"Hoş geldiniz efendim," dedi garsonlardan biri. Chanyeol'ü tanıdıklarını anladım ama kafam karışmıştı. Bugünlerde birçok şeye kafam karışıyordu. Chanyeol'le tuhaf bir şekilde birbirimizi seviyorduk. Son yaşanan yangın olayından sonra birbirimize hiç sesimizi bile yükseltmemiştik. Düşünceler içindeydik. Chanyeol planının sonlarına gelmişti ve şu an bir oteldeydik.
"Chanyeol, neden sessizsin?" diye sordum sonunda dayanamayarak. "Aklından neler geçtiğini bilmeden sana yardım edemem."
Gözlerini elindeki oda kartına dikmişti. Elinde yavaşça çeviriyor ve bana hiç bakmıyordu. Sanki ben yoktum, sanki hiç konuşmuyordum.
"Chanyeol." Onu sarsmamak için zor tutuyordum kendimi. Neyi vardı? Çok yorgun görünüyordu. Çoktan odaya varmıştık. İçeri geçtiğimizde "Chanyeol!" diye bağırdım. Bakışlarını bana çevirip birden ayağa kalkınca ve üzerime yürüyünce ayaklarım benden bağımsız olarak geriledi. Öyle bir etkisi vardı ki sadece bir saniye içinde kalbim korkuyla çarpmaya başlıyordu.
"Bir daha bağırsana," dedi üstüme yürürken. Gözleri o kadar yorgun ve sinirliydi ki. "Denesene. Hadi."
Şimdi beni öldürecekmiş gibi nefretle bakan gözlerini tekrar görmek unuttuğum gerçekleri ortaya çıkardı. Uzun zamandır bana bakmıyordu. Hissettiği nefret o kadar yoğundu ki soluduğu her nefeste etrafa zehir gibi yayılıyordu. Bana karşı olan bu nefreti soludukça ciğerlerim çürüyordu sanki.
Elbette edecekti. Bir kere kendimi onun yerine koyunca bile hissettiği duyguyu anlayabiliyordum. Biri benim babamı masum olmasına rağmen öldürse içim intikam isteğiyle dolardı. Bunu yapan nasıl öylece devam edebilirdi ki hayatına? Bir de övgüler ve ödüller alıyorsa... Ki benim babamla aramın nasıl olduğu ortadaydı, buna rağmen intikam isterdim.
Oysa Chanyeol babasına resmen hayrandı, onu örnek alıyordu.
Benden, ailemden nefret etmeyecekti de kimden edecekti?
"Bağırsana!" diye bağırdı. Sanki gözlerinde benzinden bir göl oluşmuş ve sözleri de çakmaktan yayılan ateşmiş gibi birden alev almıştı. Benden nefret ediyordu...
"Ne o?" diye sordu alayla. "Şimdi de bağır." Birkaç saniye duraksadı. "Konuşamıyorsun bile." dedi gülerek. Gülmesinde bile buz gibi bir hava vardı, sessiz bir şekilde yutkunup boğazımdaki düğümü yutmaya çalıştım.
"Benden nefret ediyorsun..." diye fısıldadım.
"Aptal!" diye bağırdı. Üzerime yürümeye devam ediyordu. "Ben senden değil, sana olan bu masum duygularımdan nefret ediyorum. Seni öldürmek için kaçırdım. Ailen, baban, abin senin acınla perişan olsun diye kaçırdım." sessizce güldü. "Ama ne oldu biliyor musun? Sana âşık oldum. Hayatımda ilk kez âşık oldum!" gözlerinin dolduğunu görebiliyordum. "Planım mahvoldu. Babamın intikamını alamadım. Babamın kanı yerde kaldı. Sen ve ben, o kanın kırmızılığını, aşkla renklendirdik. Üzerimdeki etkinden nefret ediyorum!"
"Benim ne suçum var?" diye bağırdım. "Babam ve abimle aram hiçbir zaman iyi olmadı! Ama sen hep bunun sorumlusu olarak beni gösterdin. Beni kaçırdın, annemden alıkoydun. Bir kere bile sana baş kaldıramadım. Sessizce sevdim seni." Yanaklarımdan yaşlar süzülüyordu. "Bir gelecek istemiyorum, öldür beni Chanyeol. Al intikamını. Bırak da sevdiğim adam tarafından öldürüleyim."
"Banyoya git."
"Gitmeyeceğim," dedim dişlerimin arasından. Chanyeol'ün kaşları kalkarken tam gözlerimin içine bakıyordu. Ne görüyordu?
"Öyle mi?" diye sordu. Hafifçe başımı salladım. Onu sinirlendirecektim. Chanyeol ne kadar severse sevsin, ne kadar âşık olursa olsun. Sinirlenince gözü dönerdi. Belki böylelikle huzura erebilirdim. Chanyeol'ü severek ölebilirdim.