07.

879 59 1
                                    

"Ailen yok mu?"

Başımı sallayıp Akının hazırladığı sofraya baktım.
"Bi Babam vardı.. Onu da Cengiz amca harcadı." Akın kaşlarını çattı. "Cengiz amca.. Cengiz Erdenet mi?" Onaylayıp sandalyeye oturdum. "Evet. Cengiz Erdenet." Gözlerimi devirip çatalı elime aldım ve yemeğe başladım.

"Peki Kulkan seni neden–"

"Onu terk ettim."
Akının çatalı elinden kaydı ve tabağın kenarına düştü. Şaşkınca çatalına baktım sonrada Akına, bu o kadar inanılmaz bir şey mi? "Pardon ben.. Bilmiyordum." Akın başını sallayarak kendine gelmeye çalışıyordu. Yani bu kadar şaşıracağını sanmamıştım. "Neden terk ettin peki?" Kahkaha atıp suyumu içtim.

"Pavyona gittiği için."

Akın sırıtınca benim suratım asıldı. Ne gülüyor bu mal? "O da seni pavyona soktu, iyimiş." Gözlerimi kısıp karşımdaki adama baktım. Deli mi bu?
"Yani- Şey ehh.. İyi değil tabi ama iyi bir intikammış."  Başımı sallayıp yemeğime devam ettim. Bir süre aramızda sessizlik vardı. Sadece tabağa çarpılan çatal sesleri duyuldu ve bu beni biraz gerdi. Sessizlikten hiç hoşlanmıyorum, biraz da korkuyorum dürüst olmam gerekirse.

"Senin ailen?"

Diye sorup sessizliği kestim. Akın başını kaldırıp gözlerime baktı. "Var." Gözlerimi devirdim. Bu detaylı bilgi için sağol ya. "Biraz kalabalığız biz." Boş tabağımı musluğa koyup geri masaya oturdum.
"Şaşırmıyorlar mı?" Akın kaşlarını çatıp tabağını benimkinin üstüne koydu. "Neye?" Sordu ve yine karşıma oturdu. "Her akşam nereye kayboluyor bu çocuk falan?" Akın hafifçe gülümsedi. "Beni pek takmazlar." Koçovalı. Ben bu soyadı bir yerden tanıyorum, Kulkan belki bahsetti. Kesin Kulkandan duydum, başka nerden tanıyayım Koçovalıları?

"Sağol."

Akın başını salladı. "Ne demek." İnşAllah hep böyle olmaz. Yani kusura bakmayın ama ben her akşam böyle Kulkanı, Erdenetleri konuşamam. İsmini sadece duyunca sinirlerim taşıyordu.
"Uyumak istersen yukarda sağadaki ikinci oda senin." Akın kalkıp merdivenlere ilerledi.
"Sen nereye?" Bana bakıp gözlerini okşadı. "Valla köpek gibi uykum var, hadi iyi geceler."

Akın yukarda kayboldu ve beni aşağıda yalnız bıraktı. Ne yapabilirim şimdi?
Televizyonun karşısına oturup oynayan bir dizi izledim. Son televizyon izleyişimden beri bir yıl geçti. Kulkanla Cemil sağolsunlar.

-AKIN-

Gözlerimi kuşların seslerine açtım ve etrafa bakındım. Ha, doğru ya ben evde değilim. Yataktan kalkıp aşağıya indim. Bahardan bir iz yoktu ve.. Ha siktir! Cüzdanımı da almış! Elin kızına ne bokuma güveniyorsun Akın? Gerçekten ben salağım. Bu kıza güvenilir mi?
Pavyondaki kızlara benzemiyor sandım ama yanılmışım, aynı o açgözlü, cimri kızlar gibiymiş!

Üstüme ceketimi alıp silahı belime bağladım. Bu boktan dünyada kimseye güvenmemelisin.
Tam kapıyı açmak istediğimde Bahar içeriye girdi. Elindeki poşete bakınca pidenin kokusunu aldım bile.

"Kahvaltı için almıştım."

Cüzdanımı elime sıkıştırdı ve yanımdan geçti.
Kızın günahını aldım ya. "Yani kendim alırdım ama-" Anlayarak başımı salladım ve Baharı yemek odasına kadar takip ettim. Masaya bakınca gerçekten lal kaldım. İnanılmaz bi sofra kurmuş. Ne ara kalktı ki bu kız?

"Sen bunları ne ara hazırladın?"
Masaya oturup bir domates parçası attım ağızıma. "Yirmi dakika oldu galiba." Yanıma oturup büyük gözleriyle bana baktı. "Yani ben.. Bu şekilde teşekkür etmek istedim." Gözlerimi kaçırıp cümlesini sessizce bitirdi. Bu kıza naptılar bilmiyorum ama gerçekten kırmışlar. Bu durumdayken bile kimsenin yardımını istemeyecek kadar gururlu olamaz, yani bu kadar gururlu olamazsın.

Kahverengi saçlarını topladı ve ilk defa doğruca yüzünü gördüm. Baya zayıftı.

"Kulkanla nasıl tanıştın?"

Gülerek başını salladı.

"Hayır, ben sana teşekkür ettim ama şu geçmişinde ne oldu da bu hale geldin muhabbetini yapmayacağım Akın Koçovalı."

MEYUSHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin