı tıklamadan bişey duymadın mı kızım sen?!"

Sesimi o kadar yükselttim ki kendim biraz korktum. Hemen asistanımdan özür diledim ve bütün dikkatimi ona verdim.

"Eh bi beyfendi sizi görmek istiyor."

"Randevusu varsa yolla, yoksa gönder."

Zehra kekeleyip durdu ve gergince telefonunu elden ele çevirdi. La havlee.. "Zehra söylesene."

"Beyfendi adımı söyle o bilir dedi."

Gülerek notlarıma bakıp başımı salladım. Ne kadar acayip insanlar var bu şehirde ya. Bu özgüven neyin nesidir Allah aşkına? Bahar Aslan kimseyi randevusuz almaz ki yanına, herkes bunun farkında.

"Neymiş bu beyfendinin adı?"

"Koçovalı dedi sadece."

Kocaman gözlerle kafamı kaldırıp Zehranın mavi gözlerime bakakaldım. Koçovalı mı? Benden ne istiyordu dört yıl sonra? Dört yıl geçmiş, neden ya? Neden yine hayatıma girmek istiyordu? Elimden kayan kalemin yere düşme sesi beni yine gerçeğe döndürdü. Yutkunup başımı salladım.
Sakin sakin halledeceğim bunu. Ben Bahar Aslanım.

"Tamam, gelsin."

Zehra açık ağızla kapıda durakaldı. "Hadi Zehracım, hadi!" Asistanım hemen odamdan çıktı ve gidincede bi resimi devirdi.

Koçovalı. Akın Koçovalı. Sadece isimi midemin bulanmasına yetiyordu. Bu hiç iyi olmadı. Ayrıca, ne yani? Ne istiyordu benden? Bizi birbirimize bağlayan her ipi kestik. Ne Akın mede ben, şu dört yılda birbirimize ulaşmayı denemedik.
Neden şimdi?

Kalemim kırılınca ne kadar gergin olduğumu yeni fark ettim. Off! Çekmeceden sakinleştirici alıp suyla yuttum.

Ofisimin kapısı açılınca kaşlarımı çattım. Bu ne şimdi? Ayağa kalkıp önümde duran adamı iyice inceledim, o da aynısını bana yapıp sonunda gülümsedi.

"Baharcım.. Ne güzel kadın olmuşsun."

"Yamaç abi?"

MEYUSHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin