8

1.1K 113 6
                                    

"Sehun'un bana can borcu var." dedi Chanyeol. Bakışlarımı yüzüne çevirdim. "Seni kurtarmak istese bile yapmaz."

Bana doğru bir adım atınca korkuyla geriledim. Yüzü soğukkanlı bir canavarın ifadesizliğiyle doluydu. O bana doğru ilerlemeden önce ben biraz daha geri çekildim. Chanyeol bana doğru ilerleyip yavaşça yere eğildi ve içimdeki korkuyu besleyen bir sakinlikle yüzüme baktı. Az önce sinirden köpüren adam nereye gitmişti? Gözlerinde kendi perişan yüzümü gördüm.

"Bir konuda anlaşalım," dedi en az yüzü kadar sakin bir sesle. "Elimden kaçamazsın." Cevap vermeden ona baktım, bir dizini yere koyarak destek aldı ve yüzünü biraz daha bana yaklaştırdı. "Anladın mı?" dedi gözlerini kısarak. Etkili birkaç kelime aradım ama bulamadım, böyle bir durumda ne denirdi?

Chanyeol'ün gözlerindeki sakinliğin gerçekçi olduğunu biliyordum ama elini saçlarıma geçirip beni ayağa kaldırırken de gözlerindeki sakin ifadeyi koruyunca karşımda profesyonel bir aktör varmış gibi hissettim. Ağzımdan çıkmak için çırpınan acı dolu çığlığı yutup deli gibi çarpan kalbimi duymazdan gelmeye çalıştım.

Chanyeol sırtımı duvara çarpıp saçımı daha sert çekti.

"Anladın mı?" diye bağırdı. Evet, sabrı buraya kadardı.

"Ölmeyi öylece kabul etmemi bekleme," diye mırıldandım.

"Senin kabullenip kabullenmemen umurumda değil," diye tısladı. "Eninde sonunda istediğimi alacağım."

"Beni öldürdün diyelim, sonra ne olacak?"

"Bir nebze de olsa rahatlayacağım." Elini saçlarımdan çekmedi ama parmakları biraz gevşemişti.

"Bir nebze de olsa rahatlayacak mısın?" güldüm ama keyiften uzak, çaresiz bir ses çıkmıştı dudaklarımdan. "Bir nebze?"

"Birini kaybetmediğin için anlayamazsın."

"Birini kaybetmediğimi nereden biliyorsun?" diye sordum kaşlarımı çatarak. Chanyeol gözlerimin içine baktı ama cevap vermedi. İç geçirmemek için zor tuttum kendimi, tamamen kapana kısılmıştım.

"Öldüreceğin ilk insan mı olacağım?" diye sordum. Sorduğum soru ölümü kabullendiğimi akla getirebilirdi ama öyle değildi, sadece merak ediyordum. Bu adamın eline ölüm o kadar yakışıyordu ki parmak uçlarının kaç farklı beden üzerinde kanla damgalandığını merak ediyordum.

"Hayır," dedi ama gözlerinin gerisinde başka bir duygu görmüştüm, intikamın kör ettiği gözlerinin farkında olmadığı bir duygu... Acı mıydı? Acı elbette vardı ama bu sanki daha farklıydı. Bir katilin kurbanına karşı hissettiği acı. "İkinci olacaksın ve son da değilsin.

"Kimi öldürdün?" diye sordum.

"Önemi var mı?" dedi. "Her şey onun yüzünden başladı. Pisliğin tekiydi."

Boğazıma bir yumru oturdu. "Nasıl yani?"

"Karısını öldürmüş," dedi gözlerini bile kırpmadan. "Ayrıca dosyasına işlenmiş birçok gasp olayı vardı. Babam da onu temiz çıkarmaya çalışıyordu."

İçimde bir şeyler kırılmıştı. "Karısını öldüren ve babanın ölümüne sebep olan bir adamla beni bir mi tutuyorsun? "

Bu sefer cidden gözlerim dolmuştu ve bunu engelleyememiştim. Chanyeol'ün gözlerinden bir şaşkınlık ifadesi geçti ve sanki zehir saçmışım gibi saçlarımı bıraktı.

"Babamı öldüren Baekbeom!" diye bağırdı. "Sen de onun kardeşisin."

"O sadece görevini yapıyordu," dedim. Yaşlar gözüme öyle dolmuştu ki gözlerimi kırptığım anda birkaç damlanın birden yanaklarımdan aşağı süzüleceğinden emindim.

"Polislerin görevi adam öldürmek mi?" Yine bağırmıştı.

"Onu kastetmediğimi biliyorsun," dedim fısıldayarak. Elbette biliyordu, benim hakkımda her şeyi bir şekilde bilebiliyordu. Gözlerimin içine baktığında ruhumu çırılçıplak hissediyordum, sanki en gizli düşüncelerimi bile gözlerimden çekip çıkarıyordu.

"Babamın hiçbir suçu yoktu," dedi. Çenesi kaskatı kesilmişti. "Evet, belki Baekbeom kendince görevini yapıyordu. Belki o silahı kullanması gerekmişti. Eğer babam gerçekten suçlu olsaydı bunlar affedilebilirdi. Ama benim babamın hiçbir suçu yoktu ve hep dayanıksız bulgulardan yola çıktılar."

Kelimeler... Bu noktaya gelebilmişken kelimelerin boş bir sayfaya bile can verebilen o gücüne ihtiyacım vardı.

"Nereden biliyorsun suçsuz olduğunu?" diye sordum tehlikeli bir yol izleyerek. "Belki senin bilmediğin şeyler vardır."

"Benin bilmediğim hiçbir şey yok!" diye bağırdı Chanyeol. "Babamın bütün dosyalarını virgülüne kadar bilirdim. Her şeyden öte babamın attığı adımdan haberim olurdu çünkü o adımları beraber atardık!"

"Atladığın bir yer olmalı o zaman!" diye bağırdım. "Baekbeom suçsuz birini öldürecek kadar kötü biri değil! Hatta suçlu birini öldürecek kadar bile kötü değil. Mutlaka silahını kullanmak zorunda kalmıştır ve amacının öldürmek olmadığından da eminim."

Chanyeol bir süre gözlerimin içine baktı, gözlerindeki öfke yavaşça çekiliyordu ama bakışları hâlâ sertti. Parmaklarını saçlarına daldırıp etrafına baktı.

"Niye ayrıntılara girmeye çalışıyorsun ki?" diye sordu bakışlarını tekrar yüzüme çevirip. "Her şey ortada."

"Olayın derinine inilmediği için babanın öldüğünü söyleyen az önce sendin," dedim. Damarına bastığımım farkındaydım. "Sabahtan beri babamın oğluyum havalarındasın, şikâyet ettiğin şeyi uygulayarak bir sonuca nasıl varacaksın? Babandan öğrendiğin şey bu mu?"

Gözlerindeki öfke bomba gibi patladı, kıvrak bir hareketle eli beline gitti ve bir silah çıkarıp namlusunu suratıma çevirdiğinde nutkum tutuldu. Gözlerim şaşkınlıkla açılırken nefessiz kaldım.

"Seni şimdi, şu an öldürmemem için tek bir sebep söyle," diye kükredi. Zaten beyaz olan teni şimdi hayalet gibiydi ve gözlerindeki ışık kaybolmuştu. Silahı tutan eli titremiyordu bile. Parmağı tetiğin ucunda, gözleri ise yüzümdeydi. Gözlerimi kapatıp öfke dolu bakışlarıyla arama bir perde çektim, göz kapaklarımın inmesiyle yaşların döküldüğünü hissedebiliyordum. Harflerin bir araya gelerek beni koruyan cümlelere dönüşmesini beklesem de dilimin ağırladığı cümle uzun zaman önce kabullendiğim bir gerçekti.

"Bir sebebim yok," dedim gözlerimi açmadan.

Saniyeler üst üste devrildi ama hiçbir şey olmadı. Gözlerimi açmaya korksam da bir süre sonra üstün gelen merak gözlerimi aralamama sebep oldu. Sanki gözlerimi açtığım an silah patlayacakmış gibi hissettiğim için isteğim dışında ürkek davranıyordum. Namlu hâlâ alnıma dönüktü. Chanyeol de benim gibi gözlerini kapatmış, öylece duruyordu. Gözlerindeki o acımasızlık görünmeyince olduğundan çok daha güzeldi, hatta bir an güzelliği karşısında şaşkına döndüm. Yüzünde hiçbir duygu yoktu ama kaşları çatıktı, yavaşça gözlerini açtığında yine irkildim. Niye yapmıyordu?

Eli hareket edince iyice duvara yapıştım, bana zarar verecek bir hamle yapmasına o kadar hazırlıklıydım ki silahını indirmesi beklediğim bir şey değildi. Gözlerimi de sımsıkı kapattığımı fark ettim.

"Gözlerini aç," dedi. Sesi hâlâ ifadesizdi. Dediğini yapmak istemiyordum.

"Seni öldürmeyeceğim." dedi bıkkın bir sesle. "Gözlerini aç." Gözlerimi tekrar aralarken gözlerine bakmama kararı aldım ve bakışlarımı dudaklarına çevirdim.

katil - chanbaek Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin