( Jeongin)
Oturup beklemekten canım sıkılmıştı artık. Seungmin'in de sıkılmış olmalı ki sayamadığım bilmem kaçıncı iç çekişini tekrardan gerçekleştirdi. Yaklaşık 2 saat önce Hyunjin ve Changbin bizi toplandıkları depoya getirmişlerdi ve etrafımız her ne kadar eğlence dolu şeylerle kaplı olsa da sıkılmaya başlamıştık. Hatta başlama seviyesini geçeli baya bir oluyordu.
''Bunlar bizi bırakıp kızlarla falan eğlenmeye gitmiş olmasın. Changbin'i kaçıncıya arıyorum açmadı hiç. İşkillenmeye başladım artık.'' Mümkün değil.
''Saçmalama Seungmo. İşleri var herhalde de varsa biz niye burdayız?''
''Bir de sen arasana Hyunjin'i. Açar o bey köylü.'' Bu kızabileceğim bir yakıştırma değildi çünkü tam anlamıyla öyleydi. Tabii bu hoşuma gitmediği anlamına gelmiyordu.
''Gelirler birazdan ya.''
''Ara şunu Jeong.'' Dediğinde karşı çıkma gibi bir lüksüm yoktu. Changbin'i dövüyordur da bu diye düşünürken git gide Hyunjin'e benzediğimi fark ettim. Tam onun diyebileceği bir şeydi. Telefon aramasını başlattığımda 3-4 saniye geçmişti ki telefon açıldı.
''Efendim canım.''
''Hyunjin, neredesiniz Tanrı aşkına ya? Patladık burada beklemekten, hava da buz dışarı çıkamıyoruz. En sonunda taksi çağırıp gideceğiz bilgin olsun.''
''Geliyoruz birazdan, sakın çıkmayın oradan. Anca salabildiler.'' Salabildiler?
''Kimler anca salabildiler tam olarak?'' Dediğimde sesim hapörlerde olmalı ki arkadan Changbin'in küçük çaplı söylenmelerini duyabiliyordum.
''Şirketten bir şey öğretmek için çağırdılar beni. Ben anlayamadım tekrar tekrar anlattılar falan derken kahve getirdiler ikramlık falan olunca kalkamadık hayatım.'' Derken ki ses tonu güven vermiyordu.
''Hyunjin, kızlara falan gitmediniz değil mi? Ya da erkeklere herhangi bir cinsiyet fark etmez.''
''Bunları onun aklına hep seninki sokuyor bak. Hadi güvenmiyor diyelim güveniyor da sana ama yanında yanan ben oluyorum.'' Changbin'e şikayetinden sonra bana geri döndü. ''Sence ben öyle aciz bir şey yapar mıyım Jeong? Kalbimi kırıyorsun.'' Derken sesi sonlara doğru yumuşamıştı.
''İğrençsiniz. Yoldayız geliyoruz Jeonginciğim kaçırmadım boyfriendini.'' Telefondan Changbin'in sesini duymuş olmalı ki Seungmin uzandığı yerden kalkıp telefonu elimden aldı.
''Chang, niye aramalarımı açmıyorsun sen?'' Ardından az da olsa Changbin'in ikna çabaları duyulmaya başladı. Seungmin uzatmak istememiş olmalı en son 10 dakika içinde burada olmazsan gideceğim dedikten sonra kapattı. Changbin'in geç kalmak için bir şansı yoktu artık. Ki öyle de olmuştu. Yaklaşık 5 dakika sonra deponun dış kapısı çaldı. Şifreyi girip gelmek zor geliyordu çünkü.
Hyunijn olmadığında aralarında en küçük ben olduğum için kapıyı bana açtırttıklarından dolayı yine ve yeniden kapıyı ben açmaya kalktım.
''Şifrey- Şaka yapıyorsunuz?''
''Sürpriz desek daha doğru olur.'' Diyen Jisung'a yapışmam bir oldu. Sımsıkı ona sarılırken arkada duran Minho'yu da fark ettim. Jisung'a sarılı kolumdan birini açıp onu da kocaman sarılmamıza dahil ettim.
''Çok özledim sizi çok çook.''
''Biz de çok özledik sizi. Ağlıcam şimdi mutluluktan.''
''Ben de ağlıcam ama soğuktan.'' Güzel anların katili Changbin.
Ben Jisung'u bırakmadan içeri girdiğimde Seungmin hala koltukta uzanıyordu ve sesleri de duyup hiç kalkma gereksinimi duymamıştı. Büyük ihtimalle her zaman ki Changbinle benim tartışmam diye düşünmüştü ama Jisung birden üzerine atladığında yerinde zıplaması bir oldu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
You Will Be Okay | Hyunin
FanfictionAnnesinden küçük yaşta koparılmış ve çocukluğu elinden alınmış bastırılmış bir çocuk. Kendi adaletini sağlamaya çalışan ve kötülüklerin içinde büyüyen bir çocuk. İtirafları zor, aşkları büyük olacak. (Yan shipler Seungbin, Minsung, Chanlix)