Deliksiz bir gece geçirsem de sabah kalkmakta gerçekten zorlanmıştım, Chanyeol'ün gazabına uğramak istemediğim için zar zor da olsa kalkmıştım ama okul formam kirli olduğu için ne giyeceğimi bilmiyordum.
Chanyeol bana Suho'nun kıyafetlerinden verince en azından üşümeyeceğimi anladım. Siyah kazağı üzerime geçirdim ve kot pantolonu da giyip içine sığmak için zıplarken Chanyeol odama girdi. Bana kaşlarını çatarak bakarken çantasını kenardan almıştı. "Okula gitmemek için deli taklidi mi yapıyorsun?"
Göz devirirken ceketimi ve çantamı sırtıma takıp Chanyeol'le evden çıkmıştık. Arabaya yerleşiyorken motoru çalıştırdı. "Bana ayrıntıları anlatır mısın?" diye sordum.
"Neyin ayrıntıları?"
"Babanla ilgili."
"Yaşayarak gör," dedi. Kaşlarımı çattım. Bu da ne demekti? "Bu hafta içinde Yuta'yla işim bitmiş olacak, yeni bir yere gideceğiz."
Kaşlarım şaşkınlıkla kalktı. "İşim bitmiş olacak derken?"
"Ne anladıysan."
"Onu öldüremezsin." dedim şaşkınlıkla.
"Bir çocuk katilini koruma sakın Baekhyun," dedi ölümcül derecede sakin bir sesle.
"Onu korumuyorum, senin için söylüyorum. Bu iş bittiğinde intikam arzun da bitecek, öfken de. O zaman sadece acı kalacak Chanyeol. Ve bunun altından kalkamazsın. Bunu yapmana izin vermem."
"Hayatıma hükmedemezsin." Chanyeol'ün sesi şimdi öfkelenmişti.
Okula geldiğimizde boş bir yere arabayı park etmişti Chanyeol. Arabadan çıkıp kapıyı kapatırken derin bir nefes aldım ve ne yapacağımı düşündüm. Chanyeol yıkılmaz duvarları olan biriydi ve ben bu duvarları yıkabilirdim.
Arabayı kitleyip anahtarı cebime atmıştı. Okula ilerlerken iç geçirdim. Şu an hayatımdaki her şey gibi bu okul da sahteydi. Chanyeol saçlarımı karıştırıp içeri girmişti.
Yuta ve diğerleri bahçedelerdi, yanlarına giderken artık Yuta gözüme çok farklı görünüyordu. Yuta'nın iyi biri olmadığını zaten biliyordum, bana karşı nazikti ama dışarıya yansıttığı karakteri çok daha farklıydı. Zaten önceden polisin eline düştüğünde babasının onu kurtardığından bahsetmişti ama bunun önemsiz bir şey olduğunu sanmıştım, bu kadar büyük bir şey kesinlikle beklemiyordum.
"Günaydın," dedim yanlarına gittiğimde.
Tek tek herkes günaydın derken herkes ayrı şeylerden bahsediyordu. Ellerimi cebime koyup okul bahçesine bakarken Yuta'nın bana baktığını fark ettim. Bakışlarım ona değdiği için gülümsemek zorunda kaldım.
"Nasılsın?"
"İyidir, senden?"
Derin bir nefes aldım. "İyidir, nasıl gidiyor?"
Yuta yüzünü buruşturdu. "Üniversite hazırlığı. Sınav yaklaşıyor. Sen ne durumdasın?"
Çalıştığım mı vardı sanki? Üniversite hayallerim çoktan batmıştı. Ama bunu ona yansıtamayacağımı çok iyi biliyordum. "Stresli," dedim gülerek. "Her gün sınav sistemine saydırarak..."
"Örnek öğrenci modeli," dedi Haru gülerek. "Bir gün toplanıp beraber ders çalışalım. Hatta dershanenin etüt odasını bir gün biz kapatalım. Sahi Baekhyun, hangi dershanedesin?"
Bir an duraksadım.
"Özel ders alıyoruz biz." Benim yerime cevaplayan Chanyeol'ün sesini duyunca şaşkınlıkla ona baktım. Özelikle Yuta'ya bakmadan bana döndü. "Niye peşimden gelmedin, tiyatro salonuna gitmemiz gerekiyor."