"Noldu? Kocaman Bahar Arslanla konuşamam mı?"
Başımı sallayıp masamın önümdeki sandalyeye yer gösterdim.
"Estağfurullah"
Yamaç oturduktan sonra bende yerime oturdum ve ikimize birer kahve söyledim. Gözlerimi ondan ayıramadım. Çok değişmiş. Afedersiniz de baya kötü görünüyordu. Zayıflamış, cildi bembeyaz olmuş ama gülüşü hala aynıdı. Sıcak ve iç açıcı.
"Ya abi kusura bakma da.. Sen— yani niye burdasın?"
Karşımdaki adam hafifçe gülüp duvarda asılan sertifikalara baktı. Aklımdan bin düşünce uçtu. Niye burda? Akınla ilgili mi? Yoksa Kulkanla mı? Koçovalılar söz konusu olunca sadece kötü şeyler aklıma geliyor.
"Şey ben seni gazete de gördüm de.. Yardımına ihtiyacım var Bahar."
Yardıma? Benim? Ben Yamaç Koçovalıya nasıl yardım edebilirim ki? Ciddi kalıp ellerimi masamın üstünde birleştirdim.
"Yardım derken?"
"Kulkan."
Ağzımdan sesli bir kahkaha çıktı. İşte bu konuşma burda bitmiştir. Hemen hayır yerine kafamı sallamaya başladım.
"Hayır. Kulkan peşimi bırakalı çok oldu, bir daha ona karışmayı göze alamam."
"Bahar nolursun, bak seni anlıyorum, anlıyorum bakma öyle!"
Gözlerimi devirip derin bir nefes verdim. Ne anlayacak ya? Kulkan beni cehenneme yolladı ve yetmiyormuş gibi her şeyi elimden aldı.
"Efsuna sana yaptığını yapmış.."
Damarlarımda akan kan buz gibi oldu bu cümleyi duyunca. Ne demek Efsuna aynı şeyi yapmış? Efsun Kent ya.. Koskocaman Baykalın kızı nasıl pavyona düşer? Ulan Kulkan–
Kapı açılınca Zehra kahvelerimizi getirdi. Yamaç teşekkür edip küçük bir yudumdan sonra yine bana döndü, ama ben çaresizdim. Mesele Kulkan. Tamam güçlüydüm, son senelerde geçmişi geçmişte bırakıp kendimi büyülttüm ama bu.. Bu beni aşıyordu.
"Ben ne yapabilirim ki? Siz Çukursunuz kapın iki üç silah alın Efsunu."
Yamaçın ifadesi boşaldı. Yanlış bişey mi dedim?
"Çukur çok değişti Bahar. Eskisi gibi değil artık."
Kaşlarımı çattım. Ne demek eskisi gibi değil? Yamaç sandalyede doğrulup kahvesini bitirdi.
"Neyse bunu başka zaman konuşuruz. Bahar, bu senin fırsatın kızım. Bana yardım et ve Kulkandan intikamını al."
Telefonum çalınca Eylül ismini okudum. Acil değildir inşAllah. Telefonumu sessize alıp yine Yamaça baktım.
"Benden şimdi tamam duymak istiyorsan–"
"Kaybedeceğin neyin var Bahar? Güçlü, paralı ve hayatta iki ayaklar üstünde duran kadınsın! Kulkan sana ne yapabilir ki? Adam yerle bir olmuş!"
"O zaman sen halletsene! Sen Yamaç Koçovalı değil misin?"
Eylül yine arayınca, Yamaçtan müsade alıp telefonuma çıktım. Eylül iyi bir arkadaşımdı, en başarılı haberlerimde onunda parmağı vardı. Şimdi de bana çok güçlü bir adamdan bahsetti, uyuşturucu işimdeymiş ve çok insanlara haksızlık etmiş.
Hemen bilgileri not alıp telefonu kapattım.
Yamaç cevabımı sabırsızca bekliyordu."Yapamam.. Ben o adama bir daha bulaşmam."
Yamaç abi başını sallayıp sakalından geçti ve çok çaresiz görünüyordu.
"Peki.. Eh- Akın? Akın seninle–"
"Sakın.. Sakın oralara girme."
Gözlerimi büyülterek bu konun tabu olduğunu belirttim. Beni ikna etmeye çalışıyorsa bu yol onu bir yere götürmez. Akınmış. Songülüyle mutlu olmuştur umarım, pis herif. Ona da sıra gelecek, sadece biraz sabır.
Derin bir nefes alıp ayaklandım. Telefonumu ve çantamı kapıp kapıya geçtim.
"Buraya kadar zahmet ettin ama olmaz. Kusura bakma abi."
Yamaç acı dolu bir gülümse atıp bana sarıldı. Gözlerimi kapatıp bende ona sarıldım. Biraz sert davrandım ama öyle gerekiyordu. Ben bu riski göze alamam, benim de vazifelerim var.
"Kendine iyi bak Bahar."
"Sende Yamaç abi."
Yarı yolda durup yine bana döndü. Çatık kaşlarla sarı saçlı adama baktım.
"Efsun hamileydi Kulkan onu alınca.."
Ağzım açılıdı. Haksızlık ediyordu bana. Bu benim zayıf noktam olduğunu biliyordu. O çocuk dünyaya geldiyse şimdi iğrenç adamların arasında büyüyordu ve Babasını.. babasını tanımıyordu bile.
Zehradan bütün randevularımı iptal etmesini rica edip arabama bindim.Eve gelince kapıyı arkamdan kapatıp anahtarları masaya fırlattım. Topuklu ayakkabılardan çıkıp doğruca salona geçtim ve televizyonda oynayan programa baktım. Ne saçma çizgi filmler var bugünlerde ya.
"Anne!"
Derin beni fark edince filmi bırakıp kollarıma koştu. Gülerek kızıma sarıldım ve onu kucakladım. Üç yaşına göre çok hafifti.
"Annem!"
Kızımın dolgun yanaklarını öperek koltuğa oturdum. Derinin bebek bakıcısı gülümseyerek televizyonun sesini kısıp bizi izledi.
"Merhaba Bahar abla, erkencisin bugün."
Başımı sallayıp Derini kucağımda oynattım. "Sorma Hazal, nasıl gündü bi bilsen."
"Nası gündü?"
Derinin sorusuna gülüp burnunu hafifçe ısırdım. "Bi öp beni daha iyi bi gün olur." Kucağımdaki kız dudaklarını ayırıp "o" formüyle yanağıma bastırdı.
Şimdi Kulkandan niye uzak durmam gerektiğini anladınız umarım..