İyi okumalarr 🍀
(Hyunjin)
Odasının önü boştu. Muhtemelen içerisi de öyleydi. İçimdeki lanet ses içeri girmem için avaz avaz bağırırken zihnim o sese inat olsun diye onu ilk bulduğumdaki halini gözümün önüne seriyordu.
Yaralıydı. Belli belirsiz yerlerinde morluklar ve kabuk tutmamış yaralar vardı. Kolu belli belirsiz alçıya alınmış ve başının arkasından darbe aldığı belli olacak soktuğumun yarası vardı.
Kılına zarar gelecek diye üstüne titrerken onu dolaylı yoldan ben hastanelik etmiştim. Her şey benim yüzümdendi. Her şey. O kendince çok başarılı bir mucize başarmıştı. Onun başardığı şeyin benim için ağır bir hastalıktan farkı yoktu.
Bozulan psikolojisi ve güvensizliği kötü huylu tümördü ve o vücudundan en iyi doktorların bile ondan kurtaramadığı tümörü söküp atmıştı. Taa ki asıl tümörle karşılaşana kadar.
Öfkeliydim. Kendime zarar vermekten çekinmeyecek kadar öfkeli ve kendimden nefret ediyordum. Kendimden, hayatımdan. Ama en çokta vurup öldürmekten çekinmeyeceğim kansızdan.
Amacı her zaman içimdeki bastırmaya çalıştığım öfkeyi ortaya çıkarmak ve o öfkeyi kendi yararına kullanmaktı. Çünkü biliyordu ve şahit olmuştu o hallerime. Acıma duygum yoktu. Ama amacına ulaşmıştı. O öfke çıkış noktasını bulmuş ve bir yanardağ gibi tüm vücudumu sarmıştı.
Ölmüş ya da ölmemişti bilmiyorum fakat sonunu çok net bilebiliyordum. Eğer ölmüşse bu işte parmağı olan herkesi tek tek bitirecektim. Eğer ölmemişse de ki benim istediğim buydu. Onu en çok korktuğu şeyle vuracaktım. Özgürlüğü ve gücüyle.
Boş ve bembeyaz koridoru sıkıntıyla bir uçtan bir uca dolaşıp duruyordum.
Onu deli gibi özlemiştim. Sadece iki gecedir onu görmüyordum fakat sanki yıllarca ayrı kalmışçasına özlemiştim.
Şu an tek istediğim önümde ki tek engel olan siktiğimin kapısını açıp onu sımsıkı asla bırakmayacak şekilde kollarımın arasına almaktı. Eğer evimizde olsaydık belki kendine özgü vanilya kokan boynuna ve vişne çürüğü rengindeki dudaklarına öpücükler bırakırdım. Ardından o ağzını araladığında öpüşmemiz ileri seviyeye taşınırdı. En sonunda yatağa geçer ve ben onun üstündeyken devam ederdik. Biraz soluklanması için geri çekildiğimde nefes nefese, dağılmış dalgalı saçları ve kızarmış elmacık yüzünü görürdüm. Siyah ve dalgalı saçlarını geriye elimin tersiyle geriye doğru atarken her seferinde yaptığı gibi sanki az önce ateşli bir şekilde öpüşen o değilmişçesine utanırdı.
Ben bunları düşünürken ve özlemim katlanırken içeriden gelen birkaç sesle dikkat kesildim. Ardından bir şeylerin düşme sesiyle dakikalardır tereddütte kaldığım şeyi yaparak kimseyi beklemeden hızla odaya yöneldim.
Hışımla açtığım kapının ardından onu yatakta bulmayı umarken cam kenarında ve alçılı olmayan elini kanlar içinde bulmuştum. Üstelik elindeki keskin aleti beni görmesine rağmen bırakmıyordu. Arkasında bulunan büyük açık pencere de cabasıydı.
‘’Jeongin’’ deyip ona doğru yavaş adımlar attım fakat bu yaklaşım onu geriye doğru gitmesini sağlamıştı.
‘’U-uzak dur b-benden.’’ Saatlerdir duymak için can atığım sesi duysam da söyledikleri canımı acıtmıştı. Her ne kadar kendimi buna hazırlamış olsam da.
‘’Tamam sana yaklaşmayacağım. Yeter ki elindekini bırak ve bu tarafa gel. Düşeceksin.’’ O geriye gittikçe açık cama daha çok yaklaşıyordu. Ne yaptığının farkında değildi. Üstelik elindeki kanama devam ediyordu.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
You Will Be Okay | Hyunin
Fiksi PenggemarAnnesinden küçük yaşta koparılmış ve çocukluğu elinden alınmış bastırılmış bir çocuk. Kendi adaletini sağlamaya çalışan ve kötülüklerin içinde büyüyen bir çocuk. İtirafları zor, aşkları büyük olacak. (Yan shipler Seungbin, Minsung, Chanlix)