Zeniel'i neredeyse ağzım açık bir şekilde dinlemiştim. Yedi yaşındaki bir çocuğun bu denli derin düşünmesi ve karmaşık hislerini bu kadar sade bir şekilde ifade etmesi beni şoka uğratmıştı. Belki de çocukluk travmaları gerçekten de erken olgunlaşmamıza sebep veriyordu. Ona ne şekilde cevap vereceğimi bilmiyordum. Yine de elimden geleni yapacaktım.
"Seni teselli etmeyeceğim çünkü ben senden çok daha beter bir durumdayım yani burada teselliye ihtiyacı olan biri varsa o da benim. Benim babam da seninki gibi beni hiç sevmedi ama bunun sebebi ne yazık ki babamın annemden nefret etmesi değildi. Babam doğrudan benden nefret ediyordu çünkü annem beni doğururken öldüğünden; babam, beni annemin katili olarak görüyordu. Ve sevgisiz geçen onca senenin ardından benim babam, seninki gibi beni korumaya çalışırken ölmedi. Tam tersi belki de neredeyse hiç tanımadığı bir çocuğu yani seni korumaya çalışırken öldü. Baban, senin elinden ondan nefret etme hakkını aldığı için kızgın olabilirsin ama ben, en azından benim için bir tane bile olsa iyilik yapmış bir babayı kendiminkine tercih ederdim. Senin elinde babana karşı öfkeni dindirebilecek bir sebep var artık ve yıllardır alıştığın bu duyguyu yollayacağın için gerginsin ama peki ya ben? Benim elimde babama karşı duyduğum öfkeyi geçirebilmek için hiçbir şey yok. Tarafsız bir şekilde bakarsak senin baban seni korurken öldü ve benim, beni koruyacak bir babam hiç olmadı. Bence sen beni teselli etmelisin."
Konuşmanın sonuna doğru istemsizce sesim çatlamıştı. Eğer vücudunda ben olmasaydım Minel gerçekten de bu sabah bu duygularla uyanacaktı. Belki de onun bedeninde olduğumdan ya da başka bir sebepten, Minel'in hikayesi bana gittikçe daha da hüzünlü geliyordu. O, yaşadığı hiçbir şeyi hak etmemişti ama yazarın yazdığı kişi olmak zorundaydı. Belki de eski dünyamdaki insanların tanrıya sinirlenmesinin ana sebebi buydu. Hak etmedikleri halde yazılmış olanı yani kaderlerini yaşamak zorunda olmaları...
Gözyaşlarım istemsizce akmaya başladığında yüzümde minik eller hissettim. Zeniel yatağın diğer ucundan gelmiş elleriyle beceriksizce yüzümü silmeye çalışıyordu. Onun bu çabasına buruk bir biçimde gülümsedim. Zeniel ise çabalarını yetersiz bulmuş olacak ki ufak kolları ile elinden geldiğince bana sarıldı ve sırtımı sıvazladı. Ona iyiyim demek istiyordum ama dünden beri on dokuzuncu yaş günümde ölebileceğim gerçeğiyle baş etmeye çalışmış olan sinirlerim aniden boşalmıştı ve kendimi durduramıyordum. Zeniel, ben biraz sakinleştiğimde geri çekildi ve oldukça ciddi bir surat ifadesi takınarak bana baktı.
"Endişelenmene Minel. Seni koruyacak bir babanın olmamasının artık bir önemi yok çünkü ben varım. Seni bundan sonra ben koruyacağım."
Bunları dedikten sonra elini göğsüne doğru götürüp kutsal bir yemin etmişçesine kararla başını salladı. Onun bu sevimli hali beni gerçekten de gülümsetti ve çatallaşmış sesimle bunu nasıl yapacağını sordum. Önce duruşunu bozmasa da sonra kafası karışmış bir şekilde yatağa çöktü.
"Evet, bunu nasıl yapacağım? Sen benden çok uzakta yaşıyorsun. Seni saraydan koruyamam ki."
Onun hala annesi ile sarayda yaşayacağını düşündüğünü görmek beni istemsizce üzdü. Onu sarayda nelerin beklediğini biliyordum. Annesi onu uzağa sürecekti ve Beyaz Kule'nin yeni lordu onu eğitmek için yanına almaya karar verene kadar büyü gücüne sahip olmayan insanların arasında üç sene geçirecekti. O ciddi ciddi düşünürken ben yatağından zıplayarak aşağı indim. Gökyüzü iyiden iyiye aydınlanmıştı ve bu sabah prensi saraya yolcu etmemiz gerektiği için hizmetçim daha erken bir vakitte beni uyandırmak için odama gelebilirdi. Prensi kafası karışık bir biçimde odasında bırakıp odama döndüm. Zeniel ayrılır ayrılmaz büyükannemle ben de kutsal topraklara gitmek üzere yola koyulacaktık. Bu yüzden yolculukta rahat edebileceğim bir elbise giyinip hizmetlimin yüz yıkama suyumu getirmesini bekledim.
Rutin işler hallolduktan sonra prensi yolcu etmek üzere Kara Kule'nin ön bahçesine çıktım. Zeniel, tuttuğu yası temsilen siyah deri bir takım giymişti. Büyükannemle birlikte onu selamladık ve arabasına doğru ufak adımlarla yürümesi izlemeye başladık. Vekil kralın vücudu Kraliçe'nin emri üzerine cam bir tabutun içinde Beyaz Kule'ye dün gece ben uyurken yollanmıştı. O bir doğa büyücüsü olduğu için babamlar gibi yakılmak yerine gömülecekti. Her ne kadar asil kan taşımasa da kraliçe istese onu kraliyet mezarlığına gömdürebilirdi lakin anlaşılan vekil kralın ölümü bile kraliçeyi yumuşatamamıştı.
Zeniel at arabasına doğru yürürken büyükannemin onun arkasından düşünceli bir şekilde baktığını fark ettim. Prens sonunda at arabasının kapısına vardığında aniden karar değiştirip yeniden bize doğru yürüdü. Büyükannem anında endişelenerek prense ilerledi ve iyi olup olmadığını anlamak istercesine onu uzun uzadıya inceledi.
"Prensim bir problem mi var? Kendinizi iyi hissetmiyor musunuz yoksa?"
"Hayır hayır. Sadece Minel'e söylemem gereken bir şey olduğunu hatırladım. Bize biraz müsaade eder misiniz?"
Büyükannem Zeniel'in isteğine şaşırsa da bir şey sormadan bizim için hazırlanmış at arabalarına doğru yürüyüp arabacı ile konuşmaya başladı. Onun bizi duyamayacağı kadar ileri gittiğine kanaat getiren Zeniel yanıma gelerek yüz yüze gelebilmemiz için eğildi.
"Seni koruyacağım Minel. Sana bir prensin sözünü bahşediyorum."
Ne bahşediyordu bana ne? Prens anlaşılan inatçı olduğu kadar aptaldı da. Şu zamana kadar görülen en güçlü büyücüydüm ben, hem de geleceği bilen yegâne kişiydim. Gölge etme başka ihsan istemem, diye bağırmak istesem de büyükannemin uzaktan bizi izlediğinin farkındaydım yani leydi kimliğime uygun davranmalıydım. Yüzüme sahte olduğunu belli olan gülümsememi takınarak dişlerimin arasından tısladım.
"Saçma sapan konuşmayın prensim ve büyükannem etraftayken lütfen bir daha bana yaklaşayım demeyin. Size bana adımla seslenebilirsiniz dedim, arkadaş olabiliriz değil."
"Yine de sözümü hatırlamanı istiyorum. Seni koruyacağım ve sen uzağımdayken seni koruyamayacağımı fark ettiğimden ötürü bana her an yakın olmanı sağlayacağım. Şu an bunu yapacak kudretim olmayabilir ama büyüdüğümde olacak. Bu yüzden sadece bekle."
"Size asla yakın olmayacağım prensim. Şu anda toplum kuralları elimi kolumu bağlamasa size bu kadar bile yakın olmazdım ve büyüdüğümde bu kurallara da uymama gerek kalmayacak çünkü o zaman şu anki gibi büyükannemden korkuyor olmayacağım. O yüzden size iyi şanslar ama sizin bahsettiğiniz zamanlarda hiçbir kudret beni size yakın tutamaz."
"Tanrıçanın kudreti bile mi?"
Kafamın karıştığını belli edercesine kaşlarımı çattım ve istemsizce sordum.
"Nasıl yani?!"
Zeniel kulağıma eğilerek fısıldadı.
"Seninle evleneceğim Minel ve her evliliğe bahşedilen tanrıçanın kudreti ile seni kendime yakın tutacağım."
Sözlerinden sonra kimse fark etmeden yanağıma bir öpücük kondurdu ve hızla aradaki yolu koşup arabasına bindi. Arabacı prensin binmesiyle atlara onları şaha kaldırtacak kadar sert bir kırbaç darbesi indirdi ve araba hareket etti. Atların kişneme seslerine eşlik eden toz duman arasında; Prens ve mahiyeti ben elim yanağımda bir şekilde onların gidişini izlerken kuleden ayrıldı. Ben Mine Pür, yirmi iki yaşındayım ve az önce yedi yaşındaki bir çocuktan dünyanın en tatlı evlilik teklifini aldım.
![](https://img.wattpad.com/cover/300287170-288-k772379.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MİNE(L) -1- [Kötü Kadının Bedeni]
Fantasy🌸Wattys2022yarıfinalisti🌸 🌸Watty Uzaktan Kopup Gelenler Listesi🌸 Yetişkinliğe yavaş yavaş adım atarken para kazanmak ve sorumluluklarınızı yerine getirmek için hayatınızın istemediğiniz bir yöne savrulduğunu hayal edin. Mine hayatının bu dönemin...