🌸Wattys2022yarıfinalisti🌸
🌸Watty Uzaktan Kopup Gelenler Listesi🌸
Yetişkinliğe yavaş yavaş adım atarken para kazanmak ve sorumluluklarınızı yerine getirmek için hayatınızın istemediğiniz bir yöne savrulduğunu hayal edin. Mine hayatının bu dönemin...
Karakterlerimiz bölüm 9'a geçtiğimizde büyüyecekler, çocukluk halleri ile vedalaşmaya başlayınn. İyi okumalarrrr
Odaya girmeden önce etrafa bakındım. İçeriye giriş yaparken hanemi ve ismimi söyleyerek girişimi duyuran hizmetliler burada yoktu. Yine de büyükanneme söz verdiğimden ötürü varlığımın fark edildiğinden emin olmalıydım. Arkamı dönüp Rezza'ya elimle yaklaşmasını işaret ettim. Siyah Leydi tahmin edilebileceği üzere boş oturmamış ve arkamdan tüm askeri gücümüzün yöneticisi olan kadını (Rezza'yı) yollamıştı.
Rezza yüksek ihtimalle yol boyunca bizi takip etmişti lakin buraya gelene kadar varlığını dahi hissettirmeyen bu kadının neden ben tapınağa giriş yaptıktan sonra sürekli arkamda durup herkese gövde gösterisi yapmaya niyetlendiğini çözememiştim. Fakat şimdi burada olması onu rahatça kullanabilmemi sağlıyordu. Kapıyı işaret ederek konuştum.
"İçeriye girişimi duyur."
Rezza anladığını belli edercesine başını eğdi ve kızıl saçlarını eliyle arkasına toplayıp ciddi bir görünüme büründü. Belki bir seksen hatta bir seksen beş boylarında olan şövalyemin boyu onun yarısı bile etmeyen kişinin yani benim girişimi duyurmak için dahi kendisini toparlaması beni içten içe gülümsetirken yüz ifademi tam tersine sabit tuttum. Rezza büyük kahverengi kapıyı iterek önünde durdu ve kapının benim için açık kalmasını sağladıktan sonra girişimi duyurdu.
"Purity Hanesinden Leydi Minel Purity, mevcut vekil prenses, kara büyücülerin gelecek soyu ve büyüyle doğan..."
Kaşlarım hızla çatılırken seri bir şekilde Rezza'ya döndüm. Az önce gayet rahat bir biçimde kimsenin haberi olmayacağını umduğum nişanımı herkese ilan etmişti. "Vekil prenseslik..." Zeniel ile nişanlandığım için henüz kazanmış olduğum unvan...
Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
(Tapınakçıların yemek salonu) Kapının tam karşısında yüksek ihtimalle en yetkin tapınakçıların oturduğu masanın başına yerleşmiş olan Rasolen ile gözlerimizin buluşması ve onun itici gülümsemesi ile bana baktığını fark etmemle sinirlerim biraz daha zıpladı. Lakin yüzümün hissettiklerimin aksine durgun bir su gibi görünmesine özen göstererek onun yanına doğru ilerledim.
Masada bir tek onun yanı boş bırakılmıştı. Bu boşluk benim için miydi yoksa Rasolen Yüce Cenaplarının yokluğunda onun yerine geçtiği için onun boşta kalmış olan eski yeri miydi bilmiyordum fakat umursamadan oraya yerleştim. Her bir rahip ve rahibeye tek tek gülümserken tatlı ama mesafeli sesimle herkesi selamladım.
"Kutsal Topraklarda olan gecelerin ışıl ışıl olduğunu duymuştum lakin bunun tüm ülkede dilden dile dolaşan o meşhur aydınlatma sistemi ile mi yoksa burada çalışan sizlerle mi alakalı olduğundan emin değilim. Hepinizle tanıştığım için çok mutluyum. Umarım herkes için güzel bir yemek olur."
Benim cümlelerimle herkes etrafı aydınlatan asıl yapılara kısa süreliğine göz gezdirdi. Kara Kule'nin aksine buradaki ışıklandırma sistemi özden oluşmuş parlak toplar tarafından sağlanmıyordu. Belki doğa büyücülerinin çoğunlukta olmasından ötürü belki de özünü ışıklandırmaya harcayıp normal hayatına devam edebilecek kadar güçlü kara büyücü yoksunluğundan ötürü tapınaktaki ışıklandırma şehre ilk geldiğimde tüm dükkânların üzerinde gördüğüm sarmaşıklar tarafından sağlanmıştı. Doğa büyücüleri ateş böcekleri ile sarmaşıkları birleştirmiş, bu sayede etrafa ışık veren bu güzel bitkileri elde etmişti. Sarmaşıkların çiçeksiz kısımları daha hafif ışık yayarken pembe çiçeklerinin üzeri ise etrafa oldukça yoğun bir aydınlatma sağlıyordu. Elbette sadece tapınak değil tüm şehir bu sarmaşıkların etkisi altında gecenin bu vaktinde ışıl ışıl parlıyordu. Lakin tapınağın yemek odasına oldukça hızlı bir biçimde getirilmiş olan ben bu güzelliği yalnız pencerelerden görebiliyordum.
Benim varlığımın masadakilerde yarattığı gerginlik belli olsa ve ben bile bundan etkilensem dahi Rasolen sanki mevcudiyetimin onun için bir önemi yokmuşçasına yemek yemeye devam etti. Bu gerginliğin biraz olsun gitmesini istediğimden Rasolen'in herhangi bir konuşmayı başlatması için özüm ile onu rahatsız ederken masadakiler gibi ben de önümdeki çorbayı kaşıklıyordum. Rasolen beni bir süre boyunca umursamasa da sonunda verdiğim rahatsızlık yerine ulaşmış olacak ki kaşıkların ve çatalların yemekle buluştuklarında çıkardıkları sesten başka bir sesin bulunmadığı masada konuştu.
"Leydi Minel, bize katılmanız ne büyük mutluluk. Her ne kadar içeri girerken şövalyenizin yaptığı küçük şov hepimizi eğlendirse de bir daha böyle bir şey yapmamanızı rica edeceğim. Burası tanrıçanın kutsal evi. Kimsenin geldiği aile ya da mevkiisi bu masaya oturduğu sürece önemli değildir."
"Doğru, zaten siz mirasçı efendimizin de bu masada oturabilmesinin tek sebebi de bu."
Gözlerim hızla açılırken Rasolen'e cevap veren rahibin kim olduğunu anlamaya çalıştım. Duyulabilecek kadar sesli ama benim kim olduğunu anlayamayacağım kadar da sessiz konuşmuştu ki bu upuzun masada birisi normal bir tonlamayla konuşsa bile kimden geldiğini anlamak oldukça zordu. Ben oldukça şaşkın olmama rağmen masada kimse üslubunu bozmamıştı. Hatta Rasolen bu sözler üzerine yüzüne çarpık gülüşlerinden birini kondurup önündeki morumsu içecekten bir yudum almıştı. Masadaki hava bu sözlerle daha da soğurken kendimi bir şeyler söylemeye mecbur hissettim çünkü bu gerginlikte midem düğümleniyor ve her ne kadar aç olsam da ağzıma ufacık bir lokma dahi koyamıyordum.
"Rezza'nın davranışı adına özür dilerim. Tahmin edebileceğiniz üzere tek niyeti evinden uzakta olan leydisinin varlığını insanlara belli etmekti. Onu uyardığımdan emin olacağım."
"Özür dilenecek bir şey yok Leydi Minel. Efendi Rasolen saygın bir aileden gelmediği için soyluların davranışlarını anlamakta güçlük çekiyor olabilir. Nasıl rahat hissedecekseniz öyle hareket edin lütfen. Hem arkanızdaki kadın da Siyah Leydi'nin himayesine aldığı yetimlerden biri değil mi? Böyle insanları ne kadar eğitseniz de soysuzlukları çoğu yerde kendini gösterir. Onun için sizi asla suçlamayız."
Bu sefer konuşan kişi karşı çaprazımda oturan zayıf küçük bir kadındı. Oldukça koyu tenine rağmen gözleri buz mavisi denilebilecek kadar açık bir renkteydi ve söylememe gerek olmayacak bir şekilde barizdi ki bu gözlerden çıkan buz parçaları kesinlikle Rasolen'i kesmeye çalışıyordu. Yetmezmiş gibi Rezza'ya da durduk yerde kötü sözler söylemişti. Arkamda dimdik bir şekilde duran ve kadının aşağılayıcı konuşmaları sırasında yüzünde herhangi bir mimiğin bile oynamadığından emin olduğum Rezza'nın bir yetim olduğu doğruydu lakin davranışlarının elbette ki bununla hiçbir ilgisi yoktu.
Rezza'yı büyükannem, sınıra yaptığı ziyaretler esnasında kara büyücüleri kaçırıp satan köle tacirlerinden sahiplenmişti (daha doğrusu Rezza'yı parasını verip satın almış ardından köle tacirini öldürmüştü lakin konumuz şu anda bu değil). Her ne kadar bizim ülkemizde büyücüler el üstünde tutulsa da başka ülkelerde büyücülere yapılan zalimliklerin sonu yoktu. Rezza ve ablası da böyle bir ülkenin vatandaşıydılar ve Rezza'nın sahip olduğu kırmızı saçlar ve gözler komşu ülkemiz Unka'da yaşayan insanlara has olduğu için ona ufak bir bakış atan herkes nereden geldiğini anlayabiliyordu. Sırf bu sebepten ötürü zamanında büyükannem de onu ülkeye getirmekte tereddüt etmişti lakin Rezza ile ablasını onları avlaması muhtemel bir başka köle tacirinin eline bırakmak istememişti. Elbette Siyah Leydi hiçbir şeyi tamamen iyilik olsun diye yapmazdı. Rezza'dan yayılan güçlü özün de onu almaya karar vermesinde etkisi kesinlikle inkâr edilemezdi.
Rezza benim sorumluluğum altında yaşadığı için sarf edilen sözlerden hiçbir şekilde haz etmemiştim. Bu yüzden oturduğum yerde huzursuzca kıpırdanırken Rasolen gür bir kahkaha attı. Onun bu gülüşüyle salondaki diğer masalarda oturan insanlar birkaç saniyeliğine konuşmayı bırakıp bizim masamızı incelediler. Herkes önüne döndüğünde midem artık hiçbir yemeği kabul etmeyeceğini belli edercesine kasılmıştı.