Nice tuzaklar vardır, nice kötülükler vardır insanın hayatını mahveden. Fakat eninde sonunda kazanan iyiliktir. Geç kalınmış bile olsa...
Başımın ağrısıyla yataktan kalkarken kafamdaki net olmayan hatıralar kafamı bulandırmaya başlamıştı. En son Emin ile Beren hakkında konuşmaya çalıştığımı hatırlıyorum. Emin artık bir şeyler itiraf etmesi gerekiyordu. Yoksa sonları hiç iyi olmayacaktı. Emin büyüdükçe daha olgunlaşmış sorumluluk almış bir çocuktu. Ne kadar benim küçük kardeşim gibi dursa da yirmi yedi yaşında genç bir adam olmuştu. Yani Beren'in yanında o büyük görünüyordu. Bence yaş konusunda takıntı olmayacak kadar çok şey yaşamıştı. Demirden sonra iyice içine kapanmıştı ve kendi yarasını saramadığı halde benim yaralarımı sarmaya çalışıyordu.
Yavaş yavaş toparlanıp "Ben neredeyim?" Derken ayağa kalkıp etrafa bakındım. Üstümde yatak örtüsü vardı. Yatak örtüsüne sıkıca sarılırken şok içinde etrafıma baktım. "Mavi odamı mı değiştirmiş. Savaş ile bizim odamıza benziyor ama." Dedim kafam karışık halde. Ama en önemlisi buraya ne zaman gelmiştim.
Banyodan biri çıktığında kalp atışlarım korkudan birden bire hızlanmıştı. "Ne oluyor ya!" Dedim iyice tedirginleşerek. Siyah tişörtüyle ve pantolonuyla çıkan Savaş'ı görünce birden rahat bir nefes aldım. Islık çalarak saçlarını kurularken yanıma geldi. Ben ise hâla neler olduğunu anlamaya çalışıyordum. Üstümde tişört vardı ama sadece tişört ve şort vardı. "Savaş, senin burada ne işin var?" Dedim şaşkınca. Bu sorumla kıkırdayarak parmaklarıyla gözlerini ovdu. "Hiçbir şey hatırlamıyorsun değil mi?"
"Neyi hatırlamam gerekiyor Savaş?" Bir an gözüm kayarken en son Savaş'ın bize geldiğini hatırladım ve yaşadığımız diğer olayları...
"Savaş?" Dedim pişmanlıkla dolu bir ifadeyle. "Dün akşam ne saçmaladım ben ve nasıl oldu. Beni kim sarhoş etti?"
"Ben." Dedi gülerek. O an kolunu vurarak "dalga geçme!" Diye öfkelenmeye başladım. O da gülerek "Seni buraya getirene kadar neler çektim bir ben bir Allah bilir." Dedi tatlı sitemle.
"Bu noktaya nasıl geldi?" Dedim dün geceki çekim enerjimizi hatırlayarak. Hani kızımız bulunana kadar olmayacaktı.
"Yani, dün gece bir şeyler...""İlaç, meyve suyumuza ilaç koymuşlar Güzelim"
"Ne! Ne alaka!" Dedim yine bir şaşkınlık yaşayarak. Burada neler oluyordu. "Onlar benim gitmem için çabalıyorlar, bir de bunu mu yapacaklar?"
"O tam olarak öyle değil!" Dedi ensesini kaşıyarak. Bu hali beni iyice şüphelendirmişti. "Sen annenlerde kalırken onlar da kendi akrabalarını getirmiş benimle yatsın diye." Bir anlık sinirle yüzüne tokat attığımda şaşkınca bana bakarak "Düzgün konuş çok fena olur." Dedim sinirle. "Ne dedim ben şimdi!" Diyerek dehşeti yaşarken gözlerimi kısıp onu gıcıkça taklit ettim. " 'Benimle yatsın diye.' Valla bak tüylerim diken diken oldu senden bunu duyunca."
"Nasıl anlatayım Çilem? Fanfinfon mu diyeyim, kuma mı?"
"Bak hâla!" Diye sinirlenirken kolunu çemkirerek bu saçma kıskançlığımın hıncını çıkartmaya çalıştım. Çünkü bundan sonrasında benimle uğraşıyordu. Bir süre üstüne gelmeye başlarken hemen bileğimden tutarak hızla yatağa yatırdı. İster istemez yutkundum. "Bana bak fazla şımarıyorsun sen ona göre."
"O kız nerede? Onu geberteyim yine sana sıra gelecek. Merak etme." Bana doğru eğilerek yanağımdan derince öptükten sonra yataktan kalkarak beni kaldırdı. "Önce bir duş al. Sonra sinirlenirsin."
"Ne yani şimdi bunlar üstüme kuma mj getireceklerdi?" Yeni farkına vardığım olayla kendime gelirken Savaş göz devirerek "Günaydın. Yeni mi fark ettin bunu dediğimi." Dedi tatlı bir sinirle.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Çilem (Kitap Olacak)
RomansaSavaş ağa adlı hikayem ÇİLEM olarak değiştirilmiştir haberiniz olsun. Bir de yeni okuyanlar için kitap olma ihtimali vardır. Şimdiden söylemek istiyorum. Berdel'e kurban gitmiştim. Hiç tanımadığım, bilmediğim bir adamla evlendiriliyordum... "1 yıl...