33

1.9K 198 96
                                    

Umarım beğenirsiniz. İyi okumalar🍀

(Jeongin)

  "Nerede kaldı bu ya? İ.N git bi bak şuna iki saattir beyefendinin gelmesini bekliyoruz."

  "Ben niye bakıyorum? Gitsin baksın arkadaşları işte."

  "Kurtun yanına kuzuyu gönderiyorsun sen de Jisung. O yanına gitse hiç gelmezler." Tribünde oturmamıza rağmen bir kulağı da biz de olan Changbin her zaman ki gibi sataşmak için ara bulup lafını sallıyordu.

   "Maçta dikkat et BİNNİE. Ezmesin seni bu dev adamlar."

   "Aşk bahçemin en güzel çiçeğinin en yakın arkadaşı olmasan seninle çok pis beş taş oynardım. Yendikten sonra da ağlamanı izlerdim."

   "Arkadaş olduğumuzu sanıyordum." Diyerek onun eski konuşmasına gönderme yaptım.

   "Tamam sen kazandın." dedikten sonra elindeki topu sektiren Minho'nun yanına gitti.

   Okulun basketbol takımı toplanmış oyuna başlamak için Hyunjin'i bekliyorlardı. Üstünü giyinmesi bu kadar uzun sürmüş olması beni de endişelendirmeye başlamıştı. Hazır kimsenin dikkati üzerimde değilken bakmaya kalktım ki sahanın girişinde basketbol şortu ve sıfır kol tişörtüyle içeri giren sarışınla yerime geri oturdum.

   Bakışlarımı -sonunda- üstünden çekip yüzüne çevirdiğimde uzak mesafeden bile sinirli olduğunu hissedebiliyordum. Onu fark etmesem bile vücut dili kendini belli ediyordu. Bu belliliği Felix'te fark etmiş olmalı ki "Siz tartışınız mı, niye böyle sinirli bu?" diye sordu. Cevap olarak sadece başımı hayır anlamında sallayarak vermiştim.

   Dikkatimi tekrardan ona verdiğimde çoktan takım arkadaşlarının yanına gitmiş grupları ayarlıyorlardı. Fakat ilgimi çeken başka bir olay ise onun bana hiç bakmamasıydı. Acaba farkında olmadan bir şey mi yaptım diye düşünüyordum ama gayet iyiydik. Eğer bir şey yapmış olsam bile trip atacak biri değildi.

   Koçun düdüğü çalmasıyla daldığım düşüncelerimden yerimden zıplayarak ayrıldım.

   Maç başlamıştı. Üzerindeki formaların renklerinden Minho ve Changbin'in aynı takımda Hyunjin'in karşı takımda olduğu anlaşılıyordu. Basketbol ile çok alakam yoktu aslında ama bundan sonra olacak gibi durduğundan dikkatle izlemeye başladım.

  Maçın neredeyse yarısına gelmişlerdi ve Hyunjin koçundan yaklaşık beş kere sert oynamaması için uyarı almıştı. Normalde de böyle mi oynuyordu bilmiyorum ama diğer oyunculara bakarsak onlara göre sert oynuyordu. Karşı takımdan bir kişinin omzuna sert bir darbe vurarak yere düşmesini sağlamış, Minho'nun ise bacağına tekme atmıştı.

   "Hyunjin'de bi terslik var. Bu kadar sert oynayan biri değil. Hele ki karşı takım kendi takımından insanlarsa sert hiç oynamaz." diyen Jisung'la en azından bir sorum cevap bulmuştu.

   "Hyunjin! Bırak topu. Bugünlük devam etmeni istemiyorum." diyen koç daha çok sinirlendirmiş olmalı ki bulunduğu sahanın ortasından potanın camını kırarcasına basket atıp soyunma odasına yürümeye başladı.

   Gözden kaybolduktan sonra maç devam etmeye başladı. Bu fırsattan istifade yanımda oturan Seungmin'e haber verip ben de soyunma odasına doğru ilerledim.

  Önünde durduğum kapıyı açamadan içeriden açıldı. Maçtan önce giyinirken geç kalan çocuk şimdi iki dakika içinde giyinmişti.

   "İyi misin?"

   "İyiyim. Hadi çıkalım. Seni eve bırakayım."

   Değildi işte. Bir şeyler olduğu çok barizdi ama sormuştum. Her zaman söyleyebilmesi için açık kapı da bırakmıştım. Üstelemenin mantığı yoktu.

You Will Be Okay | HyuninHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin