"Merhaba Mine."
Çöktüğüm yerden hızla kalkarken gözlerimi kırpıştırdım. Sonunda başarmıştım!
"S-sen buradasın?"
Anastasia emin olamayan yüzüme bakıp gülümsedi.
"Beni yıllardır sen çağırmıyor musun? Neden geldiğimde şaşırdın?"
Beynim farkındalıkla sarsılırken ellerim titremişti. Gözlerimden yaşlar boşanıyordu ancak sebebinin ne olduğu konusunda hiçbir fikrim yoktu: korku, rahatlama, endişe, sevinç... Tüm duyguları aynı anda hissediyordum.
Anastasia çemberin içinde ileri geri yürüyerek etrafı inceledi. Beni bu evrene ayağına gelmiş topu kaleye yollar gibi fırlatan arkadaşım hiç değişmemiş gibi görünüyordu. Aynı soluk ten, aynı bıkkın bakışlar ve insanı ürperten aynı aura...
"Beni buraya çağırmak için bu denli çabaladığın için konuşacağını düşünmüştüm. Beni incelemeye devam mı edeceksin?"
Bakışlarımı Anastasia'nın vücudundan çekerek gözlerine çevirdim.
"B-ben başarılı olacağıma güvenememiştim."
"Olamadın da zaten ancak bu denli çok çabaladığın için gelmek istedim."
Kendimi toparlayabilmiştim sonunda. İlerimde hiçbir şey olmamış gibi uzun otlarını okşayarak ilerleyen bu kadını çıldırmış gibi dövmek istiyordum lakin ondan önce öğrenmem gereken daha önemli şeyler vardı.
"Annem... O, nasıl?"
Anastasia beklediği soru buymuş gibi gülümsedi. Üzerinde yazlık uçuş uçuş bir elbise vardı ve belki de gerçekten de tanrıçanın kendisi olan arkadaşım ona zarar vermemin imkansız olduğu gerçeğine güvenerek salına salına yürüyordu gözlerimin önünde.
"O iyi. Sen öldükten sonra oteli kapattı. Ölümünün beşinci yıl dönümünde yetimhaneye terk edilmiş bir bebeğin haberini aldı ve bunu bir işaret olarak algılayarak o çocuğu evlat edindi. Şimdi ise o çocukla ilgileniyor, günlerini onun sevgisine ihtiyacı olan bir çocuğu sevindirerek harcıyor diyebiliriz."
Anastasia'nın ufak bir hareketiyle gökyüzünde annemin delicesine özlediğim yüzü ve hiç tanımadığım bir bebeğin gülümseyen suratı yer edindi. Annem banyoda bebeği yıkıyordu, onu bahçeye çıkarmış toprakla oynuyordu, bebek gülümsediğinde annemin yüzünde de canlısını görmek için kendimi feda edebileceğim bir gülüş oluşuyordu...
Gözyaşlarım art arda süzülürken yanaklarımdan kalbim hem hafiflemiş hem de acımıştı. Annemi özlüyordum. Onun bana sarılan kollarını, güven veren kokusunu, sakinleştiren sesini...
"Ben gidiyorum öyleyse."
"Bekle!"
Anastasia bıkkın bir biçimde nefes verdi. Gerçekten de oldukça sıkılmış duruyordu.
"Seninle aynı konuşmayı bu evrenin paralel versiyonlarında tonlarca kez tekrar ettik Mine. Artık bezdim gerçekten de. Bir adet Anastasia var ama maalesef ki senden çokça var."
Dediklerinden hiçbir şey anlamamıştım ancak önce yıllardır aklımda olan sorularla başlamak istiyordum, henüz oluşmuş olanlar değil.
"Sen gerçekten de bir tanrıça mısın? Ya da büyükannen mi öyle? Bu evrendeki insanların inandığı şey ne Anastasia?"
On üç senedir görüşmememize rağmen azıcık bile yaşlanmış gibi durmayan arkadaşım cevap verdi.
"Ben Tanrıçayım ve Tanrıça da ben. Büyükannem bu evreni belki de binlerce yıl önce oluşturdu Mine. Yıllar süren gözetimden sonra her güçlü varlık gibi sıkıldı bu evrenden. Her şeyi görebiliyor, her şeyi duyabiliyor ve yarattıklarının aptal seçimlerinin sonuçlarını yıllar öncesinden anlayabiliyordu. Biraz bu sebeple biraz da acizliğin nasıl bir şey olduğunu merak ettiği için senin önceden içinde bulunduğun evreni aciz bir bedene bürünerek ziyaret etti lakin o insan müsveddeleri bir tanrıçaya yapılmaması gereken davranışları acımasızca gösterme cüretinde bulundular ona. Cezaları da gecikmedi elbette ancak bu sefer de o evrenin yaratıcısı müdahale etti bu duruma. Yarattığı dünyanın nereden geldiği belirsiz bir tanrıça tarafından yakılıp yıkılmasına müsaade etmedi."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MİNE(L) -1- [Kötü Kadının Bedeni]
Fantasía🌸Wattys2022yarıfinalisti🌸 🌸Watty Uzaktan Kopup Gelenler Listesi🌸 Yetişkinliğe yavaş yavaş adım atarken para kazanmak ve sorumluluklarınızı yerine getirmek için hayatınızın istemediğiniz bir yöne savrulduğunu hayal edin. Mine hayatının bu dönemin...