Bölüm 11 - Kısım 4

1.1K 190 48
                                    

Gözlerim şaşkınlıktan büyümüş ve ağzım ardına kadar açılmıştı. Morgan'ın yolda bahsettiği dedikodu gerçekten de bu denli yayılmıştı demek. Yine de Rasolen ile olanları konuşmak istediğim için o eve gitmesini ben söylemiştim ve onun için ne denli travmatik olabileceğini bildiğim bir olayın ardından onu yalnız bırakmayacaktım.

"Yani? Demek dedikodulara konu olduk. Bunun ana sebebinin ben değil de sen olduğunun farkında değilsin galiba? Benimle nişanlıyken gönül eğlendirdiğin leydileri saymaya kalkarsak burada gerçekten de beraber sabahlarız. Kendin düzgün davranmazken bana nasıl davranacağım konusunda emretme cüretinde mi bulunuyorsun?"

Zeniel'in gözleri sözlerimle koyulaştı. Mavi renginin gözlerinin içinde koyulaşmasına ilk defa şahit oluyordum.

"Sen kendini benimle bir mi tutuyorsun?! Ben bu ülkenin prensiyim ve sen ise benimle nişanlı olan basit bir leydisin sadece. Başkentten uzakta yaşamak sana tüm bunları unutturdu anlaşılan."

Gözüm döndü dönecekti. Hışımla sol elimdeki eldiveni çıkarıp parmağımdaki izi onun gözüne sokmak istercesine yüzüne tuttum.

"Nişanlınmış... Bak şu ize, iyice bak. Dikenli sarmaşıklar halinde. Yıllardır da böyle bu iz. Senin bahsettiğin nişanın bende uyandırdığı hissiyat bundan ibaret. Ne bekliyordun tanrıça aşkına?! Kendimi sana adamamı mı?"

Derin bir nefes alıp devam ettim.

"Bir önemi var mı bilmiyorum ama Rasolenle zannettiğin gibi bir ilişkim yok ve olsaydı da bu mesele seni en ufak şekilde ilgilendirmezdi. Şimdi çekil aradan, ben evime gideceğim!"

Zeniel hışımla büyü çemberini yeniden çizen elimi tuttu ve geriye çekti.

"Haddini aşıyorsun Minel. Sana burada kalacaksın dedim. İnsanların arkamdan boynuzlanan prens demesinden bıktım usandım artık."

Kahkaha attım.

"Aynısını benim içinde diyorlar, ben senin kadar tepki vermiyorum. Aş bunları artık."

"Çünkü sen bir prensle nişanlısın. Benim ilişkilerim bir önemi yok ama seninkilerin var."

Kaşımı kaldırırken sordum.

"Yani ben yaparım sen yapamazsın mı diyorsun?"

Sesim sakindi ama Zeniel'in vereceği cevaba göre burada birazdan bir fırtına kopabilirdi. Beklentili gözlerle vereceği cevabı bekledim. Zeniel ise sessiz kalmayı seçti ancak bakışlarından az önce dediğim şeyi onayladığını anlayabilmiştim.

Mantığımla olan son bağım da böylece kopuvermişti. İstemsizce gülerken kapının önünden arkaya doğru birkaç adım geriledim. Damarlarımdaki kanın kaynadığını hissedebiliyordum. Gülmemi durdurmaya çalışsam da kendimi engelleyemiyordum. Karşımdaki adamın zekadan yoksunluğu ve üzerimdeki stres birleşince sinirlerim boşalmıştı. Zeniel anlamaya çalışan bakışlarla beni izliyordu.

Kahkahalarımın sonuna geldiğimde özüm benden izinsizce parmaklarımın arasına sızmaya başlamıştı. Ellerimin çevresinde oluşan dumanımsı havayı Zeniel de fark etmişti. Gözleri endişeyle irileşirken konuştu.

"Sakin ol Minel. Ne yapmaya çalışıyorsun? Bana zarar mı vereceksin, kendine gel!"

Zeniel'in az da olsa korkmuş sesi hoşuma gitmişti. Rezza ne zaman büyük miktarda öz kullansam benden yayılan enerjiden korktuğunu söylerdi. Yıllarını büyüyle iç içe dövüşerek geçirmiş bir asker bile bu sözleri kullanıyorsa şu an bana endişeli gözlerle bakan Zeniel'in de ciddi bir biçimde korktuğu ama belli etmediği kesindi.

MİNE(L) -1- [Kötü Kadının Bedeni]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin