(Geçiş bölümleridir)
Busan-Seul arası yaklaşık beş saat süren bir yolculuktu. Abimin hızlı sürmesiyle bir saat erken gelmiş olsakta son haftalarda iyi dinlememiş olmamın etkisiyle yol boyunca uyumuştum.
Sadece bir kere kalkmıştım onda da annemin ısrarları sonucunda geri yatmıştım. Açıkçası uyanık olsam bile onlarla ne konuşacağımı bilmiyordum.
Evden apar topar çıkarken ikisi de sinirliydi. Konuşup daha da sinirlendirmek istemediğim için uykum dağılsa bile yine de başımı yaslandığım camdan kaldıramamıştım.
Uzun süren yolculuğun ardından filmli camlardan gördüğüm kadarıyla bahçeli tatlı bir evin garajına yanaştık. Ben yaslandığım yerden garajı incelerken kapıların kapanma sesiyle gözlerimi geri yumdum.
Diğer tarafımda kalan kapının açılma sesini duyunca kafamı cama daha çok gömdüm.
"Dikkat et. Korkutmadan seslenerek uyandır." diye uyaran ses annemindi. Ne kadar aile olsakta ikisi de incitmekten çekinir gibiydi. O yüzden daha fazla zora sokmadan kendi kendime ayılma sesleri çıkararak uyumadığım uykumdan kalktım.
"Jeongin evimize geldik bebeğim." Yıllardır duymayı özlemle çektiğim sesi ve bana sesleniş tonu hiç değişmemişti. Her zaman ki zarifliği ve güzel tonu duruyordu.
İlk konuşması her ne kadar güzel olsa da yine de çekinmeme engel olmuyordu. Onların sıcaklığına karşı ben donuktum. Şoku atlatamıyordum.
Yine de gözlerimi ovuşturup hafif yapmacık bir gülüşle karşılık verdim.
Lüks arabadan indiğimde birkaç özel eşyanın olduğu sırt çantamı alacakken abimin eğilip alması bir oldu.
"Gelir gelmez kardeşime yük taşıttıracak değilim." diyip benim aksime samimiyetle gülümsedi. Daha ilk dakikalardan mutluluktan ağlamama ramak kalmıştı ki en son iki yıl önce sırtımda sandalye kırıldığında ağladığım düşünülürse sulu göz biri değildim.
Neyse ki annemin seslenmesiyle içsel duygusallığımı bırakıp az önce tatlı dediğim ama yakından ultra lüks duran eve ilerledik.
Onlar önden ilerlerken evi ve bahçesini inceliyordum. Babamla kalırken evimiz mahalle arası 2+1 rutubetli bir daireydi. Onun girdiği belalı işlerden ve borçlardan dolayı sürekli taşınıyorduk fakat kaldığımız tüm evler öyleydi.
Oysa şu an bulunduğum ev 2 katlı, kocaman bir bahçesi olan, bahçe de çok büyük olmasa da yine de yeterli boyutta havuzu olan ve köpek kulübesi olan bir evdi. Bu saydıklarımda sadece benim görebildiğim olan kısımlardı.
Eve lüks diyordum fakat dizi veya filmlerde gördüğüm soğuk evlerden değildi. Yani en azından dışı öyleydi.
En sonunda içeri girerken bize doğru koşan bir golden fark ettim. Hayvanları severdim. Her zaman da sahiplenmek istemişimdir ama yaşadığım yer bana hapisken zarar göreceğini bile bile o eve bir canlı sokmaya anca bir kere niyetlenmiştim. Onda da gözüm gibi baktığım çiçeğimi tamamen koparılmış bulmuştum. Hayvan getirsem ne olurdu tahmin edemiyorum.
Ayaklarımın ucunda duran köpekle boyuna inmek için eğildim. Başını okşamaya başladığımda hızla kuyruğunu sallayıp dilini çıkardı.
''Sizin köpeğiniz mi?''
''Sizin değil bizim. Adı Betsy ama genel de Bet diye sesleniyoruz. Aslında barınaktan zor şartlar altında aldığımız için çok hırçın bir köpek fakat sana olan yaklaşımını ilk defa oda görüyorum. Sanırım seni çok sevdi.'' Dediğinde belki kaderimizin aynı olduğundandır demek istesem de bir şey demeden başımı salladım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
You Will Be Okay | Hyunin
FanfictionAnnesinden küçük yaşta koparılmış ve çocukluğu elinden alınmış bastırılmış bir çocuk. Kendi adaletini sağlamaya çalışan ve kötülüklerin içinde büyüyen bir çocuk. İtirafları zor, aşkları büyük olacak. (Yan shipler Seungbin, Minsung, Chanlix)