- BAHAR -
Akının şakasına gülüp ayakkabılarımı çıkardım ve terliklerimi giydim. "Her yanım kum oldu senin yüzünden." Yaş saçlarımdan kumu taradığımda Akın boynumu öptü. "Hoşuna gitmedi yani?" Gözlerimi devirip sırıttım. "Sus." Diyip elini aldım ve odamıza geçmek istedim ama Sultan hanım önümüzü kesince bir adım geriye attım. Akın yutkunup elimi hafifçe sıktı."Nerden geliyorsunuz siz?"
Akın boynunu eğidi ama ben dimdik Sultan hanımın gözlerine baktım. Benimle uğraşmaktan vazgeçsin artık. "Bu.. Kum mu?" Akının saçlarını inceleyip bana döndü. "Evet, sahile indik." Karşımdaki kadın sinirden patlayacaktı ve ben onu daha fazla kışkırtmak için harekete geçtim.
"Kum gibi, kum gibi ezip geçmee!" Şarkıya başlayınca Akın gülmesini zorla bastırdı.
"Acımasız olma şimdi bu kadar.. kum gibi kum gibi ezip geçme." Sinsi bir sırıtışla Akını babaannesinin yanından doğruca odamıza çektim."Harbi manyaksın sen ha."
Akının dudaklarıma yapışıp sakalıyla oynadım. "Sen değilsin sanki." Sevgilim dudağını büküp başını yana koydu. "Haklısın." Hafifçe gülüp Akının kollarında ayrıldım. "Duşa giriyorum.. gelmek ister misin?" Bunu ikiletmedi. Beni hemen kucaklayıp banyoya taşıdı..-
Sabaha kahvaltıda Akının yanında oturup herkes gibi yemeği yiyordum. Çayımdan bir yudum aldım ve sonra Akının bardağı olduğunu fark ettim. Ben çayımı şekerli içiyordum ve bu çay acıydı.
"Kusura bakma sevgilim." Bardağı Akının önüne bıraktığımda gözlerimi kaldırıp doğruca Sultanın gözlerine bakakaldım. Doğru ya, bu evde her duyguyu içimizde yaşıyoruz ve asla ama asla ele göstermiyoruz. Bu kuralı hatırlayınca sırıtarak başımı salladım."Noldu geli–"
"Bahar. Benim adım Bahar."
Gülümseyerek masanın başında oturan kadına baktım. "Bugün aşevine iniyoruz, sende gelirsin, gelin." Sultan hanım masadan kalkınca hafif bir kahkaha atıp Akına döndüm. "Duymamazlıktan gel." Gözlerimi devirip başımı salladım. "Yemek yapmayı biliyor musum sen?" Ayşe hanım bunu sorunca Akın kolunu omuzuma sardı. "Hayatımda yediğim en lezzetli yemek Baharın elinden geldi." Gülümsedim. Gerçekten içten, duygu dolu bir gülmse büyüdü yüzümde. Oğlunun cevabını umursamayıp o da masadan kalktı.
Erkekler gelince ayağa kalkıp Selim abiye yerimi verdim. Akına el sallayıp Saadet ve Damla ablalarla mutfağa geçtik. Bulaşıkları makineye hazırlarken konuşmaya başladık. "Bahar sen annemi kafana takma." Damla Saadete hak verip beni teselli etti. "Aynen. Eninde sonunda seni kabul etmesi lazım." Kaşlarımı kaldırıp güldüm. "Bana pek öyle gelmiyor ama neyse.."
"Günaydın.. Ben–"
Karacaya döndüm. Haketten ya, nerdeydi o kahvaltıda? "Noldu buluştunuz mu?" Damla abla Akının kardeşine sırıtarak sorumca anladım. Sevgilisi. "Buluştuk ama gerçekten durumu hiç iyi değil.." Ellerimi kurulayıp siyah saçlı kıza döndüm. "Noldu ki?" Karaca tezgaha yaslanıp kocaman bir oflama bıraktı ağzından. "Abisini kaybetti." Oha. Elimi ağzıma koyup nefesimi tuttum. "Ve ben ne diyeceğimi şaşırdım. Tamam bende Akşını kaybettim ama o paramparça oldu.."
Sultan hanım mutfağa girince herkes susup işine geri döndü, ben hariç. Yani ne yapacağımı bilmiyorum diye, yoksa bişey yapardım tabi.
"Niye hala duruyorsun? Çorbayı hazırlasana." Kaşlarımı çattım. "Rica etseniz ölmezsiniz, bi söyleyim dedim." Kadına arkamı dönüp tarhana çorbası için malzemeleri toplamaya başladım.İki saat sonra aşevine geçtik. Tezgahta durup yemek dağıtıyordum ve zevk almıyorum desem yaşan olur. Mahallelilerle sohbet ediyordum ve karınlarını doyuyordum. Çok iyi bir histi.
"Kızım ben seni çıkaramadım.." Tabağa çorbayı doldurup teyzenin önüne bıraktım ve yeni ekmek kesmeye başladım. "Ben burdan değilim zaten teyze-""Yoksa sen Bahar mısın? Akın oğlumuzun hanımı!"
Hanımı mı? Gülümseyerek başımı salladım. "Ayy çok yakıştırdım sizi kızım!" İçim ısındı bunu duyunca. Tabağa ekmek koydum ve yerine geçince teyzeye el salladım. "Dünyalar güzeli gelin bulmuşsun yine Sultan hanım." Çukurun Sultanı bana bakıp başını salladı. "Öyledir Hülya." Vay be, gelişme var. En azından ince olmaya çalışıyordu, tamam sahtedi ama bir başlangıç.
Aşevi yavaş yavaş boşaldı ve yemekte bitmek üzereydi. "Abla siz burayı haş edersiniz dimi?" Damla başını sallayıp bezi elimden aldı. "Tabi, tabi git sen." Gülümseyip aşevinden çıktım. Akın amcalarıyla bir kaç dakika önce gelmişti. Bi selam vereyim dedim.
"Selamın aleyküm!"
Kahveye girip kapıyı arkamdan kapatınca herkesin bakışını üstümde hissettim. Sadece Koçovalılar değil yani, gerçekten herkes. Celasun, Meke ve öbür adamlarda açık ağızla bana bakakaldılar. Kadın mı görmediniz lan?
"Akın!"
Cumali başıyla bana işaret edince Akın ayağa kalkıp bana yaklaştı. "Abi..!" Selim abi abisini uyarınca Cumali çenesiyle gergin bir hareket yaptı. Çok komik göründü aslında ama gülüşümü yuttum. "Hayrola çocuk? Ne zamandır kadınlar bu kahveye giriyor?" Efendim? Beni cinsiyetimden mi burda istemiyordu bu mal? "Damla kaç kez geldi?" Yamaç sorunca Cumali susup bulmaca çözmeye devam etti.
"Gel otur kızım."Yamaça baş salladım. "Yok sağol abi.. Ben gideyim." Akına sarılınca herkes boynunu eğdini fark ettim. Allah Allah.. "Sonra görüşürüz." Akın gülümseyerek başını sallayınca kapıyı açıp yine aşevine geçtim.
"Sen ne yaptığını sanıyorsun gelin?!"
Yine ne var ya? Bu kadın neyin sınavı?
"Ne yapmışım?" Gözleri büyüyünce gerçekten biraz korktum. Ruhuma bakıyordu sanki.
"O kahveye sadece namuslu insanlar girebilir! Senin gibi–""Ne? Pavyoncu mu? Orospu mu? De.. Hadi desene."
Damla abla beni geriye çekince birbirimize ne kadar yakın olduğumuzu fark ettim. Az kalsın birbirimize giriyorduk. Ne saçmalıyorum ya? Yaşlı puslu kadınla mı kavga edeceğim?
"Sultan anne?"
Aşevin kapısına bakınca sarışın bir kızı fark ettim, bu kim şimdi?
"Songül!"