40.

501 38 1
                                    

Akşama sözümü tutup Baharı kesinlikle beğeneceği bir yere götürdüm. Ellerimle gözlerini kapatıp onu yavaşça Istanbulun en güzel yerine getirdim.
"Akın! Delirtme beni!" Gülerek tamam diyip ellerimi gözlerinde ayırdım.

Bahar etrafa bakındı ve yerdeki mumlara bakarak bana döndü. "İlk buluştuğumuz yer burası, yani ne demek istediğimi biliyorsun dimi?" Başını sallayıp boynuma sarıldı. Kokusunu içime çekip sarılışına karşılık verdim. "İyiki doğdun birtanem. İyiki varsın, iyiki hayatıma girdin ve.. iyiki kafamda vazo patlattın." Bahar gülerek benden ayrılınca gözlerinde parlayan yaşları fark ettim. Kıyamam sana.. Ağlama. Bir göz yaşına ölürüm ben.

"Kimse.. Kimse benim için bu kadar emek vermedi." Acıyla sevgilime gülümsedim. Bu küçücük şeye bile sevindiğini içimi sızlattı. Yani tamam bir yanda çok tatlıydı, Bahar zaten küçük şeyleri seven, pahalı hediyelerden hoşlanmayan birisi ve en basit şeyler onu sevindire biliyor. Öbür yanda son üç doğum günlerini düşünmek bile istemiyordum. Birisinde ailesini kaybetti ve diğerlerini pavyonda veya Cemilin yanında geçirdi.

Aliçonun kulübesinden ikimize birer gazoz alıp denizin önündeki tekli koltuklara oturduk, tıpkı eskisi gibi. Baya bi sustuk. Ne diyeceğimi bilmiyordum ve Bahar da aynı durumdaydı galiba ama hiç de can sıkıcı bir sessizlik değildi, daha sakin ve huzurluydu.

"Teşekkür ederim Akın."

Baharın mutlu ifadesini görünce dudak kenarlarım kalktı. "Etme gülüm. Sen daha fazlasını hak ediyorsun ama.." Bahar kıkırdayıp başını salladı. "Anladım." Aramıza yine sessizlik girince aklıma bir düşünce takıldı. Bahar hiç ailesinden bahsetmedi, sadece o kazayı biliyordum ve Erdenetlerle iş birliği yaptığını.

"Özlüyor musun? Anneni, Babanı, kardeşini..?"

Cevap gelmeyince gözlerimi denizden ayırıp Bahar döndüm. Konuşmaya çalışıyordu ama ağzından bir kelime bile çıkmadı. Gözleri yaşlarla dolunca sorduğum soruya pişman olup hemen Baharı kollarıma aldım. "Özür dilerim." Yüzünü boynuma saklayınca titreyen dudaklarını boğazımda hissettim. "Geçti birtanem.. geçti." Sırtını okşayıp gözlerimi kapattım. Baharın kaybeden göz yaşları boynumdan akınca tüylerim kalktı. Ben ne yaptım böyle?
Tırnaklarını kazağıma bastırınca kendimi tokatlamak istedim. Niye soruyorsun ki? Bırak, anlatmak isterse anlatır.

"Gidelim mi? Üşüdün zaten.."

Bahar benden ayrılıp başını salladı. Yaş yanaklarını elinin tersiyle kurutup arabaya bindi..

-

Eve varınca Baharın ceketini çıkarıp kapıdaki dolaba astım. Hala titriyordu ama ağlaması durdu en azından. Ne hatırladığını bilmiyorum ama baya çöktü.

"Ben.. Eh sonra inerim."

Diyip hızlı adımlarla odamıza geçti ve kapıyı arkasından vurdu. Derin bir nefes verip kendi montumu da çıkarıp askıya astım ve sonra Salona geçtim. "Erken geldiniz." Başımı sallayıp Karacanın yanına oturdum. "Bahar biraz rahatsızlandı." Damla yengem doğrulup bana baktı. "İyi mi şimdi?" Başımı bir sağa bir sola salladım. "Toparlar o."

"A Akın! İyiki geldin!"

Babaannemin sesini duyunca başımı salonun kapısına çevirdim. Songülle beraber çayları ve meyveleri getiriyordu. Songül. İstemeden ayağa kalkıp masmavi gözlerine bakakaldım. Nerdeydi bu kız onca yıl? Onu araya araya deli oldum ve şimdi karşıma çıktı. Benim evimde üstelik.

"Selam.."

Pembe dudakları bir gülümseye dönünce gözlerimi sıkıp başımı salladım. Bişey demeden montumu alıp evden kaçtım..

- BAHAR -
Sakinleştikten sonra yüzüme su çarpıp kendime gelmeye çalıştım. Bu halimle Sultan hanımın karşına çıkamam. Hafif ve doğal görünen makyaj yapıp üstüme yeni kıyafetler giyip odadan çıktım.
Akını da telaşlandırdım ama elimde değildi. O soruyu birden kafama atınca duygularım bana üstlendi. Ben ailemi düşüneli, özleyeni çok oldu.
Onları unutmak zorunda kaldım ama şimdi her şeyi yeniden bir an içerinde hatırlayınca yapamadım.

Salona girdiğimde gözlerim Akını aradı ama.. burda değildi. "Bahar, gel otur ablam!" Gülümseyerek Saadet ablanın yanına geçip kucağındaki minicik oğlana baktım. Gülümseyerek İdrisle oynamaya başladım. Gözlerimi ellerimle kapatıp yine açtım.
İdrisin gülmesi beni çok mutlu etti.

Saadet abla mutfağa geçince İdrisi elime verdi. Yumuşacık yanağını okşayıp onu kucağımda hafifçe sallamaya başladım. "Bahar." Sultan hanımın ağzından adımı duyunca şaşırdım, baya bi şaşırdım. "Misafirimize bi su getir." Kaşlarımı çattım. "Ama İdris–"

"Yengesine ver. Hadi."

Allah Allah.. Misafirimize bakınca yüzümü buruşturdum. Bu mu Songül Özdemir? Akının ilk aşkı, ilk sevgilisi. Doğruya doğru, güzel ötesiydi ama ben kesinlikle Akının eski sevgilisine hizmetçilik yapmayacağım. Damla abla yardımıma yetişip Songüle bir bardak su getirdi.

"Karaca.."

Siyah saçlı kız gözlerini diziden ayırıp bana döndü. "Akın nerde?" Ayşe hanım kıkırdayıp başını sallayınca gözlerimi devirdim. "Noldu sana haber vermedi mi?" Yüzüme kocaman bir gülümse taktım. "Sana haber verdi mi?" Akının annesi susup kollarını kavuşturdu. Saadet abla geri gelince İdrisi ona verip terasa çıktım ve Akını aradım.

"Efendim Bahar?"

"Nerdesin?"

"Ya ben orda kalamadım.. Sende gördün muhtemelen."

Başımı sallayıp içerde oturan kuza baktım. "Gördüm.." Diyip yine bahçeye döndüm ve yıldızlı gökyüzüne baktım. "Sen iyisin dimi?" Gülümsedim. "İyim merak etme.. Sen sadece dikkatli ol tamam mı?" Karaca terasa çıkıp bana gülümsedi. "Tamam gülüm, seni seviyorum." Telefonu kapatıp Karacaya yaklaştım.

"İyi misin?"
Başımla onaylayıp terastaki banka oturdum. "Babaannem Songülü bir geceliğine burda tutmak istiyor." Niye şaşırmadım acaba? Omuz silkip ifadesiz yüzümle bahçeye bakakaldım. "Tutsun. Misafirlik güzeldir." Karaca elini omuzuma koyunca şaşırdım. "Bahar sen bunu çok hafife alıyorsun.."
Efendim? Ne ima ettiğini ya ben yanlış anlıyorum yada Karaca gerçekten delirdi.

"Songülle Akın.. Onların bağı çok güçlüydü eskiden."

"Lafını balla kestim Karaca. Eskiden."

MEYUSHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin