Bölüm 3 - Kısım 3

1.6K 192 24
                                    

Multimedyaya antik kentteki kaya mezarlarının görüntüsünü koyuyorum, bakarsanız daha iyi hayal edebilirsiniz bence :) Merak edenler internette bir tura çıksınlar baya güzel bir kent çünkü :)

Bu bölümü @sumqa11 ve @4haziran1990 kullanıcı isimli okurlarıma ithaf ediyorum.

On dakika sonra Anastasia ile kapıda buluştuk. Annem ikimizin de siyahlara bürünmüş halini görünce dikkat edin de çaldığınız paraları kaptırmayın, diye bizimle dalga geçti. İkimiz de ona gülerek arabaya doğru ilerledik. Anastasia kullanmak istese de sürücü koltuğunu ona bırakmadım çünkü doğrudan antik kente gitmiyorduk ve arabayı dar arka sokaklardan birine park etmeyi planladığım için onun sürmesi tehlikeli olabilirdi.

Yol boyu müzik dinledik ve hırsız gibi görünmemizle dalga geçtik. Demre'ye varınca bir süre park edebilecek doğru sokağı bulmaya çalıştım. Çok arada kalmış bir sokağa park edersem dönüş saatinde tekinsiz bir durumla karşılaşabilirdik, ama göz önünde bir yere bırakırsam da aynı şekilde dönüş vakti arabanın sesi dikkat çekebilirdi. Küçük bir ilçe olmasa bu kadar dikkat etmezdim ama buranın insanları çoğu şeye kulak kesilen tipte kişilerdi.

Uygun park yeri bulduktan sonra Anastasia ile arabadan inip yürümeye başladık. Kentin girişinde Elif Abla'nın yeğeni Tarık bizi bekliyordu. O bizi içeri aldıktan sonra çok oyalanmamamızı ve gece vakti çıkabilecek yılanlara karşı dikkatli olmamızı söyledi ardından bizi bırakıp nöbetçi kulübesine geri döndü. Sonunda antik kentin içine vardığımızda saat 23.47 idi.

"Mine önce kaya mezarlarına gidelim. Normalde içlerine girişin yasak olduğunu söylemiştin hazır bu şekilde girmişken onlara da bakmalıyız."

"Girişte birçok kaya mezarı gördük zaten. Üst üste mezarların olduğu kısmı diyorsan oraya girmemiz güvenli olmaz. Girişin yasak olmasının sebebi turistlerin mezarlara zarar vereceği endişesi değil, mezarlar çok eski ve kayadan bile yapılsalar mezar odaları her an çökebilir."

Anastasia, beni umursamadan mezarların üst üste olduğu yere doğru ilerledi. Ben de onun ardından kaya mezarlara bakış atıp fenerimin ışığını arttırarak onu takip ettim. Çoğu kaya mezarın aksine buradaki mezarlar oda şeklinde tasarlanmıştı ve üst üste bindirilmiş halleriyle minik bir dağ gibi duruyorlardı. Hatta ilk bulunduklarında tarihçiler, eski insanların dağın içinde yer alan mağara şeklindeki odaları mezarlık olarak kullandıklarını zannetmişlerdi ama mezarlardan birinin çökmesiyle her bir odanın aslında birbirinden bağımsız kayalarla yapıldığı ortaya çıkmıştı.

Oda mezarların ortasında ölen kişinin yattığı yerin bulunması gerekirdi, duvarları ise o kişinin hayatını anlatan yazılarla çevrilirdi. Eğer kişi yaşadığı sırada ailesine çok bağlı biri ise gittiği yerde ona eşlik etmelerini sağlamak için ailesinin yüzü de kayalara kazınabilirdi. Bu mezarlardan en etkileyici olanı ise bilinmedik bir azizeye aitti. Azizenin yüzü, odasının ortasında yer alan taşa dikkatli bir biçimde yontulmuştu. Azizenin tasvirinin bulunduğu kayanın üzeri, hâlâ ne olduğu anlaşılamayan koruyucu bir maddeyle kaplanmış ve bezlerle çevrilmişti. Yüzün tasviri çok incelikle işlenmiş olsa da anlaşılan mezar sahipleri onun yüzünü başkalarının görmesini uygun bulmamıştı. Yine de yıllar sonra bazı özel turistler (devlet büyükleri ya da özel izin çıkartabilen insanlar) azizenin yüzünü görebilme şansını yakalayabiliyordu.

Anastasia ile mezarların önüne geldiğimizde ondan diğer feneri çıkarmasını istedim. Şu an kullandığımız fenerden çıkan ışıklar mezarlara zarar verebilirdi. Elbette bu zarar başkaları tarafından anında fark edilemezdi ama kültürel mirasımızı korumak hepimizin göreviydi.

"Anastasia istersen bana biraz yakın dur. Gecenin bu saatinde kaya mezarlarda dolaşmak gerçekten de hiç iyi bir fikir değilmiş."

Benim bunu dememle beraber bir yılan aniden önümüze çıktı. Çığlık atmak için açılan ağzımı Anastasia ani bir hareketle kapattı –ki ufacık boyuyla bunu yapması onun için oldukça zordu- ardından beni hemen arkamızdaki mezar odasına soktu.

"Delirdin mi Mine? Burada olduğumuzu ilan etmeye mi çalışıyorsun?"

"Üzgünüm. Sadece çok korktum. Ayrıca sende bu denli bir kâşif ruhu olduğunu bilmiyordum. Etrafımızdaki mezarlar beni korkutuyor ve buraya gelene kadar Tanrıça Kibele'nin tasvirleri tarafından izleniyormuş gibi hissettim. Rüzgâr resmen yaptığınız şey yanlış diye kulağıma fısıldıyordu. Dur bir saniye burası Azize'nin mezarı mı?"

"Azize mi?"

"Evet, bak odanın ortasına doğru gelsene. Azizenin yüzünün tasvir edildiği kaya burada. Ne kadar da güzel bir kadınmış, acaba ailesi neden yüzünün kapatılmasını istemiş? Eğer fenerini odanın duvarlarına tutarsan azizenin hayatı ile ilgili olan yazıları da görebilirsin. Buradaki yazılar, diğer kaya mezarlarındakilerin hepsinden daha farklı bir yazı şekli kullanılarak kazınmış. Harfler aynı ama işlenişi daha karmaşık, bir nevi Arapça harflerin hattatlarca farklı bir biçimde işlenişi gibi. Arkeologlar hala ne yazdığını çözmeye çalışıyor."

"Eğer kadının hayatını okuyamadılarsa bir azize olduğundan nasıl emin oldular?"

"Bu mezarlıkta sadece bir kadın mezarı var, o da bu mezar. Diğer tüm mezarlar zamanının ünlü savaşçılarına ait. Senin anlayacağın dönemin kudretli komutanlarının yanında yatabilen tek kadın bu. Bu da yetmezmiş gibi azizenin mezarı diğer tüm anıt mezarların taşıyıcısı konumunda yani eğer bu mezar çökerse diğer tüm mezarlar üzerine yıkılır. Kısaca toplum onu gömerken onun ölmesiyle kendilerinin yaşadığı yıkımı ve onun taşıyıcı gücünü tanımlamak istemiş, ve diğer mezarları da görsen fark ederdin ama sana ben de söyleyebilirim ki azizenin mezarı en bakımlı mezar. Mezar bulunduğu konum dolayısıyla güneş almıyor ve bu sebeple taşlardaki aşınma yok denecek kadar az, ayrıca rüzgâr bu odanın içinde asla hızla esemez çünkü odayı yapan kişiler belli yerlere delikler açarak hava sirkülasyonunun belli bir seviyede kalmasını sağlamışlar. Bu sayede azizenin yüzünün tasvir edildiği kaya, rüzgârın aşındırıcı gücünden korunmuş. Tabi bir de bu odada azizeden başka birinin yüzü tasvir edilmemiş yani azizenin yalnız zengin biri olduğu için böyle bir mezarı olsaydı ailesi mutlaka kendi yüzlerini de bu odanın duvarlarına çizdirtirlerdi ama bu odada ondan başka kimse yok."

Anastasia azizenin yüzünün olduğu kayaya doğru ilerledi ve ben daha onu uyaramadan azizenin yüzünü okşadı.

"Yanılıyorsun Mine bu odada yatan kadın bir azize değil."

Fenerle etrafı incelemeyi bırakıp Anastasia'nın yüzüne baktım. Ay ışığı ona arkadan vurduğu için yüzünü tam seçemiyordum ama dalga geçiyor gibi bir hali de yoktu.

"Neden böyle düşündün ki?"

"Odanın çevresindeki yazılar... Onları okuyabiliyorum ama sebebi bu değil, burada yatan kadının azize olmadığını biliyorum çünkü azizeler evlenip çocuk sahibi olamazlar ama burada yatan kadın benim büyük büyük annem."

MİNE(L) -1- [Kötü Kadının Bedeni]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin