55.

502 41 9
                                    

Derini uyuttuktan sonra çalışma odama geçtim ve masama oturdum. Saçlarımı toplayıp bilgisayarımda Kulkanla ilgili ne varsa not aldım. Kendi kanıtlarımıda toplamak isterdim ama yara izlerden başka hiç bir şey yoktu elimde. Cemili de Akın ortadam yok etti. Psikopat herif.

Kulkan Erdeneti yıkabilen haberi bu gecede yazdım. Hiç de zorlanmadım. Bu iki sayfayla sadece Efsunu değil, her pavyona soktuğu kadını kurtarabilirdim. İsterdim. Bu haberi yarın sabah basmak ve yayınlamak isterdim ama Kulkan işte.
Kaç sene olmuş, hala ondan korkuyordum.

Telefonumdan mesaj sesi gelince yerimden sıçradım. Gece gece kim bana yazıyordu ya? Kısık gözlerle Yamaç abinin bana yolladığı fotoğraflara bakakaldım. Birisimde Efsun sahnede durup şarkı söylüyordu, öbüründe de kızıyla bir evdeydi. Belli ki ikinci fotoğrafı giziliden çekmiş.
Cevap vermeden telefonu kapattım. Ah be Yamaç abi..

Laptopu kapatıp ışıkları söndürdüm. Kızımın odasında durup yatağıma yaklaştım. Efsunun kızı da Derinin yaşındaydı. Benim hayatımda Efsununki gibi olabilirdi. Ben de Derinle o durumda olabilirdim.

Hafifçe Derinin başına bir öpücük kondurup üstünü örttüm sonra da kendi odama geçtim. Yatağıma girip ne yapacağımı düşünmeye başladım.

Yardım etmek istiyordum, hemde çok! Yamaç abiyi karısıyla ve çocuğuyla kavuşturmak istiyordum ama yapamazsam, yada ufacık bir şey planladığımız gibi gitmezse Kulkan beni hedefe alır.
Ve ben bu yaştan sonra ölmeyi göze alamam. Kızım babasız büyüdü bu güne kadar, bu gündem sonra annesiz büyümesin...

-

Sabahleyin Derinin yemeğini hazırladıktan sonra gece yazdığm haberi bastırdım ve çantama soktum. Bebek bakıcı Hazal gelince anahtarlarımı alıp son bir kez Derinin yanağına bir öpücük bıraktım.

"Seni çok seviyorum!"

Derin kıkırdayıp beni de öptü. "Bende seni!" Dudaklarımda kocaman bir gülümse büyüdü. Elimi sallayarak evden çıktım ve arabama ilerledim. Yolda Zehrayı aradım ve bu sabah olan randevularımı iptal etmesini rica ettim.

Arabama oturur oturmaz gaza bastım ve doğruca Koçova mahallesine sürdüm. Eve gitmek istemedim, o yüzdem kahvede durmaya karar verdim. Nasıl olsa bütün Koçovalılar orda  buluşuyordular.

Siyah cipi mahalleye sürünce kaşlarımı çattım. Ne olmuş buralara böyle? Bütün mahallede olan çukur sembolü şimdi hiç bir duvarda yoktu. Sadece o da değil, çatılarda kimsecikler yoktu. Baya ilginç insanlar geziyordu sokaklarda.. Yamaç abiyi şimdi anladım. Çukur artık eski Çukur değildi.

Arabamdan inip kapıyı seslice kapattım. Bir kaç sene önce Berber olan dükkan şimdi bir kafeydi. Allah Allah..

Dostlar kahvesine girmek istediğimde iki yakım elbiseli adam yolumu kesti.

"Giremezsiniz hanımefendi bu özel bir kahve."

Hafif bir gülüş atıp başımı salladım. Özelmiş.

"Yamaç Koçovalıyı çağırın o zaman."

İkiside bi bakıştılar sonra yine bana döndüler.
"Yamaç Koçovalı buraya gelmez."

"Hadi lan ordan—"

Hanımefendiliğimi bir sahneleyine kaybettim ama etrafa bakındığımda tanıdık bir yüz gördüm. İki adamlardan uzaklaşıp Celasuna doğru koştum, yani koşmaya çalıştım bu ayakkabılarla.

"Celo!"

Celasun beni tanımıyormuş gibi aşağıdan yukarı ineledi ama bir dakika sonra jetonu düştü.

"Bahar?!"

Gülerek başımı sallayınca beni sıkı bir sarılışa çekti. Bemde tabi Celasuna sarıldım. İyi geldi onu görmeye. Celasun iyi bir çocuktu ve hep sempatik geldi bana.

"Sen.. Oha! Çok değişmişsin! Onu geçde Çukurda me yapıyorsun sen? Ben sandım Akından sonra asla bir daha dönmezsin."

Hafif bir kahkaha atıp onayladım. Bende öyle sanmıştım.

"Dönmek istemedim ama Yamaç abi beni ikna etti diyelim. Ha Yamaç derken, nerde olduğunu biliyor musun ya? Kahveye girmek istedim şu ayılar abuk subuk şeyler söylediler–"

Celasun derin bir nefes verip bir anda ciddileşti.

"Ben seni Yamaç abiye götüreyim. Yolda da sana son üç yılda ne olduğunu anlatayım."

Ve tam bunu yaptık. Çukurun sokaklarında yürüye yürüye Koçova mahallenin öyküsünü öğrendim. Yamaç abi birden çekip gitmiş, Amca denen bir adam başa geçmiş ber Çukuru alt üst etmiş. Bir yandan iyidi - son üç yılda bir silah bile patlamamış ama öbür yanda herkes mutsuzdu, yani çoğusu.

Celasum durumca kaşlarımı çattım.

"Sen gelmiyor musun?"

Hayır yerine başımı salladı ve kısa bir vedadan sonra hızılıca kayboldu. Çok da kafama takmadım. Kapıya tıklayıp bir adım geriye attım ve bekledim.

Yamaç değil, Damla abla kapıyı açınca şaşırdım ama o beni görünce benden fazla şaşırdı. Şaşkınlığı uzun sürmedi ve beni hemen kollarına çekti.

"Bahar.. Nasılsın gelsene!"

"Yok Damla abla ben hiç rahatsız etmeyim.. Sadece Yamaç abiye bakmıştım."

Damla başını sallayıp Yamaçı çağırmak için evde kayboldu. İki dakika sonra önümde Yamaç Koçovalı dikildi. Çatık kaşlarla ve boş gözlerle.
Çantamdan haberi çıkardım ve  havaya kaldırdım.
Elimdeki kayıt me olduğunu anlayınca gözleri büyüdü ve kocaman bir gülümse büyüdü dudaklarında.

"Ben bunu yaparsam.. Siz beni koruyabilir misiniz?"

Yamaç yutkundu ama cevap vermedi.

"Bahar ben eskisi gibi deği–"

"Başlatmayın yeni Çukurunuza. Sen Yamaç Koçovalısın! Şimdi bana söyle beni koruyabilir misin?"

"O kadar mı korkuyorsun Kulkandan?"

Derin bir nefes verip başımı hayır yerine salladım.

"Benim için korkmuyorum Yamaç abi ama.. benim de bi kızım var. Her şeyden önce onu düşünmem lazım."

MEYUSHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin