12

2.3K 271 97
                                    


  Okunmalar ve oylar eşit olduğunda dünyamız.

  Umarım beğenirsiniz. İyi okumalar♡

(Hyunjin)

  Çalışma masamda sonunda aradan çıkarabildiğim dosyaları düzenlerken çalan telefonumla sıkkınlıkla yerimden kalktım.

  Telefonumu cevaplarken Han nehrini olduğu gibi gören cama yaslandım.

  "Hyunjin, ben bu senin söylediğin çocukla ilgili yeni bilgilere ulaştım. Aslında onunla değil de babasıyla ilgili." dedi Max.

   "Dolandırma da anlat."

   "Bunca yıl beraber yaşamak zorunda olduğu babası sinir hastası, kumarcı ve alkolik manyağın tekiymiş."

    "Sokuk gibi konuşma. Bu adam eski subay değil mi? Ne alakası olsun kumarla." dedim kaşlarımı çatarak.

  "Subayken sinir hastalığına yakalanmış. Eşinden ayrıldığı döneme de denk gelmiş tabii daha çok tetiklemiş hastalığını. Kendini kontrol edememeye başlayınca adamı çıkarmışlar. Adamın iyice psikolojisi bozulmuş. Hıncını kendi çocuğundan almaya başlamış. Onu eğitmeye daha çok eğittiğini sanıyofmuş şiddetle, cezalarla. Maddi gelirleri de yok tabii. Babası kumara başlamış. Oradan da tabii alkole. Bir sürü borç yapmış. Bir şekilde çoğunu ödemiş. Lisede de çocuğunu işe başlatmış. Kazandıklarını alkole yatırmış hep. Annesiyle evine giden polisler adamın evinde birçok çakı ve 1 tane kırbaç bulmuşlar." dediğinde en son duyduklarım ile gözlerimin karardığını hissettim.

   "Tamam, ben seni daha sonra yine ararım. Bir şeyler öğrenince haber ver." diyip kapattım.

    Havuzda gördüğüm sırtı, göz göze gelirken ki çekingenliği, birinin ona dokununca titremeye başlaması gözlerimin önüne geldiğinde içimde uzun zamandır kendini göstermeyen canavar tarafımın hareketlenmesine neden oldu.

   Sehpanın üzerinde duran dolu olan sürahiyi  hıncımla duvara fırlattım. İçim içime sığmıyordu sanki. Pezevenke bak. El kadar çocuğu çakıyla eğitmeye çalışmış. Aklıma onun çocukluğu ile ilgili senaryolar düştükçe daha da sinir yükleniyordu bedenime.

   Sakinleşmek için bir süre terasa çıktım.  Şehrin ışıklarına bakarken sinirimin geçmediğini fark edince spor salonu haline getirdiğim odaya indim.

  Boks torbasını yumruklarken gözüme kırbaç darbeleriyle kendinden geçmiş Jeongin geliyordu. Her seferinde daha hızlı vurdum.

   İlk başta bu kadar sinirlenmemin nedeninin bir çocuğa yapılan fiziksel ve psikolojik şiddetten dolayı olduğunu sanmıştım. Ama şiddeti görenin Jeongin olduğunu düşündükçe daha çok kuduruyordum.

   Birkaç yumruğun ardında en son elimin dahi acıyacağı bir yumruk atıp dizlerimin üstüne çöktüm.

   Nefes nefese saçlarımı geriye atarken kum torbasının patladığını görmek daha çok öfkelendirdi. Ayağa kalkarken tekme atıp düşmesini sağladıktan sonra salona geçip Max'i geri aradım. Bir süre çaldıktan sonra açtı.

   "Senden bu adamın neler yaptığını, kimlere borcu olduğunu, şuan nerede çalıştığını her şeyin belgesini istiyorum. Ne zamana hazır olur?" diyerek direkt konuya girdim.

  "1 hafta beklemen gerekebilir. Busan'a gitmem gerekecek." dedi.

  "Tamam. Her şeyi istiyorum."

   "Ben de rahat ol." diyerek kapattı.

    Telefonumu yanıma atıp kafamı geri yaslayarak bir süre yüksek tavana baktım. Başıma çok fena ağrı girmişti ve geçmiyordu lanet şey. En sonunda ağrı kesici almak için kalkıyordum ki telefonumun çalmasıyla küçük bir küfür mırıldanıp kim olduğuna bakmadan telefonu açtım.

You Will Be Okay | HyuninHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin