Bölüm 6 - Kısım 1

1.5K 209 1
                                    

Belim beni acıdan iki büklüm yürütecek kadar ağrıyordu. Samandan yataklarda yatmak ve istisnasız her gün sabah duasına katılmak beni ölesiye yormuştu. Büyükannem kutsal topraklar dediğinde kitaptaki gibi geniş camlarla kaplı bir tapınak, farklı renkteki pelerinlerinin içinde etrafta gezinen din görevlileri, ölmesi muhtemel hastalara ve düşkünlere hizmet veren binalar ve ufak yerleşim yerlerini görmeyi beklemiştim lakin geldiğimiz yerin bununla alakası bile yoktu. Kerpiçten yapılma evler, evlerden uzak yapılmadığı için sürekli kokusunu alabileceğiniz ağıllar ve elbette en kötüsü samandan yataklar...

Siyah Leydi burası için kutsal topraklar dediğinde şaşkınlığımı gizleyememiştim. Yalan söylediğinin farkındaydım ama bunu neden yaptığına dair en ufak bir fikrim yoktu. Yaklaşık on gün boyunca konaklamalı bir biçimde yol almıştık ve geldiğimiz yer bu hayvan dolu köhne kasabaydı. Burada geçirdiğimiz ilk gecede Kara Kule'den ayrılmanın düşündüğüm kadar iyi olmadığını fark etmiştim. Etrafta sizi sürekli ısıran sinekler, geceleri aniden ses çıkarmaya başlayan inekler ve hatta tavuk ile ördekler, bunlar da yetmezmiş gibi geceleri hayvan saldırılarını önlemek için nöbet tutan insanların sarhoş olup her akşam kavga etmesi... Bıkkınca nefes verdiğimde hocamın beni azarlayan sesini duydum.

"Dikkatini vermiyorsun Minel. Leydim böyle davrandığını öğrenirse işler istemediğim bir hal alabilir. Lütfen derse odaklan."

"Anlamıyorsunuz Estel. Etraf delicesine gübre kokuyor ve saman yatakta yatmaya halen alışamadığım için ölesiye yorgunum. Ayrıca anlattığınız konuyu doğduğum andan beri biliyorum, hatta bence bunları annemin karnında öğrenmiştim. Neden yeniden bunları işliyoruz ki?"

"Çünkü Leydimin emirleri bu yönde ve senin malum olaydaki davranışların kara büyü ile ilgili sahip olman gereken en temel yetiden yoksun olduğunu gösterdi: özünün sınırını bilmek."

"Ama şu an resmen kara büyünün başlangıcını görüyoruz. Bunun özümü tüketecek kadar ileri gitmemle hiçbir ilgisi yok."

Estel sözlerimle iç geçirip havada süzülen harfleri elinin tersiyle kovaladı. Bana özümü gereksiz kullanmamam gerektiğini anlatmaya çalışırken sırf kara tahtayı taşımak yük olacak diye yazıları tahta yerine büyüyle havaya yazıyorlardı. Yetmezmiş gibi gerçekten de büyücülüğün en temeline dönmüştük. Anastasia daha kitabının ilk bölümüne başlamadan bu orta çağ büyücülük dünyasının kurallarını bana ezberletmişti. Zaten ahır kokusu beni delirtecek seviyedeydi, bu dersler ise o kokudan dikkatimi gram uzaklaştırmıyordu.

"Öyleyse Minel bana ne işlediğimi anlatmaya ne dersin?"

"Zorunda mıyım?"

"Hayır, ama öyle ya da böyle bu ders saati boyunca bana katlanacaksın. O yüzden bunu ikimiz için de daha katlanılabilir kılalım ne dersin?"

Estel'in ikna edici bir sesi vardı. Yumuşak ama aynı zamanda da otoriteye sahip... Sadece buraya geldiğimizden beri bana ders veriyordu bu yüzden onu tam manasıyla çözebilmiş değildim. Otuzlarının başında gibi görünüyordu ama iyi bir büyücüyse –ki büyükannem ona beni eğitmesi için güvendiyse öyleydi- gösterdiği yaş sadece bir illüzyondu. Belki de seksenlerinin sonunda bir kadından ders alıyordum. Yine de davranışlarında bazı zamanlar tutarsızlıklar olması bana onun gerçekten de otuzlu yaşlarından bile daha genç olabileceği hissiyatı veriyordu. Mesela dersi oldukça otoriter bir şekilde işlese de bazen ufak bir kelebek tarafından tüm dikkatini kaybedebiliyordu ya da benim bazı sözlerime şaşırma yetisine sahipti. Bu tarz "hayatta görüp görebileceğim her şeyi gördüm hiçbir şey beni etkileyemez davranışları" yerine normal insan özelliklerinin olması büyükannemde ya da daha yaşlı büyücülerde olmadığından gerçekten de gösterdiği yaşta olduğunu düşündürüyordu.

MİNE(L) -1- [Kötü Kadının Bedeni]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin